(Bölüm Müziği: Buray-İstersen)👈🏻
İyi okumalar :)
(Not:Arkadaşlar oyuncu değişikliği yapıyorum, hikayeye ilerki bölümlerde Abidik giriyor 😀 Bu yüzden Sertan Erkaçan Abidin'i oynayacak. Ferdi ise Kaan Taşaner olacak.)
^Bir insanın ruhunu ya uyurken, ya gülerken görsünler, gerisi poz.^ (Kiralık Aşk)
^NİSAN^
Yavaş yavaş gözümü açtığımda saate bakmak için telefonu elime aldım: 05.00 Daha erkendi. Ama zaten 1 saat sonra falan kalkacaktım. Sonra aklıma bir şey geldi. Dün gece odama geldiğimi hatırlamıyordum. Son hatırladığım şey Sinan'la film izliyorduk, sonra gözlerimin kapandığını hissettim. Beni buraya Sinan mı getirmişti? Yok canım, herhalde uykulu uykulu kalkıp buraya gelmişimdir ondan hatırlamıyorumdur.
Yataktan kalktım. Kendime çeki düzen verdikten sonra salona gittim. Sinan hala uyuyordu. Yanına gidip, elimi saçlarının arasında gezdirdim. Serseri saçlı şey! Gülümsedim. "Bir insanın ruhunu ya uyurken, ya gülerken görsünler." derler. O iki halinde de çok tatlıydı.
Sonra bir anda irkildim. Ne yapıyorum ya? Ya uyanırsa? Ne diyeceğim? "Uyurken çok tatlı görünüyorsun, ben de saçlarını seviyorum" mu? Elimi yavaşça çektim. Mutfağa gittim. Dolap tam takır kuru bakırdı. Markete gidip güzel güzel yiyecekler aldım. Sonra sofrayı kurdum. Benim gürültümden Sinan'ın uyanmış olduğunu gördüm.
-Günaydın.
-Günaydın! Hadi gel, sofra hazır.
-Nisan, neler yapmışsın sen?
-Beğendin mi?
-Harikalar yaratmışsın. Eline sağlık.
-Afiyet olsun.
Kahvaltıyı bitirdikten sonra aşağı indik. Arabamı tamire göndermiştim. Sinan'a anlattım. Birlikte gitmeye karar verdik. Arabaya bindik.
Yolda Sinan birden fren yapınca, çantam arkaya uçtu.
-Yardım edeyim.
İkimiz de çantaya uzanırken göz göze geldik. Çok yaklaşmıştık. Arkadan gelen korna sesiyle kendimize geldik. Ben çantamı alırken, Sinan arabayı sürmeye devam etti. Hastaneye geldik ve arabadan indik. Hastaneye girmeden Sinan'ın yanına gittim.
-Sinan..Ben, dün için sana çok teşekkür ederim. Hem çok eğlendim, kafamı dağıttım, hem de beni o psikopattan kurtardın. Ve hep yanımda oldun. İyi ki yanımdasın.
-Sen de iyi ki yanımdasın Nisan. Sen olmasan o kadar eğlenmezdim ki ben de lunaparktayken. Seni mutlu etmek hoşuma gidiyor. Seni mutsuz edenleri de pataklamak..
Güldük.
-Hadi artık, içeri girelim.
Hastaneye girdik ve üstümüzü değiştirip işe başladık. Koridorda Berzan Abi'yi gördüm.
-Berzan Abi? Yani hocam, Berzan Hocam.
Berzan güldü.
-Bana hastanede de Berzan Abi diye seslenebilirsin Nisancığım. Ne de olsa iş ortağıyız değil mi?
Göz kırptı. Gülümsedim, sonra kısık sesle:
-Evet. Ayla duysa var ya..^SİNAN^
Hasta odasına giderken Nisan'la Berzan'ı gördüm. Tam yanlarına gidecekken konuşmalarını duydum:
-Ne de olsa iş ortağıyız değil mi?
-Evet. Ayla duysa var ya..
Ne işler karıştırıyordu bu ikisi. Ayrıca ablamın duyunca kızacağı şey de neydi? Zaten Berzan eve geç gitmeye başlamıştı. Neler oluyor?
-Sinan?
Nisan beni görmüştü, onları dinlediğimi fark ettirmeden yanlarına gittim.
-Naber Berzan?
-Ne olsun, koşturuyorum işte.
-Ablam nasıl?
-Ayla iyi. Evde dinleniyor.
-Güzel. Hadi ben gidiyorum, hasta bekliyor. Kolay gelsin sana da.
Nisan'a tek kelime etmeden oradan ayrıldım. Sen bana söylemiyorsun ha! Gör bakalım şimdi.^NİSAN^
Beni görmezden mi geldi o? Ağzımı bile açtırmadı ya. Tek kelime etmedi. Ne oldu yine anlamıyorum ya! Ayrılırken gayet güzeldi aramız. Selma Hoca'nın (asistanı olduğum doktor) verdiği görevleri bırakıp, Sinan'ın peşinden gittim ve girdiği odaya daldım. Ancak Sinan arkası dönük olduğu için beni görmemişti. Hastayla ilgileniyordu. Hasta, bir kadındı. Sinan:
-Stresli bir işiniz mi var?
-Yani, sizinki kadar olmasa da, evet.
-Ondan şüpheleniyorum. Stresten. Bu tür ağrılar stresten olur.
-Sizde de oluyor mu? Yani gerçi bu kadar sağlıklı ve dinç bir vücutta bu tür şeyler olacağını sanmıyorum.
Birden gözüm büyüdü. İçeri daldım.
-Sinan, eee, Sinan Hocam önemli bir şey söylemem lazım size. İki dakika dışarı gelir misiniz?
-Nisan hastam var.
Ne hasta ama! Doktoruna asılacak kadar sağlıklı olan bir hasta(!)
-Gördüğüm kadarıyla hastanın o kadar önemli bir durumu yok. Birkaç dakika dışarı gelebilirsiniz.
Derken sedyedeki kadın bana sert bir bakış fırlattı. Aaaa, dağdan gelen bağdakini kovuyor ya! Benim sana bakış atmam lazım-- İçimden kadınla kavga ediyorum ya, uff!
-Nisan, çok mu önemli?
-Çok önemli.
-Tamam geliyorum.
Odadan çıktık.
-Evet Nisan? Kötü bir şey yoktur umarım.
Ayyy, ne diyeceğim şimdi ya?
-Yok. Ee, ben, şeyi soracaktım da..
-Neyi?
-Ayla, Ayla'dan haber alamadım da bugün, yani aradım da açmadı. Kötü bir şey yoktur herhalde, sen konuştun mu?
-Hayır konuşmadım. Kötü bir şey olduğunu sanmıyorum. Bu muydu 'çok' önemli olan şey?
-Hıhı.
-Nisan anlayamıyorum seni ya! Kavga etmeyeceğim, bağırmayacağım diyorum ama anlayamıyorum seni!
-Allah Allah, sen orada içeride hastanın sana asıldığına bakmıyorsun, beni anlayamayınca bana mı kızıyorsun? Aferin sana, gerçekten aferin yani!
Sinan güldü. Sonra bana o çapkın bakışını atıp konuşmaya başladı:
-Nisan, sen, beni kıskandın mı?
-Haha! Ben seni niye kıskanayım ki?
-Ha, kıskanmadın yani?
-Ay, lütfen hastanın yanına gider misin-- Yok, hastanın yanına gitme. Ben ona bakarım, sen başka hastaya bak.
-Bu kıskanmamış halin mi?
Gözlerimi devirdim.
-Nisan saçmalama lütfen, hastanın yanına gidiyorum ben.
Sinan'ın önlüğünden tutup çektim.
-Ya nereye gidiyorsun? Hiçbir yere gitmiyorsun!
-Nisan, niye hastadan kıskanıyorsun beni? Ha bana asılmış öyle dedin, doğru o zaman, haklısın.
Dedi ve gülmeye başladı.
-Ya pardon da, ben hastayla ilişkiyi doğru bulmuyorum, o yüzden dedim. Ne kıskanacağım seni?
-Nisan, kadın bana asılmadı. Asılsa da, bana her asılanla ilişki mi yaşayacağımı sanıyorsun?
-İyi tamam, git hadi. Bir de şey, işin bitince ara beni. Kantinde buluşalım.
Sinan gülerek odaya girdi. Sinan'ı taklit ederek:
-'Nisan, kadın bana asılmıyordu ki.' Tabi canım, ben de inandım!
***
İşimi bitirince bir Ayla'yı arayıp haber alayım dedim.
-Nisan?
-Ayla, nasılsın?
-İyiyim Nisancığım, sen?
-Ben de iyiyim. Bebiş ne yapıyor?
-Bebiş ne yapsın, bu aralar biraz tekmeliyor.
-Oohoo daha çok işin var.
-Öyle tatlım. Eee, sen ne yapıyorsun?
-İşlerim şimdilik bitti de kantinde oturuyorum. Sinan'la buluşacağız.
-Kantinde mi?
Ayla güldü.
-Ne oldu, niye güldün?
-Liseli aşıklar sizi.
-Ayla!
-Kantinde diyince aklıma o geldi, ne yapayım?
Güldük.
-Eee, daha bir gelişme yok mu Sinan'la?
-Gelişme?
-Nisan..
-Tamam ya. Yani, birazcık, azıcık.
-Benim bu kardeşim ne utangaç çıktı ya! Söylemedi mi hala?
-Söylemedi. Ama ben de söylemedim.
-Aaa, sakın! Bırak o söylesin. Hem, azıcık gelişme var dedin, o ne?
-Dün izin günümdü, o da izin alıp erken çıkmış. Birlikte lunaparka gittik. Çok eğlendik orada.
-Çıkmış oldunuz yani?
-Liseli diye bana diyorsun. Evet çıkmış olduk.
-Sonra akşam korkuyorum gitme dedim--
-Bir dakika ya, neden korkuyorsun?
Ferdi'yi tüm ayrıntılarıyla ona anlattıktan sonra devam ettim.
-Korkuyorum gitme dedim o da akşam benimle kaldı. Birlikte yemek yedik. Film izledik. Akşam da uyuyakalmışım beni odama götürmüş. Sonra sabah kahvaltı yaptık. Hastaneye de arabam bozuk olduğu için birlikte geldik. Ayrılırken de iyi ki yanımdasın dedi bana. Rüya gibiydi Ayla ya..
-Kızım bu nasıl azıcık gelişme ya? Sevdiğinizi söylemeniz için ortam hazırlamışsınız resmen ama nerede sizde o cesaret?
-Ya bilmiyorum ki ne yapacağımı.. Eee, siz bebeğin adını ne koyacağınızı hiç düşündünüz mü?
-Yavaştan başladık ama daha kesin bir şey yok.
-Hmm.
-Bir de bu aralar Berzan'da bir tuhaflık seziyorum. Bilmiyorum neler oluyor.
-Kafana takma, Berzan Abi seni üzecek bir şey yapmaz bence.
-İnşallah.
-Ayla, hadi kapatıyorum canım Sinan geliyor.
-Tamam Nisancığım, hoşçakal.
-Hoşçakal.^SİNAN^
İşim bittiğinde kantine gittim. Nisan zaten oradaydı.
-Eee, geldim. Söyle bakalım.
-İlla bir şey mi söylemem lazım?
-Hayır da, o zaman niye çağırdın ki beni?
-Şöyle doktor arkadaşımla bir oturup çay içemeyecek miyiz?
Güldüm.
-Nisan alemsin ya.
-Niye, ne söyledim?
-"Arkadaşımla bir oturup çay içemeyecek miyiz?"Sanki kahvehanede askerlik arkadaşına rastlamışsın.
-Hiç askerlik arkadaşım olmadığına göre öyle bir şey mümkün değil.
-Her şeye de bir cevap!
Nisan gülümsedi.
-Ayla'yla konuştum.
-Öyle mi? Ne diyor?
-Bebekten konuştuk biraz.
-Nasılmış?
-Bebiş tekmelemeye başlamış.
-Erkek olsaydı futbolcu olacak benim yeğenim derdim de..
-Ne yani erkek olsaydı daha mı iyi olacaktı?
-Ben öyle bir şey mi dedim?
-Yani sen de 'erkek adamın erkek oğlu olur' diyenlerdensen, baştan kaybettin.
-Neyi kaybettim?
-Sorayım o zaman, kızın mı olsun istersin, oğlun mu?
-Sağlıklı olsun yeter.
-Diyorsun.
-Niye inanmıyorsun?
-Bilmem.
-Aslında ilk çocuğumun kız olmasını isterim.
-İlk çocuk? Kaç tane çocuk istiyorsun ayıptır sorması?
-Nisan bu ne aile planlaması gibi, zamanı gelince konuşuruz.
-Konuşuruz?
-Yani ben karımla konuşurum, sen kocanla.
-Hıhı.
Nisan konuşmaya devam etti.
-Bebeğin adını düşünmeye başlamışlar.
-Ne kadar erken o kadar iyi.
-Evet.
-Nisan..
-Efendim?
-Seninle bir şey konuşmam lazım.
-Evet?
-Berzan'la ne oluyor?
-Nasıl ne oluyor?
-Ne işler karıştırıyorsunuz yani.
-Ya bir işler karıştırdığımızı da nereden çıkardın?
-Nisan!
-Ne Nisan ya? Uff tamam, sana da sürpriz yapacaktık ama beyefendi meraklı!
-Söylesen artık?
-Sürpriz parti hazırlıyoruz. Bebiş için.
-Ha, şu senin bana yardım eder misin diye sorduğun parti.
-Evet canım o! Berzan Abi'yle onu düzenliyoruz. Ayla'ya sürpriz yapacağız. Ama son aylarda olsun diye düşündük.
-İllaki partide doğursun diyorsun yani.
-Ya Sinan!
Güldüm.
-Uf bir şey olmaz. Hem Ayla baby shower yapmayacakmış, ben de o yüzden son aylarda olsun diye düşündüm.
Nisan işaret parmağıyla beni gösterip gözlerini kıstı.
-Bak sakın ağzından kaçırıp da bozma.
-Ha, ben oyun bozanım yani?
-Ağzından kaçırırsan gösteririm sana.
Masadan Nisan'a doğru yaklaştım.
-Ne yapacaksın acaba çok merak ettim.
Nisan da bana doğru yaklaştı.
-Düşünürüz..
İyice yaklaşmıştık. İkimiz de gülümsüyorduk.
-Düşün bakalım..
~Bölüm Sonu~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Sevince Güzel
RomanceTüm Hakları Saklıdır © Herkesin bir hayat hikayesi vardır. İşte bu da Nisan ve Sinan'ın hikayesi... Duygu Yetiş (Nisan) Serhat Teoman (Sinan) Açelya Topaloğlu (Sima) Rojda Demirer (Ayla) Tamer Tıraşoğlu (Berzan) Sertan Erkaçan (Abidin) Elvin Levi...