Kısma geçmeden önce ufacık bi şey söylemek istedim. Merak ettiğiniz şeyleri, ne düşündüğünüzü lütfen yazın. Oylarınızdan çok daha önemli olduklarını düşünmeye başladım. Bana okuduğunuzu hissettirmenize ihtiyacım var.
Keyifli okumalar fevkaladenin fevkine varmış insanlar.
Unutmayın. Sizi seviyorum.^^
-
Kapıya geldiler. Topraktan yapılmıştı ve kocaman bir şekilde griye boyalı yirmi iki yazıyordu. Kapıyı nasıl açacaklarını düşündü. Şalter ya da benzeri bir şey gözükmüyordu. Eylül kapıya dokundu ve kapı titremeye başladı. Sağ ve sola doğru ikiye bölünüyordu.
'Sadece hissettim.'
Eylül'ün bazı şeyleri hissettiği doğru olabilirdi. Duru'yu da diğerleri anlamamışken o anlamıştı. Televizyonda gördüğü kız geldi aklına. Beyaz saçlı o kızı tekrar görmek istediğini düşündü. 'BARIŞ'a güvenme.' Bu dediği bile kızla tekrar görüşmek için yeterli olmalıydı.
Kapı yavaş yavaş açılırken gördükleri karşısında ürpermişti. Karşılarında koca bir diyar vardı. Burayı iki insanın yapamayacağı açıktı. Kocaman bir yer altı şehriydi burası. Terk edilmiş bir yer altı şehri. Kapının açılması dikkatleri üzerlerine çekmemiş olmalıydı çünkü hiç bir BARIŞ elemanı onlara bakmıyordu. Burası gerçekten çok büyüktü. Taştan yolları, upuzun yolları vardı. Aşağılara inen şelaleleriyle çok da güzeldi. BARIŞ burayı araştırıyor olmalıydı. Acaba onları mı arıyorlardı? Bunu öğrenmeleri çok geç olmayacaktı. Şuan her birinin görüş alanındaydılar. Deniz eliyle hızlıca eğilin anlamında işaret yaptı ve eğildiler. Böylesi daha iyiydi.
22. Kapı diğer kapılara kıyasla yukarıdaydı ve böylece her yeri inceliyorlardı. Helikopterden indirdikleri kolileri bırakıyorlardı. Bir şeye hazırlanıyor gibilerdi. Bir adam helikopterlerin içinden bir megafon çıkardı ve konuşmaya başladı.
'Bu yaptığımız hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığınızın farkındayız. Bu konu hakkında en kısa zamanda bilgilendirileceksiniz. Daha hızlı olmanızı istiyorum. Buraya gelecekler.'
Konuşan adamın ne dediği umrunda değildi bu oydu. Kahretsin. Telefondaki adam.
İşte karşısındaydı. Açık kahverengi kısa bir saçı ve esmer bir teni vardı. Bu yüz simasını bir daha unutmayacaktı. Ondan korkuyordu. Sesi ona huzursuzluk veriyordu. Her şeyi alan adamın sesi.
Bir an aşağı doğru malzemelere atlayıp hiçbir yara almadan kalkıp ona vurmak istedi. Neden bunları yaşıyorum demek istedi. Kelimeler boğazına düğümlendi. Söyleyemedi.
'İnanamıyorum ya. Buraya gelecekler diyor bi de. Sandığından daha hızlıyız budala.'
Eylül bu söylediğine güldü. Çocuksu yapısı gruba enerji veriyordu. Tekrar ne yapmaları gerektiğini düşündü. Erken gelmişlerdi. Karşılarına çıkmayacaklarsa ne yapacaklardı? Tekrar yola geri döndüler ve kapı bir süre sonra kendini kapattı. Böylesi daha güvenliydi. Kenara geçip oturdular ve sonrasında ne yapacaklarına karar vereceklerdi. Öyle olması gerekiyordu. Neden gözleri kapanıyordu ki şimdi Deniz'in? Zamanı değildi şimdi. Kontrolü kaybediyordu. Gözleri kapanıp açılırken Duru'nun yere yığıldığını gördü. Ne oluyordu? Yakalanmışlar mıydı?
-
'Artık yeteneklerini kullanmalılar. Zamanımız kalmadı.'
'Sabırlı ol Eftelya. Elbet bir gün testi bitirecekler.'
'Yeteri kadar zamanımız yok efendim. Bunu görmüyor musunuz?'
'Bilmiyorum. Zaman kavramını yitirdi Eftelya.'
İki profesör laboratuvarlarında karşılıklı konuşurken içeri uzun saçlı bir adam girmişti.
'Zamanın kavramını yitirmesi onun ölmesi ile eşdeğer Profesör. Hamlelerinizi çok daha ilerisini düşünüp yapmalıydınız.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barış
Ficção CientíficaKim olduğunu dahi bilmiyorsun. Neden yaşadığını, neden nefes aldığını, neden konuştuğunu bilmiyorsun. Bilgiye açsın. Bir şeyler öğrenmek, bir şeyler yapmak zorundasın. Dünya hakkında en ufak bir fikrin bile yok. Sessizsin. Sana denilenleri yapmak, k...