(Bölüm Müziği: Zakkum-Acıta Acıta)👈🏻
#Yazarın Ağzından#
-Sinan, ben..Ben artık seninle kavga etmek istemiyorum. Artık biraz daha kendimize sahip çıksak?
-Nisan, ben de seninle kavga etmek istemiyorum ama bazen damarım atıyor biliyorsun.
Nisan gülümsedi.
-Biliyorum. Ama damarın başka şeyler için atsın. Kızgınlık için değil.
-Ne için mesela?
-Mesela sevgi için, aşk için, heyecan için atsın.
-Şair olmalıymışsın Nisan.
-Ben sana dedim ama. Benim bu konuda yeteneğim var.
Güldüler.
-Belli. Nisan, artık gidelim istersen?
-Gidelim.
Sinan arabayı çalıştırdı ve Nisan'ın evine sürmeye başladı.^SİMA^
Ali'yi görmek bile istemiyordum. Beni aldatmış gibi düşünüyordum oysa öyle bir şey yoktu. Daha aramızda bile bir şey yoktu ki. Boşuna hayaller kurmuşum. Onca yıl adını sayıklamışım, ama boşuna. Onu göremiyorum diye üzülüyordum bile. Ne salakmışım! Ama artık bitti. Benim için Ali işi bitti..^ALİ^
Sima'yla konuştuğumuz gün üzgün görünüyordu. Onu üzmeyi istememiştim. Ama bilmesi gerekiyordu. İçerideki eşyaların nasıl dağıldığını görünce çok şaşırmıştı. Ona yalan söyleyemezdim ki--Bir dakika ya, niye ona yalan söyleyemiyor muşum? Ya da niye ona anlatmak zorundaymışım? Sima da diğerleri gibi bir arkadaşım, ne diye kimseye söylemediğim sırrımı ona anlattım ben? Ne oluyor bana ya?^NİSAN^
Evimin önüne geldiğimizde Sinan arabayı durdurdu.
-Şimdi git ve güzelce dinlen. Tamam mı?
Gülümsedim.
-Tamam. Bu arada, akşam çok güzeldi.
-Sonu hariç güzeldi.
Yere baktım.
-Ben artık gideyim.
Tam arabadan inecektim ki yüzümü Sinan'a doğru döndüm. Sonra Sinan'ın yanağına bir öpücük kondurup arabadan çıktım. Arabadan çıkmamla soğuk hava yüzüme çarptı. İçim volkan, dışım buzul mübarek! Eve doğru koşar adımlarla yürüdüm. Eve girdiğimde kapıyı kapatıp arkamı kapıya yaslayarak yavaşça yere çöktüm. Gülümsemeye başladım. Acaba Sinan nasıl tepki vermişti? Arkama bakamadım bile. Altı üstü küçük bir öpücük. Niye bu kadar heyecanlandım ki?
Bir süre sonra oturduğum yerden kalkıp odama yöneldim. Odama girdiğimde karşımda Ferdi duruyordu.
-Sen..Senin burada ne işin var?
Bana doğru yürümeye başladı. Geri çekildim.
-O adam kim?
Buz gibi bir sesle konuşmaya başladım.
-Ne işin var burada? Nasıl girdin içeri?
-Nasıl girdiğim değil, ne yapacağım önemli senin için. Öyle değil mi?
-Ne yapacaksın?
-Seni geri istiyorum Nisan.
-Git buradan!
Üzerime üzerime yürüyordu.
-Sadece benim olmanı istiyorum.
-Ben senin değilim artık anlasana!
Yüzünü nefret bürüdü.
-Başka kimsenin olamazsın. Gördüğüm anda, sezdiğim anda, o pisliği bir karınca gibi ezerim. Anladın mı?
-Git diyorum sana!
Telefon birkaç adım ötemdeydi. Telefona baktığımı gördüğü anda beni bir köşeye sıkıştırdı. Yüzüne tokat attım.
-Ne yapıyorsun manyak!
-Polise haber verirsen..Olacakları düşünme bile!
-Bırak diyorum!
-Sus!
Yumruğunu kaldırdığı anda elini tutup iterek yere kapaklayıp, yerde takla attırdım. Ben kalktığımda o acı içinde kıvranıyordu.
-Git buradan yoksa daha beterini yaparım.
Gülmeye başladı.
-Sen hiçbir şey yapamazsın. Ama gidiyorum. Merak etme, yine geleceğim.
-Merak etmem, sen uzak ol yeter ki!
Pis pis sırıttı.
-Ben de seni seviyorum.
Sonra kalkıp gitti. Kapıyı arkasından kapayıp kilitledim ve koltuğa çöktüm. Başımı ellerimin arasına aldım.
-Allah'ım yardım et, lütfen...^SİNAN^
Nisan gittikten sonra arkasından gülümseyerek bakakaldım. O da hızlı hızlı gitti.
Belki bugün direksiyonu kırıp arabayı kurtarmasaydım burada olmayacaktık. Büyük bir kaza atlattık. Ama bundan sonra Nisan'la kavga yok. Yasak!*SABAH*
^SİNAN^
Hastaneye geldiğimde her zamanki gibi yoğundu. Ama bugün bir eksiklik vardı: Nisan. Nisan'ı geldiğimden beri hiçbir yerde görmemiştim. İşim bitince odaya daldım. Nisan orada da yoktu. Sonra telefona sarıldım. Aradığımda açmadı. Telefonu cebime koyup koltuğa baktım. Orada Berzan oturuyordu. Yanına gidip sordum:
-Berzan, günaydın.
-Günaydın.
-Bir şey soracağım. Sen bugün hiç Nisan'ı gördün mü?
-Nisan'ı mı? Hayır görmedim.
-Bugün onu hastanede göremedim de.
-İzin günüdür belki.
-İzin günü mü?
-Evet.
Gözümü pencereden dışarıya diktim.
-Doğru, olabilir.
Asuman içeri girdi ve hastanın beklediğini söyledi.
-Görüşürüz.
-Görüşürüz Sinan.
***
Öğle vakti yaklaşıyordu. Nisan gün içindeki aramalarıma cevap vermemişti. Bir anormallik vardı. İzin alıp işten erken çıktım. Arabaya binip Nisan'ın evine gittim. Zili 3-4 kez çaldım, buna rağmen açmadı. Telefonla bir kez daha aradım, hala açmıyordu. Neredeydi bu kız? O anda aklıma Sima geldi. Ama Sima'nın telefonu bende yoktu. Sonra Ali'de vardır diye düşünüp Ali'yi aradım.
-Alo.
-Alo Ali, naber?
-İyi abi. Senden?
-İyi. Benim senden bir şey istemem lazım.
-Dinliyorum.
-Sima'nın telefonu var mı sende?
-Var.
-Bana bir versene numarayı.
-Tamam. Ben sana mesaj atarım.
-Tamam teşekkür ederim.
-Abi..
-Efendim?
-Kötü bir şey yok değil mi?
-Nisan'a sabahtan beri ulaşamıyorum da merak ettim. Telefonlarını da açmıyor. Evine geldim kapı da açılmıyor.
-Anladım. Yardıma ihtiyacın olursa bana haber ver.
-Tamam sağol. Görüşürüz.
-Görüşürüz.
Ali'nin birkaç dakika sonra gönderdiği numarayı aradım.
-Alo.
-Alo Sima, ben Sinan.
-Sinan..Hee Nisan'ın Sinan!
-Nisan'ın Sinan?
-Ay, yani, şey--
-Tamam neyse, benim sana bir şey sormam lazım.
-Evet.
-Nisan'dan bugün hiç haber aldın mı?
-E, zaten Nisan'la beraberiz biz şu an.
-Öyle mi?
-Evet. Sen niye merak ettin ki?
-Hastanede yoktu, telefonunu açmadı, evine geldim kapı da açılmayınca biraz endişelendim.
-Anladım. Nisan'ın bugün izin günüymüş sen bilmiyor muydun?
-Bilmiyordum. Onu bilmesem bile telefona çıkmayınca şüphelendim.
-Nisan telefonunu evde unutmuş. Dur, seni istiyor.
-Tamam hoşçakal.
-Hoşçakal.
-Sinan..
-Nisan.
-Bu aralar biraz dalgınım, telefonu evde unutmuşum da. Seni endişelendirdiğim için kusura bakma.
-Nisan, insan bir haber verir.
-Ben bu kadar endişeleneceğini tahmin edemedim.
-Tamam iyisin ya, o bana yeter.
-Teşekkür ederim.
-Görüşürüz.
-Görüşürüz.
Ah be Nisan, korkuttun beni..^NİSAN^
Telefonu kapatır kapatmaz Sima konuşmaya başladı:
-Çocuk merak etmiş seni kızım, telefonunu alsana.
-Sima! Dalga geçme!
-Ya dalga geçmiyorum. Telefonunu unutma evde. Bundan sonra seni merak edecek biri var.
Koltuktan yastığı alıp Sima'ya fırlattım.
-Ya sanki evlendik! Merak edecek biri varmış!
-Öyle ama baksana.
-Ay, ayrıca sanki ortadan kaybolsam sen beni merak etmeyeceksin.
-Ederim tabi ama Sinan daha çok eder.
-Tamam Sima. Şu anda keyfim yerimde olsa 32 diş sırıtmıştım bunu duyunca. Ama daha önemli işlerim var.
Sima yüzünü astı.
-Haklısın. Özür dilerim.
Koltuğa oturup eğildim, başımı ellerimin arasına aldım.
-Ne yapacağım ben?
Sima yanıma oturdu.
-Kafana takma şu manyağı, yaparız bir şeyler.
Doğrulup Sima'ya baktım.
-Yaparız da, ne yaparız?
Sima durakladı.
-Şu anda ben de bilmiyorum.
Ayağa kalktım.
-Simacığım artık gideyim ben.
-Biraz daha otursaydın keşke.
-Yok uzun zamandır buradayım zaten, gideyim artık.
Kapıdan çıkıp Sima'yla vedalaştıktan sonra arabaya bindim. Hava çok güzeldi. Niye ki? Ben şu anda böyle kapkara, bulutlu, yağmurlu bir hava istiyorum!
Eve geldiğimde kapıda Sinan duruyordu. Şu anda en sevdiğim insanı bile evimde ağırlayacak halim yoktu. Dokunsalar ağlayacaktım. Sinan'a doğru yürümeye başladım.
-Nisan? Bu yüzünün hali ne?
Hayır hayır hayır, şu anda konuşacak halde değilim!
-Ne varmış yüzümde?
-Nisan sapsarı olmuşsun.
Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Ağlamaya başladım.
-Nisan, ne oldu?
-Ben, ben çok kötüyüm Sinan..
Sinan başımı göğsüne yaslayıp okşamaya başladı. Ben ise deli gibi ağlıyordum.
-Şişştt tamam, tamam..
Başımı kaldırdım.
-Ne oldu anlat şimdi bakalım.
-Burada olmaz.
Sinan yukarı baktı.
-Evine girelim o zaman.
Kafamı 'evet' anlamında salladım. Ben önde Sinan arkamda yürümeye başladık. Sima olsa "Oh! Eve attın çocuğu." derdi. Gülümsedim.
-Ha şöyle! Neydi o asık surat?
-Aklıma bir şey geldi de, ona güldüm.
Merdivenleri çıktıktan sonra evime girdik. Çantamı koyduktan sonra Sinan'la koltuğa oturduk.
-Anlat bakalım.
Sinan'a baktım. Evet, ona anlatacaktım..
-Ben üniversitedeyken bir sevgilim vardı. Onunla kötü bir şekilde ayrıldık. Beni aldatmıştı. O gece evime gelip anneme zarar vermeye çalıştı. Ondan sonra da hep beni takip etti. Mektuplar gönderdi, çiçekler gönderdi, birkaç kez karşıma çıktı. Ona ne kadar onu sevmediğimi söylesem bile bir türlü kabul etmedi. Psikopatlaştı. Beni hastalık derecesinde seviyor. Onu görmek bile istemiyorum. Dün de evime girmiş nasıl olduysa. Tehdit etti beni. Kimseyi sevmeyeceksin, benimsin sadece dedi. İzin günümü mahvetti. Onun bıraktıklarını düşünerek geçiriyorum resmen günü. Anlıyorsun beni değil mi Sinan?
-Tabi ki anlıyorum Nisan.
Sinan durdu.
-Nerede o şerefsiz gidip--
-Sinan..
Elimi Sinan'ın elinin üstüne koydum. Sonra gözlerine baktım:
-Sinan, lütfen sen bu işe karışma.
-Nisan, saçma sapan bir herif yüzünden gençlik yıllarının zehir olmasına izin verecek değilim herhalde.
-Ya öyle de, sen ne yapacaksın ki?
-Gidip ağzını burnunu eline vereceğim, ne yapacağım!
-Bak işte gördün mü? Şiddetle hiçbir şeyi çözemezsin.
-Öyle bir çözerim ki! Nisan, ben bu psikopatları iyi bilirim. Dayak ister bunlar dayak!
-Evet haklısın ama deliyle deli olma. Başına bir şey gelir diye korkuyorum.
-Ben de senin başına bir şey gelir diye korkuyorum. Sana da kötü bir şey yapabilir o herif.
Başımı yere eğdim.
-Sinan senin bu işe karışmanı istemiyorum, lütfen.
Sinan çenemden tutup başımı yukarı kaldırdı. Sonra gözlerimin içine bakmaya başladı.
-Nisan sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim.
Sinan'a kısa bir süre baktıktan sonra boynuna sarıldım. Gözümü kapattım ve kulağına doğru fısıldadım:
-Teşekkür ederim..
~Bölüm Sonu~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat Sevince Güzel
RomanceTüm Hakları Saklıdır © Herkesin bir hayat hikayesi vardır. İşte bu da Nisan ve Sinan'ın hikayesi... Duygu Yetiş (Nisan) Serhat Teoman (Sinan) Açelya Topaloğlu (Sima) Rojda Demirer (Ayla) Tamer Tıraşoğlu (Berzan) Sertan Erkaçan (Abidin) Elvin Levi...