Rayı takip edip aşağıya indiler. Hava kararmaya başlamıştı. Nereye gideceklerine karar veriyorlardı. Deniz,
'Şuradaki ağaçların arasından aşağı şelaleye inelim. Eğer su temizse içebiliriz hatta kendimizi yıkayabiliriz. Hiç yoksa kirden arındırsak fena olmaz.'
Bu fikri beğenmiş olan Leyla,
'Abi senle oyunda oynar mıyız?'
Leylaya bir bakış attı ve konuşmaya devam etti.
'Tabi ki. Sadece çok fazla oynayamayız. Yola devam etmek zorundayız. Şelaleden sonra tekrar ray yoluna geçeriz. Orada nispeten daha az bitki var. Tehlikeli böcekler olabilir. Paçanızı çorabınızın içine atsanız iyi olabilir. Risk almadan devam etmeliyiz. Yavaştan fenerleri açalım. Hadi millet harekete geçiyoruz.'
Deniz çantasından fenerini çıkarttı ve ağaçlara doğru temkinli bir şekilde yürümeye başladı. Arkasından da grubu geliyordu. Etrafta şelale sesinden başka hiç ses yoktu. Bu sessizlik odaklanmalarını kolaylaştırıyordu. Ağaçlara geldiler ve yürümeye devam ettiler. Geçerken dokundukları çalılardan gelen hışırtı bile ürpermesine olanak sağlıyordu. Korktuğunu düşünmemeliydi. Eğer korktuğunu düşünürse korkardı. Korkusuz görünen insanlar neden silah taşırdı? Korkusuz yoktu, korkusunu düşünmeyen vardı. Hışırtılar eşliğinde ağaçları bırakıp şelaleye ulaştılar.
Şelalenin sesi huzur doluydu. Suya eğilip baktılar. Temiz gözüküyordu. Önce Deniz eliyle ağzına götürdü ve,
'Tadı gayet hoş.'
Diğerleri de avuçlayarak yüzlerini yıkadılar. Kana kana içtiler. Deniz Leyla'ya suda yüzdükten sonra hasta olmasın diye çantasından bol bir kıyafet ayarladı ve sonra ikisi birlikte yavaşça suya girdiler.
'Ayyyyyy.'
Deniz gülmüştü. Garip hissetmişti. Sanki çok uzun zaman sonra suya girmiş gibi hissediyordu ve gecenin sönük ışığında bi kaç dakika beraber oyun oynadılar.
Duru ve Eylül köşede bir taşa oturmuşlardı. Melihle, Koray'da kafalarını ve ayaklarını suya daldırıyor, kendi çaplarında eğleniyorlardı. Duru Eylül'e,
'Buranın sonunda da bize bir ödül olmadığını düşünüyorsun değil mi?'
Eylül derin bir of çekti ve konuşmaya başladı.
'Neden hala savaşıyoruz onu bile bilmiyoruz ki. Bu neyin çabası Duru?'
'Bilmiyorum. Ne olacağını da bilmiyorum. Sadece korkuyorum. Çok yoğun bir korku bu. Elimizden geleni yapmaktan daha iyi bir yol yokmuş gibi.'
'Evet.'
Eylül taştan kalktı ve Deniz'e doğru baktı.
'Eğlendiğinizin farkındayım ama harekete geçmeliyiz.'
Deniz başını salladı ve yavaşca sudan çıkmaya başladılar. Duru'da taştan kalkıp Eylül'ün kulağına doğru geldi ve,
'En azından ikisi eğleniyor. Onları izlemek için bile bunu devam ettirebilirim.'
Gülüştüler ve ellerini birbirlerinin omzuna atarak Korayla Melihin yanına geldiler.
Koray onlara baktı ve,
'Siz ikiniz iyi misiniz?' dedi.
Duru onların yanına eğildi ve bir şey demeden kafasını suya soktu. Üç dört saniye sonra çıkarttı ve,
'Hadi gel Eylül. Biraz rahatlamaya ihtiyacımız var.'
Eylül çekinse de yanına eğildi ve o da kafasını daldırdı. Bu çok hoştu. Neden evde bir kaba su doldurup kafasını sokmadığını düşündü. Herhalde annesi onu terlikle kovalardı. O sırada Leyla tekrar kuru kıyafetlerini giydi ve Deniz'de ıslak tişörtünün üzerine bir uzun kollu giyip yanlarına geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barış
Ciencia FicciónKim olduğunu dahi bilmiyorsun. Neden yaşadığını, neden nefes aldığını, neden konuştuğunu bilmiyorsun. Bilgiye açsın. Bir şeyler öğrenmek, bir şeyler yapmak zorundasın. Dünya hakkında en ufak bir fikrin bile yok. Sessizsin. Sana denilenleri yapmak, k...