Herkes NisSin ağırlıklı olsun diyor. Diğer karakterleri önceden anlatayım da NisSin'in sonraki bölümlerde ağırlığı fazla olsun. Bu bölümler bu yüzden AlSim ağırlıklı oldu. Merak etmeyin NisSin bırakmaz sizi :)
İyi okumalar..(Bölüm Müziği: Cem Özkan-Olmayacak Bir Hayal)👈🏻
^NİSAN^
Kahvemi elime almış elimin ısınmasını bekliyordum. Elim ısınırdı da, ya kalbim? Kalbimi ne ısıtırdı? Ya da kim ısıtırdı? Aklıma gelen isim birden içimin yanmasına neden oldu. Sinan.. Onu düşününce ve görünce karnımda kelebeklerin dolanması gerekmiyor muydu? Elim ayağım titriyordu benim. Herhalde kelebek safasını sınavsız geçtim diye düşündüm. Neler düşünüyordum ben ya? O sırada elimin yandığını hissettim ve elimi çekmeye çalışırken birden bardaktaki kahve üstüme boşandı. Birden çığlık attım. Al sana yangın Nisan! İçin yanıyormuş, dışın da yansın madem! Hemen duşa girdim. Çıkıp, üstümü giyindikten sonra zil çaldı. Kimdi bu? Acaba Sinan mıydı? Yoksa o manyak Ferdi mi? Kapının önüne gittim ve delikten baktım. Oh.. Sima'ydı. Ağlıyor muydu o? Hemen kapıyı açtım.
-Sima? Ne oldu?
Sima ağlamaktan gözleri şişmiş bir halde eve girip tekrar ağlamaya başladı. Hemen onu oturttum. Ve ona sarıldım. Sonra kendi kendime sordum:
-Ne oluyor yine ya..^AYLA^
Eve geldiğimde kendimi koltuğa bıraktım. Karnıma birden ağrı girdi. Kötü hissediyordum. Berzan eve daha gelmemişti. Acaba bu akşam nöbetçi miydi? Karnıma kötü ağrılar saplanıyordu. Her ağrı girdiğinde karnımı tutarak iki büklüm oluyordum. Berzan'ı aramalı mıydım? Belki ağrılar birazdan geçerdi. Biraz daha dayanmalıydım. Üstümü değiştirip tekrar koltuğa uzandım. Televizyonun kumandasını elime aldım. Kanalları zaplarken birden dizimin izlemediğimin bölümünün tekrarı olduğunu gördüm. Hemen mutfağa gittim. Aslında canım patlamış mısır çekmişti ama bebeğime faydalı değildi. Ah şu doktor olmanın dezavantajları! İnce ince düşün! O yüzden kendime su ve üzüm almakla yetindim. Salona geri döndüm ve dizimi izlemeye başladım. Ağrılarımı umursamamaya çalışıyordum. Ancak bana rahat vermiyorlardı. Artık Berzan'ı aramalıydım. Ölüyormuş gibi hissediyordum. Karnıma birileri bıçak saplamış ve onu orada deşiyor gibi.. Hemen telefona uzandım. Ağzımdan engel olamadığım bir çığlık çıktı. Ne oluyordu? Allah'ım sen bana yardım et! Berzan'ı aradım. Telefonu açtı:
-Alo. Karıcığım, nasılsın?
-Berzan, iyi değilim ben. Al beni buradan, hastaneye götür.
-Ne? İyi değil misin? Neyin var?
Berzan'ın sesi çok telaşlı geliyordu.
-Karnıma ağrılar giriyor. Ama çok kötüyüm--Ahhh!
-Ayla tamam sakin ol. Derin nefes al ben hemen geliyorum!
Telefonu kapattım. Berzan'ı beklemeye başladım. Ne diye daha önce aramadım ki Berzan'ı? Sanki bebek oradan çıkacak gibiydi. Acaba..Doğmaya falan mı çalışıyor? Yok canım. Daha 4,5 aylık.
-Ahh!
Dayanamıyordum artık. Derin derin nefes alıp vermeye başladım. İnşallah hemen gelirsin be Berzan..^NİSAN^
Sima sonunda ağlamayı bırakmış, koltukta doğrulup yüzünü elleriyle kapatmış oturuyordu.
-Sima? Hadi anlat canım bana. Neler oldu?
Sima boğuk bir sesle konuştu:
-Rezil oldum sana da.
-Rezil mi oldun? Neyim ben burada? Sanki Kraliçe Elizabeth! En yakın arkadaşınım kızım ben senin! Ne rezil olması?
-Tamam..
Sesi çok kötü geliyordu. Benim Sima'm, bu kızmalarıma alaylı bir şekilde gülümseyerek ya da hafiften dalga geçerek cevap verirdi. Gerçekten çok kötüydü.
-Sima..Şey, ben özür dilerim. Yani çok sert çıkıştım galiba. Anlat hadi bana.
-Şu anda anlatmak istemiyorum.
Dedi yine o boğuk ses.
-Nasıl yani? Senin bu garip, zavallı arkadaşın meraktan ölsün mü? İnsanlar arkasından "Talihsiz bir insandı." diye konuşsunlar mı? Ben burada boynu bükük, sefilleri mi oynayayım yani? Bu mu olsun istiyorsun? He Simacığım? He kuzum?
Sima güldü.
-Ne diyorsun Nisan ya?
-Heh! Seni güldürdüm işte! Güldün, güldün!
Sima belli belirsiz gülümsedi.
-Aaaa! Ama olmaz öyle şey! Hemen anlatıyorsun!
-Ali Ayla'ya aşıkmış. Oldu mu!
-Ne?! Bizim Ayla'ya mı?
-Evet. Sinan'ın ablası Ayla'ya. Hem de liseden beri. Hala da aşık.
-Na--Nasıl ya?
-Kahvaltıdan erken ayrıldığı için onunla biraz daha zaman geçirmek için evine gideyim dedim. Evine gittim. Kapıyı açtığında şaşkın şaşkın bana baktı. Şüphelendim bir şeylerden. Sonra arkadan Ayla geldi.
-Ayla mı? Ne işi var orada evli kadının? Hem de eski sevgilisinin evinde!
-Sevgili değillermiş ki. Ali Ayla'ya aşıkmış. Ama Ayla onu hiçbir zaman sevmemiş. Bir gün ona her şeyi söylediğinde Ayla onu terslemiş, kavga etmişler. Ali o gün hastanede yatmış. Üniversitede zaten ayrılmışlar hepsi bir yana. Ama Ali'yle Sinan görüşmeye devam etmiş.
-Nasıl yani? Sinan, Ali'nin Ayla'ya aşık olduğunu bilmiyor muymuş?
-Sonradan söylemiş. İlk ağır tepki vermiş ama sonradan bir şey dememiş. Çünkü Ayla evlenmiş artık. Ama Sinan bunu Ali'ye söylememiş. O gün hastaneye geldiğinde Ayla'nın hamile olduğunu da öğrenince iyice sarsılmış tabi Ali.
-Vay be. Neyse, sana geri dönelim.
-Ben? Ben Ayla'yı orada görünce bu kadın kim falan oldum. Sonra Ali beni tanıştırdı. Aynı tepkiyi verdim. Bu kadının evli olduğu halde burada ne işi var? Ayla gittikten sonra benim de canım sıkılmıştı. Bütün hevesim geri kaçtı. Tam gidecekken Ali beni kendine çekti ve bana gitme dedi.
-Oha oha çüş!
-Kalbim yerinden fırlayacaktı. Sonra ona Ayla'nın burada ne işi olduğunu sordum. İçeri aldı beni. Yerde kırılmış eşyalar vardı. Yani masadan aşağı atılmış eşyalar. Kavga olduğu çok belliydi. Çok şaşırdım. İkisinin ne alıp veremediği olabilirdi ki? Ona sordum. Elimi tuttu ve anlatmaya başladı. Onu sevdiğini, daha önemlisi hala sevdiğini ama ondan vazgeçmek zorunda olduğunu.. Çünkü Ayla ona gelip peşimi bırak artık demiş.
-Ayla terbiyesiz bir insan değildir zaten. Kötü bir şey yapmayacağını biliyordum.
-Neyse, sonra Ali bana başka birini bulması gerektiğini anlattı. Unutmalıyım onu falan dedi. Kapıdan çıkarken de bana "Sen çok iyi bir arkadaşsın." dedi zaten..
-Ne dedi?!
-Sen çok iyi bir arkadaşsın. Yani daha doğrusu "Sen çok iyi bir.." dedi arkadaş kısmını ben tamamladım. Ayrıca bu saatten sonra bu bir şey değiştirmez.
-Ne değiştirmez ya! Belki o çok iyi bir kızsın falan diyecekti. Yani arkadaş demeyecekti. Arkadaş dediyse bitmiştir ama sonunu sen tamamlamışsın baksana.
-Evet de..Zaten Ayla'yı seviyor o.
-Evet ama bak 'Başka birini bulmalıyım, unutmalıyım onu' falan demiş.
-Yani?
-Yani, başka birini sevecek artık.
-Bak Nisan, ben 2. planda olmak istemiyorum. Beni her şeyden, herkesten üstün tutsun istiyorum. Arada Ayla'yla ilgili anılarını hatırlayıp beni sinirlendirmesini ve üzmesini istemiyorum. Ona yardımcı olmayı çok isterdim. Ama arkadaş olarak yapabilirdim bunu. Maalesef onu arkadaşım olarak görmüyordum.
-'Görmüyordum.' Derken?
-Artık sadece arkadaşım.
-Saçmalama Sima. Nasıl yapabiliyorsun ayrıca? Kaç senelik aşkın!
-Evet, kaç senelik aşkım! Ama ben onun aşkı değilmişim. Onun aşkı başka bir kadınmış! Ben karşılıksız aşk istemiyorum Nisan. Ben Ali gibi olmak istemiyorum..
Susup arkama yaslandım ve Sima'yı düşünceleriyle baş başa bıraktım.^AYLA^
Allah'ım sen yardım et. Şu an arabadan iniyorum. Artık bayılmak üzereyim ağrıdan. Kısık kısık Berzan'ın sesini duyuyorum:
-Sedye getirin!
Beni sedyeye yatırıyorlar ve acil yerine direk kadın doğuma gidiyoruz. Muayene odasına giriyoruz ve doktoru bekliyoruz. O sırada ben odadaki sedyeye yatıyorum. Bir elimle karnımı, bir elimle Berzan'ın elini tutuyorum. Berzan gergin bir şekilde bana bakıyor. Çığlığımı yine tutamıyorum:
-Ahh!
Sonra Berzan sinirleniyor:
-Nerede kaldı bu doktor!
Sert hareketlerle kapıya doğru gidiyor. Ben:
-Ya nerede kaldı bu doktor ya! Kesin bir şey oldu bebeğime! Hissediyorum ben! Kesin bir şey oldu!
Berzan, yanıma koştu.
-Sakin ol hayatım. Olmamıştır bir şey sen korkma.
-Hayır! Bu söylediğine sen de inanmıyorsun! Kesin bir şey oldu!
O sırada birden benden gaz çıkmaya başladı. Neredeyse 1 dakika süren gazım sonunda çıktığında karnımın ağrısı geçmiş, Berzan'ın suratı çok komik bir hale gelmişti. Berzan:
-Nasıl yani? Gaz mıymış!
-Hehehe. Gazmış ya..
-Off Ayla, beni nasıl korkuttun.
-Korkma aşkım.
Artık gülümsemeye başlamıştım. Berzan'ı yakasından çekip yanağından öptüm. Berzan, karnıma bakıp parmağını sallayarak konuştu:
-Bana bak minik şey, bir daha anneyle babayı bu kadar korkutmak yok olur mu?
Güldüm.
-Evet canım sakın bir daha babayı bu kadar korkutma.
-Hadi seni eve götüreyim. Doktora da gerek kalmadı zaten.
-Tamam hayatım.
Arabaya bindik.
-Berzan senin nöbetin mi var bu gece?
-Hayır. Nereden çıkardın?
-Evde olman gerekiyordu bu saatte.
-A, evet ee, bir işim vardı da..
-Ne işiymiş bu?
-Hiç. Önemli değil hayatım. Sen kafana takma.
Dedi ve bana gülümsedi. Benden bir şeyler saklıyordu ve ben bunu gözlerinden okumuştum. Görürsün sen Berzan Efendi. Yakında çıkar kokusu..
~Bölüm Sonu~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Sevince Güzel
RomanceTüm Hakları Saklıdır © Herkesin bir hayat hikayesi vardır. İşte bu da Nisan ve Sinan'ın hikayesi... Duygu Yetiş (Nisan) Serhat Teoman (Sinan) Açelya Topaloğlu (Sima) Rojda Demirer (Ayla) Tamer Tıraşoğlu (Berzan) Sertan Erkaçan (Abidin) Elvin Levi...