5. BÖLÜM

145 48 9
                                    

 İşe başlayalı 1 hafta olmuştu ve belirlediğim tempoda hızlı adımlarla yürümeye devam ediyordum. Patronumun yaptığım işte başarılı olduğumu söyleyerek beni takdir etmesi beni daha çok iş yapmaya ittiği gibi, şevkimi de arttırıyordu. Ayrıca kendi paramı kendim kazanıyordum ve kimseye muhtaç değildim. Okuldaki kitaplarımın eksiklerini de tamamlamıştım ve derslere de dört bir elle sarılmıştım. Bu arada Ege'ye Tuanna'dan bahsettiğimde sanki önceden haberi varmış gibi davranmıştı. Zaten araları da çok yakın değildi. Fakat herhangi bir anlaşmazlıkları yoktu.

 İşten çıktıktan sonra Oktay aradı. Telefona bir bakış atıp reddetme tuşuna bastıktan sonra gözlerimi devirdim. Aramız kötü değildi ama şuan içimden telefonu açmak gelmemişti. Darılacağını sanmıyordum. Kalbim hala Otay'ı seviyordu. Fakat hissetiklerimi gözlerimi kapatsam da unutamıyordum. Onlar kesinlikle kalbime işlemişti ve kalbim susmuyordu. Beynimin içinde kendi fikirlerimden çok kalbimin fikirleri vardı ve onların sözü geçiyordu. Ama hayır, bu sefer izin veremezdim. Mantığımı dikkate almayıp kalbimi dinlediğim için kırılmıyor muydum zaten? Bunun biraz daha böyle sürmesine izin veremezdim. Vermemeliydim. Kendim için yaşıyordum ve beni hayatımın en güzel yıllarında beni mutsuz edenleri hayatımdan silmeliydim. En azından gülümseyebilmek için. Telefon ikinci kez çalmaya başladığımda düşüncelerim bir bulut gibi yok oldu. Ekrana baktığımda Oktay'ın aramasını beklerken, Ege'nin aradığını gördüm. İçimi çektikten sonra telefonu açtım.

''Efendim Ege.''

''Bowling oynamaya ne dersin?'' Aklıma hemen Oktay geldi. Onunla iki kere bowling planı yapmıştık fakat karşımıza engeller çıkmıştı. Her planımızın ardından kavga etmiştik ve bundan hoşlandığımı söyleyemezdim. Ama bugün gidecektik sanırım. ''Kumsal, orada mısın?'' Ege'nin sesini duyduğumda irkilerek, ''Tabii, seve seve. Kaçta buluşalım?'' Planımızı yaptıktan sonra telefonu kapatıp çantama attım. Otobüs durağında bomboş olan 2 otobüs kaçırdığımı farkettim. Diğer otobüs geldiğinde ilk önce binip en arka koltuğun sağ cam kenarına sıvıştım. Orası en sevdiğim yerdi. Kimse tarafından rahatsız edilmeyip, düşüncelerime rahatça dalabildiğim birkaç mekandan birisiydi. Evet, o kadar fakir ruhluydum ki kendimi bir otobüsün en arka koltuğunda rahat hissediyordum. Fakat etrafımdakilerin ne düşündüğü umrumda değildi. Ben böyleydim ve böyle olmaya da devam edecektim. Şoför ineceğim durağı anons edince ayaklandım. Çantamı alarak aşağı indim. Buradan evime gitmek için kısa bir mesafe yürümem gerekiyordu.

 Eve geldiğimde lisede yaptığım gibi çantayı girişteki ayakkabılığın kenarına fırlattım. Lisede çantamı Serpil abla toplayıp getirirken, artık bunu ben yapıyordum. İçeri girdikten sonra hemen duşa girdim. Bugün maaşımda ekstra bir artış olabilmesi için 2 saat fazladan mesai yapmıştım ve yorgunluktan bitiyordum. Yarın işten sonra Ege ile bowlinge gitmek için anlaşmıştık. Bowlingi küçüklüğümden beri beceremezdim. Sanki ben topu değil de, top beni yönlendiriyor gibi oluyordu. O ağır topları taşıyamadığım gibi, bir de onları fırlatmam gerekiyordu. Bu bana göre fazlaydı ve zaten her seferinde yere düşüyordum. Sonra da ayağa kalkıp kahkahalarla gülüyordum. Bowlingi beceremesem de seviyordum.

 Üstümü giyindikten sonra saçlarımı ıslak bırakarak serinlemeye çalıştım. Dolaptan dondurmayı çıkarıp üstüne çikolata sosundan döktükten sonra salona geçtim. Masanın üstünde duran magazin dergilerinden biri alıp televizyondan hafif bir müzik açtım. Televizyonu genelde müzik dinlemek için kullanıyordum. Program izlediğim çok nadir olurdu. Magazin dergilerine kendimi kaptırmışken laptopumu hatırladım. Uzun süredir mesajlarıma bakmıyordum. Beni hatırlayan birinin olacağını sanmıyordum ama içimden bir ses açıp bakmamı söylüyordu. İçimdeki sesi susturamadıktan sonra dergiyi koltuğa bıraktım. Dondurma tabağını mutfağa bıraktıktan sonra odama gittim. Küçüklüğümden beri yaptığım gibi laptopumu yatağımın altına koymuştum. Yatağın altından çıkardıktan sonra tozlanmış olan kapağına üfledim. Yatağın üstünde bağdaş kurduktan sonra laptopun kapağını kaldırdım. Ekranı açtıktan sonra masaüstündekilerin gelmesini bekledim. E-postalarımı kontrol ederken sadece bir mail gelmiş olduğunu gördüm. Hislerimde yanılmamıştım. Oku maillerimin üstünde çift tıkladıktan sonra açılmasını bekledim. Açtığım maili okumaya başladım.

SIR #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin