İnsanlar bazen kendilerini hayatın akışına bırakırlar. Sessizliği dinlemeye, huzuru bulmaya adarlar. Deniz'de şuan öyle yapıyordu. Dışarıdan gelen değişik müzikler onun uykusunu daha da etkili kılıyordu. Müziklerin çalmasına karşın o kendini müziklere bırakmıştı. Uyanık gibiydi ama uyanık değildi. Sanki bir tür transdaydı. Bunu fark ettiği an kendine geldi. Uyuyakalmıştı. Hemen ayağa kalktı ve dışarı baktı. Sabah olmuştu. Bu çalan müziklerde neydi? Her biri insana huzur veren sözsüz müziklerdi ama müzikler birbirlerine girmişlerdi ve yataktaki kadar huzur vermiyordu. Sıradaki oyun bu olabilir miydi? Müziğe karşı bir savaş vermek istemezdi çünkü hayatının bu kadar güzel olmasını müziğe borçluydu. Çok müzik dinlediğini hatırlıyordu ama müziklerin adlarını bile hatırlayamıyordu. Ne kadar sinir bozucu bir durum, diye geçirdi. Hemen çantasını da aldı ve aşağı indi. Diğerlerini uyandırmalıydı. Müzik ölümcül olabilirdi. Teknik olarak Deniz'i etkisi altına almıştı. Tabi bir süreliğine. Hızlı davranmaz ise diğerleri o kadar şanslı olmayabilirdi. Kapıyı açtı ve dışarı çıktı.
Gözüne ışık parıltıları yansıyordu. Evin etrafı mavi saydam bir kalkan ile kaplanmıştı. Diğer evlere geçit var mı diye baktı ama kalkan her yeri kaplamıştı. Bu ilginçti. Kalkana yaklaştı. Altıgen şekillerin birleşmesinden oluşan bu yapı, müziğinde kaynağıydı. Kalkana dokunmaya korkuyordu. Şiddetli bir patlama ile hayata veda edebilir, BARIŞ'a kolay bir zafer verirdi. Buna izin veremezdi. İnsanlara çektirdikleri acıların sonucunu ödeyeceklerdi. Sonucu ne olursa olsun. Önce arkadaşlarına çağırmaya çalıştı. Sesi kalkanda dalgalar yayıyordu. Sesi kalkanı geçmiyor olabilirdi. Hayatında hiç böyle bir madde görmemişti. Arkadaşlarının kendi ölümüne tepki verememe olasılığı onu çok endişelendiriyordu. Hemen eve girdi ve gördüğü ilk eşyayı(bir kupaydı) aldı. Kalkana yaklaştı ve tüm gücü ile kalkana fırlattı. Kalkanın içinden geçip kırmızı evin kalkanına girmişti. Garip olan kupanın renginin de değişmesiydi. Her oyun gibi bu oyunun da bir çözümü olmalıydı. Ne yapabilirdi. İçinden Allah'a yalvarıyordu ve sonunda bir şeyler olmuştu.
Utku da uyanmıştı. O sarı renkteydi ve hemen Deniz'i gördü. Deniz'e doğru bağırıyordu ama sonuç yoktu. Düşündüğü gibi buradan seste geçmiyordu. Utku'nun beyhude çabaları da boşa çıkmıştı. Arkadaşları her an ölebilirdi belki de ölmüştü. Buna izin veremezdi. Gerekirse kalkana dokunma riskini alacaktı. Yapacak başka bir şey aklına gelmiyordu ve kalkana doğru yürüdü. Elini uzattı. Elleri titriyordu. Kalkana doğru bir adım daha attı ve dayanılmaz bir acı hissetti. Bum.
Evin mutfağına geçmişti. Bu çok acıtmıştı ama pes etmedi. Hemen ayağa kalktı. Kanayan burnunu eliyle sildi ve tekrardan kalkana yaklaştı. Utku ellerini sallıyor, yapma diyordu. Deniz bu sefer hızını aldı ve kalkana son gücü ile girmeye çalıştı.
Bum.
Bu sefer yüzünde bir acı hissetmişti. Mutfaktan oturma odasına olan duvara kadar uçmuştu. Duvar olmasa diğer taraftaki kalkana kadar uçabilirdi. Canı çok yanıyordu ama içindeki hırs bir daha yapmasını söylüyordu. Ayağa kalktı. Topallıyordu. Bitmiş bir durumdaydı. Bir kere daha koştu.
Ve bum.
Bu sefer gerçekten paramparça olmuştu. Üstü başı kan içinde kalmıştı. Oturma odasının duvarını da kırmıştı ve televizyon ünitesinin önüne kadar uçtu. Başı dönüyordu. Bu oyundan nefret ediyordu. Arkadaşları, arkadaşları ölüyordu. Kendini toparlamaya çalıştı. Yüzüstü döndü. O sırada televizyonun üzerine geldiğini fark etti. Ufak bir manevra ile son anda kaçmıştı. O televizyon üzerine düşseydi, müziklere gerek kalmadan ölmüş olurdu. Şanslı olduğunu varsaydı. Çantayı aradı. Hemen mutfak tarafındaydı. Sürüklenerek çantayı yakaladı. Canı çok yanıyordu ama pes edemezdi. Çantanın ön gözünü açtı. İlk yardım kutusundan aldığı bez ile burnunu sildi. Amacı vitamin ilacını içmekti. Belli ki enerjiye ihtiyacı vardı fakat bir türlü ilacı bulamıyordu. Sonunda buldu. Hemen bir tanesini ağzına attı ve çantanın yan cebinden çıkardığı matara ile suyunu içti. Bu yaptığı onu daha iyi hissettirmişti. Kıpırdayacak gücü yoktu. Az önce yaptığı salaklığın farkına şimdi varmıştı. Müzik, kendini müziğe bırakıyordu. Bunu istemiyordu ama çaresizdi. Kıpırdayamıyordu bile. Uyumak istemiyordu. Eğer uyursa ölürdü. Suyu aldı yüzünü ısladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barış
Science-FictionKim olduğunu dahi bilmiyorsun. Neden yaşadığını, neden nefes aldığını, neden konuştuğunu bilmiyorsun. Bilgiye açsın. Bir şeyler öğrenmek, bir şeyler yapmak zorundasın. Dünya hakkında en ufak bir fikrin bile yok. Sessizsin. Sana denilenleri yapmak, k...