4. BÖLÜM

164 47 11
                                    

 Ege'nin yanına geldiğimde hiç de telefonda anlattığı kadar kötü görünmüyordu. Hatta hiç kötü görünmüyordu.

''Ege, resmen eskisinden daha iyisin. Neden öyle söyledin telefonda?''

''Hep sen mi kandıracaksın?'' dedikten sonra göz kırptı. Salona geçip oturduktan sonra bugün olanları ve Oktay ile nasıl barıştığımızı anlattım.

''Hayırlı olsun. Umarım seni tekrar üzmez.'' dedikten sonra mutfağa gitmek için izin isteyip ayrıldı. Ege geldikten sonra biraz daha oturduk. Geç saatlere kadar sohbet ettikten sonra eve döndüm. Küçüklüğümden beri erkeklere uyuz olan ben, Egeyle nasıl bu kadar iyi anlaştığım konusunda hala şaşkındım.

***

 Evden en son çıktığımda koyu bir depresyondaydım ve ev almış başını gidiyordu. Duş alıp üstümü değiştirdikten sonra evi topladım. Birkaç şey atıştırdıktan sonra Oktay'ı düşündüm. Ona bir kez daha şans vermek, bir kez daha güvenmek konusunda doğru kararı mı vermiştim acaba? Erkeklerle şu zamana kadar yakın bir ilişkim olmamıştı. Duygusal bir ilişki yaşamamıştım. Hayatımda sadece iki erkek olmuştu. Ege ve Oktay. Babam hiçbir zaman bana babalık yapmamıştı. Hiçbir zaman benim hayatımda bir ''insan'' olarak yer almayacaktı.

***

 Dışarı çıkmak için hazırlanırken cüzdanıma da göz attım. Bir iş bulma zamanı gelmişti. Halil amcadan isteyemezdim. Zaten evden kira almıyordu, bir de para mı isteyecektim? En kısa zamanda bir iş bulmam gerekiyordu. Bir yandan çalışıp, bir yandan da okuyacağım hiç aklıma gelmezdi. Ayrıca hala birkaç dersimin kitabı eksikti. Bu ülkede her şey bu kadar pahalı olmak zorunda mıydı?

Gazete ilanlarına göz atarken bir yandan da kahvemi yudumluyordum. Bana uyan iş tekliflerinin telefon numaralarını ve adreslerini bir kağıda kaydettiğimde kahvemin bittiğini fark ettim. Çalışabileceğim bunlardan başka iş yeri kalmadığına göre artık aramaya başlayabilirdim. Kriterlerime uyan bu kadar iş olduğuna gerçekten şaşırmıştım. Sırayla hepsini aramaya başladım.

***

Doğduğumdan beri peşimi bırakmayan lanet olası şanssızlık! Gerçekten buna şanssızlık denirdi! İşe girebileceğim yerlerin isim, adres ve telefon numaralarından oluşan iki liste çıkarmıştım ve benimle görüşme ayarlayan sadece 3 iş yeri olmuştu. Ayrıca,bunlardan ikisiyle mesai konusunda, diğeriyle de ücret konusunda anlaşamamıştık. Param gerçekten suyunu çekmek üzereydi ve benim acilen bir iş bulmam gerekiyordu. Kitabım olmadığı için de derslerden eksik ve kalıyordum ve internetten, arkadaşlarımla çalışırken aklıma kazıyabildiklerim kadarıyla sınavlara giriyordum. Bu benim için gerçekten çok ama çok zor oluyordu. Çaresizce evin içinde bir sağa bir sola dönerken kapım çaldı. Zaman kaybetmeden kapıyı açtığımda Halil amca ve Hatice teyzeyi gördüm. Onları içeri buyur ettikten sonra mutfağa yollandım. Çay getirdikten sonra Halil amca direkt konuya girdi, ''Kumsal kızım, yanlış anlamazsan sana bir şey sormak istiyoruz.''

''Tabii Halil amca.''

''Bizim hanım senin kapının önünde bir yığın gazete iş ilan sayfaları bulmuş. Biz de dedik acaba, bu kız paraya mı sıkıştı? Gayet normaldir kızım, evin faturaları,okul kitapları... Çok fazla giderin var. Senden ricamız, en azından bu ay şu parayı kabul et. En azından iş bulana kadar.'' dedikten sonra bana bir zarf uzattı. Açıkçası çok şaşırmıştım. Hayatta böyle insanların az da olsa bulunması çok güzel bir şeydi.

''Size nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum Halil amca, zaten oturduğum evden para almıyorsunuz, bir de bana para yardımı yapıyorsunuz. Gerçekten sizi tanıdığım için çok şanslıyım.'' dedikten sonra oturduğum yerden kalkıp ikisine de sarılıp öptüm. Yüzlerindeki mutluluk ifadesi görülmeye değerdi. Bundan yararlanmaya çalışarak uzun zamandır aklıma takılan soruyu da araya sıkıştırdım,''Halil amca, bu sefer de siz yanlış anlamazsanız ben size bir soru sormak istiyorum.'' dedim.

SIR #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin