''Umut dediğimiz şey neydi ki gerçekten? Zamanın geçmesini sağlamak için dört harften uydurduğumuz kelime değil miydi? Hayal ettiğimiz şeyin olmasını ummak umutsa, umut bir yalandan ibaret değil miydi? Umut bir hiç, umut bir zaman kaybı değil miydi? Her zaman devam etmeni sağlayan gücün adıydı umut bir yandan da. Olmasa da olur dediğinde bile başka bir şeyin umuduyla hayata tutunduğunu ne kadar kolay unutuyordu insan. Bütün bu olaylar, yaşadıklarımız umutlarımızı gerçekleştirmek içindi. Hep bunun için olmuştu. Eğer hayatımızda umutlarımızı gerçekleştirebiliyorsak ve umudun tanımı hayal ettiğimiz şeyin olmasını ummaksa hayatımızda gerçekten istediğimiz her şeyi yapabilmemiz gerekmez miydi? Neden yapabileceklerimiz sınırlı olmalıydı ki? Biz umutlarımız için yaşıyorduk ve her şeyin gerçekleşebileceği ihtimalini gözümüzün önündeki gözlük misali fark edemedik. ''
Sessizlik, şimdi sadece sessizlik vardı. Bilinen her şeyin değerini kaybetmesiydi bu. Gözünü açtığında nerede olduğunu bilmiyordu Deniz. Etrafına baktı. Kocaman bir kütüphanede ne işi vardı Deniz'in? Üstüne üstelik yanında onun yaşıtı olduğunu tahmin ettiği bir sürü insan vardı. Yaşıtları daha uyanamamış olmalıydı. Dikkatle incelediğinde arkalarda iki kızın birbiriyle konuştuğunu ve Deniz'i gördüklerini fark etti. Yanına geliyorlardı. Deniz hiç bir şey anlamamıştı. İçten içe korkuyor, kafasındaki soru işaretleri beynine ağrı olarak yansıyordu.
İçlerinden siyah saçlı, kahverengi gözlü olan kız,
'Bizde ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Benim adım Duru.' dedi.
Deniz anlamsızca kıza baktı.
'Neden buradayız, herhangi bir şey biliyor musunuz ?'
Bu soruya diğer kız cevap verdi.
'Hayır. Biz kaçırıldığımızı düşünüyoruz. Bizde uyanalı daha beş dakika olmamıştır. Bu arada benim adım Belinay senin adın ne?'
Deniz oldukça şaşırmıştı. Bunlar organ mafyası falan olabilirler miydi? Neredeydiler ? Kütüphane ne anlam ifade ediyordu?
'Hey sana diyorum.'
Deniz şaşkın surat ifadesinden bi anlığına kurtuldu ve konuşmaya devam etti.
'Benim adım Deniz. Bende kaçırıldığımızı düşünüyorum. Etrafa bir bakmalıyız. Gereğinden fazla rahat davranmıyor musunuz?'
Hızlıca ayağa kalktı Deniz. Kendini enerjik hissediyordu. Buraya nasıl geldiğini merak ediyor ve derhal buradan çıkmak, rutine dönmek istiyordu.
'İkinizden biri benle gelmeli sadece açık kapı olup olmadığına bakacağız. Eğer bizi kaçıranlar organ mafyası ise doktoru bekliyor olabilirler.'
Deniz'in bu söylediği kızları endişelendirmişti.
'Organ mafyası mı ?'
Deniz bunu izlediği filmlerden hatırlıyordu ama diğerlerine söylememeliydi. Şu boş çenem diye geçirdi. Bir kere ağzından çıkıvermişti işte.
'Evet olabilir dedim. Neyse gönüllü var mı ?'
İki kız birbirine bakmıştı ve ikisi de gelmek istiyordu. Geride kalanlara durumu açıklamaktansa etrafa bakmak daha iyi olabilirdi. Diğerleri hala baygındı. Üçü de çok korkuyordu. Deniz durumu anladı.
'İkiniz gelemezsiniz. Bu seferlik Belinay mıydı sen kalsan olur mu? Diğerlerine durumu açıklamalısın.'
Deniz kendine diğer kızı daha yakın hissetmişti ve Belinay pek memnun olmasa da,
'Peki tamam.' demekle yetinmişti.
-
Deniz ve kız merdivenlere doğru gidiyorlardı.
Kütüphane, yuvarlak raflı modern bir dizayna sahipti. Girişte küçük bir merdiven vardı. Merdivenden sonrası resepsiyona ulaşıyordu. Kütüphanenin üst katıda vardı ve diğer kütüphanelere kıyasla büyüktü. Görünürlerde birileri yoktu. Kapıya yöneldiler ama kapı kapalıydı. Camlara yöneldiler ve camlardan da hiç biri açık değildi ve kilitlilerdi. Kim kütüphaneye kilitli cam yaptırırdı ki? O sırada Belinay ikiliye çağırdı. Grup uyanmıştı.
'Hadi gelin, uyandılar.'
Her şey son derece garipti.
Duru ve Deniz grubun bulunduğu ortaya geri gelmişti. İçlerinden kahverengi gözlü biri garip bir çıkış yapmıştı ve yüksek sesle konuşuyordu.
'Buradan bir çıkış var mı ? Gerçekten kaçırıldığımıza inanamıyorum. Ayrıca bunun hakkında en ufak bir şey bilen varsa hemen söylesin!'
Deniz dengeyi sağlamalı olduğunu düşündü. Oldukça korkuyordu.
'Öncelikle sakinleş. Kimse bir şey bilmiyor. Bizi mafyalar kaçırmış olabilir.'
Hayatı boyunca böyle bir saçmalık yaşamamıştı.
Turuncu saçlı bir genç konuştu.
'Benim adım Kemal. Buraya hızlıca bir önder belirlemeliyiz. Yaşı 21'den büyük olan var mı ?'
Deniz 17 yaşındaydı ve grupta 21 yaşından büyük olan yoktu. Kemal devam etti.
'Pekala şimdilik lider benim. Şimdi erkekler benimle ge..-'
Kütüphanede telefon çalıyordu. Duru,
'Kimden geliyor ?' diye atıldı.
Kimseden cevap gelmeyince Kemal, Deniz ve diğer bir çocuğu gösterdi.
'Telefonu bulalım.' dedi.
Dikkatle dinlediklerinde telefon sesinin raflardan birinden geldiğini fark ettiler. Fransız edebiyatı bölümüne doğru geldiler ve tekrar sese konsantre oldular. Bu bölümün içinden geliyordu ses. Telefonun kitapların arkasında sıkışabileceğini düşündüler ve hızlıca kitapları yere indirdiler. Az önce bağıran çocuk, kitapları fırlatarak bu arama işlemini gerçekleştiriyordu ve Deniz gerçekten gerilmişti.
'Bu bir şaka mı?'
Ses, Kemal'in aldığı son kitabın içinden geliyordu. Kitabı açtığında, telefonun girmesi için kitaba kesilerek oluşturulmuş bir bölüm yapıldığını gördüler.
Şaşkınlardı ve ürpermişlerdi.
Kemal korkusuzca parmağını ekranın yeşil tarafına doğru kaydırdı ve telefonu hoparlöre aldı.
''KORKUYOR OLMALISINIZ. KİMSE HERHANGİ BİR SORU SORMASIN SADECE DİNLEYİN. BU KÜTÜPHANEDEN KAÇMAYA ÇALIŞMAYIN. İZLENİYORSUNUZ!''
Kemal doğal olarak dayanamamıştı.
'Hey bu bir şaka mı?'dedi.
Adamın derin bir nefes aldığını hissetti Deniz.
''SANA SORU SORMA DEDİM. BİR DAHA SORU SORARSANIZ OLACAKLARA KATLANIRSINIZ. ŞİMDİ, KÜTÜPHANENİN TEMİZLİK BÖLÜMÜNDE ÇANTALAR VAR. KİŞİ BAŞINA BİR TANE DÜŞÜYOR. HER ŞEYİ ZAMANLA ANLAYACAKSINIZ.
BARIŞ !''
Telefon kapanmıştı. Şu noktada beyni bol sebzeli çorbalardan farksızdı Deniz'in. Kendini çaresiz hissediyordu. Kapana basmış bir fare gibi. Konuşacak kelime bulamıyor, düşünemiyordu. Buradan kaçmak zorundaydı. Olabilecek en kısa zamanda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barış
Ciencia FicciónKim olduğunu dahi bilmiyorsun. Neden yaşadığını, neden nefes aldığını, neden konuştuğunu bilmiyorsun. Bilgiye açsın. Bir şeyler öğrenmek, bir şeyler yapmak zorundasın. Dünya hakkında en ufak bir fikrin bile yok. Sessizsin. Sana denilenleri yapmak, k...