Biri bağırıyordu. Utku bu Utku'nun sesiydi. Hemen evden dışarı çıktılar ve onu aramaya koyuldular. Sesin kaynağını takip ettiler ve onu bulduklarında evin içinde bir kitaba bakarken hıçkıra hıçkıra ağladığını gördüler. Deniz ve Kemal hemen yanına eğildi ve fark ettiler. Bu Utku ile alakalı bir fotoğraf albümüydü. Fotoğraflara baktıklarında ise Utku haricinin kafaları fotoğraflardan çıkarılmış, kesilmişti. Hem de her bir fotoğrafın. Deniz elini omzuna attı ve,
'Dayanamadığımız bu acı her geçen gün içimdeki nefreti arttırıyor. Bize ne yapmak istiyorlar en ufak bir fikrim yok ama yapamayacaklar. Yapamayacaklar çünkü biz aydınlık tarafız ve aydınlık daima karanlığı yener. Ne pahasına olursa olsun.'
Bu konuşma Utku'yu etkiler gibi olmuştu. Genç adam tekrardan kendini toparladı ve başını salladı. Neden bunu yapıyorlardı? Neden bu grubu delirtmeye çalışıyorlardı? Neden tek kelime etmiyorlardı? Neden? Hepsinden nefret ediyordu. BARIŞ 'ta çalışan her elemana bu acıları yaşatmak istiyordu. Kendini kontrol etmeliydi. En azından şimdilik.
Kemal ayağa kalktı ve
'Hadi çocuklar. Bir şey olursa seslenin. Şimdi herkesin evi var. Güzelce yıkanın ve kendinize gelin. Saçını kesmek isteyen varsa kesebilir. Tıraş makinesi buldum banyoda. Dinlenebildiğimiz kadar dinlenelim. Sonrasında ne yapacağımıza karar veririz.'
Bu sözün ardına herkes tekrar evlerine dönmüştü. Banyolarını yaptılar. Saçlarını düzelttiler. Kendilerine yeniden çeki düzen verdiler. Deniz saçını kesmemişti. Çok uzamıştı ama kesmeyecekti. Gücünü saçından almıştı ve öyle devam edecekti. Dalgalı saçlarını bir taç yardımı ile geri itti. Acıkmıştı. Mutfakta güzel şeyler vardı. Buzdolabını açtığında çikolatalı bir pasta buldu. Masaya indirdi ve güzelce dilimledi. Bu oldukça tatlıydı. Pastaları hep çok sevmişti. Özellikle de çikolatalı olanları. BARIŞ'ın bunu kasıtlı koyduğuna bahse girerdi. Pastasını yerken dişine bir şey takıldığını hissetti. Damla çikolata mıydı? Hayır damla çikolata değil. Farklı bir şeydi. Takılan şeyi ağzından çıkardığında gördüğü şey karşısında neye uğradığını şaşırmıştı. Eskimiş bir kağıt parçası. İşler gitgide ilginçleşiyordu. Kağıt parçasını aldı ve katlamaları açarak yazanları buldu. Kağıtta BENİ BUL VE BARIŞ'A GÜVENME yazıyordu. Bu da neydi şimdi? Kesinlikle oyunun bir parçası olmalıydı. Çıkarsız hiç bir iyilik beklemeyecektin bu insanlardan.
Kağıdı cebine güvenli bir yere koydu ve hakkında çok düşünmedi. Nasıl olsa kokusu çıkardı yakında. Pasta dilimlerini bitirdikten sonra oturma odasına geçti. Televizyon çalışıyor olabilir miydi? Televizyonu inceledi. Açma düğmesine bastı ama sonuç yoktu. Belki fişi takılı değildir diye düşündü. Ünitenin arka tarafına baktı. Evet fişi takılı değildi. Fişini taktığında televizyonun ışığı yanmıştı. Sevindi. Biraz bekledi ve karşısına küçük, dalgalı saçlı bir çocuk çıktı. Röportaj yapılıyordu. Sesini açtı ve dinlemeye başladı.
'Evet Deniz bu olanlar hakkında ne düşünüyorsun?'
Muhabirin sesi vardı ama kendisi gözükmüyordu. Deniz, Deniz dediği çocukluğu muydu? Onunda saçları dalgalıydı ve çocuğun yüz tipini kendine benzetmişti.
'Gerçekten üzücü olaylay madam. Sonuç olayak ben seçildim ve ailemin söylediği gibi dünyayı kurtayacağım.'
Küçükken peltek olduğuna inanamıyordu. Kendine gülümsedi ve dinlemeye devam etti.
'BAYIŞ sayesinde hepimiz tekyay kuytulacağız. Buna--..
Kayıt karıncalanıyordu ve sonunda görüntü gitmişti. Karıncalanma devam ediyordu ve aniden bir kadın televizyonda belirdi.
'Beni bul. BARIŞ'a güvenme.'
Televizyon tekrar karıncalanmıştı ve görüntü geri geldi. Bu da ne demekti? Kendini bir an izleniyor gibi düşündü. Sıradan biri televizyon izlerken bir anda karşısına beyaz saçlı bir kız çıkıp BARIŞ'a güvenme diyor olamazdı. İzleniyor olması olasıydı, bu kızın BARIŞ'tan olma olasılığını da arttırıyordu. Kafasını tekrar kayıda verdi ama gerisi çokta önemli değildi. Deniz'in sevdiği şeyleri sormuşlardı ve küçük çocukta safça hepsine cevap veriyordu. Kayıt bitti ve televizyon kendi kendini kapattı. Bu kadarı Deniz için yeterliydi. Gerçekten çocukluğuna kadar gidiyor muydu bu olanlar? Ondan mı anılarını hatırlayamıyordu. Peki ya ilk söylediği ne olacaktı?
'BARIŞ sayesinde hepimiz kurtulacağız.'
Bu ne demekti? Daha çocukken kandırılsa da şu anda elinde bir fırsat vardı ve kendi iradesi ile düşünebilirdi. BARIŞ bir terörist kuruluşundan farksızdı onun gözünde. Yağız'ı nasıl bilerek öldürdüklerini hatırladı. İçi sızladı tekrardan.Gözleri doldu. Bunları düşünmek için zamana ve uykuya ihtiyacı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Barış
FantascienzaKim olduğunu dahi bilmiyorsun. Neden yaşadığını, neden nefes aldığını, neden konuştuğunu bilmiyorsun. Bilgiye açsın. Bir şeyler öğrenmek, bir şeyler yapmak zorundasın. Dünya hakkında en ufak bir fikrin bile yok. Sessizsin. Sana denilenleri yapmak, k...