18. BÖLÜM

85 34 6
                                    

Okulun bitmesi için gün sayarken, diğer yandan da derslere dört bir elle sarılmıştım. Son zamanlarda kafamı meşgul eden olaylar olmadığı için derslere daha çok konsantre olabiliyordum ve bir arkadaş dahi edinmiştim. Onunla zaman geçirmek bana daha iyi hissettiriyordu.  Yeni kurslara katılmıştım ve neredeyse eve sadece uyumak ve yemek yemek için uğruyordum.Gerçi Ege'nin de pek bir farkı yoktu. Ama onun mazereti farklı ve geçerliydi. Sürekli Halil amcalarda kalıyor ve onlarla vakit geçiriyordu. Açıkçası söyleyecek hiçbir şeyim olmamasına üzülüyordum. Ege ile artık eskisi kadar görüşemiyorduk ve onu özlediğim zamanlar oluyordu. Sadece arada sırada akşam yemeğinde beraber oluyorduk ve sadece o gece bizde kalıyordu. Tuanna ile son zamanlarda daha yakın olmuştuk.

Kapıdan içeri girdiğimde derse başlamışlardı ve herkes bir manzara resmi hayal edip çiziyordu. Özür dileyerek çantamı sıramın yanına bıraktıktan sonra paletlerimi hazırlayarak çizmeye başladım.

İstemsiz bir şekilde fırçam sürekli siyah boyaya gidiyordu. Ama manzara resmi insanın içini açmalıydı. Boğmamalıydı. Fırça darbelerimi sıklaştırırken aklıma o kadının geldiğini fark ettim. Oktay'a yaptıklarını hatırlayarak fırçamı bir kez daha tuvale vurduğumda boya sıçradı. Yüzüm siyah boya olduğuna izin isteyerek kendimi tuvalete attım.

''Bunlar neden hep benim başıma geliyor?'' diye söylenirken bir yandan da yüzümü temizliyordum. Kafamı kaldırıp aynaya baktığım anda ampül yandı. Bu bana bir uyarı olabilirdi. Her başıma gelen olayda kendime bir ders çıkarmayı yıllar önce alışkanlık edinmiştim.

Aklıma gelen şey nefretin, öfkenin ve sinirin sadece insanın kendisine zarar verdiğiydi. Aklıma gelen ve beni öfkelendiren düşünceler yüzünden fırçayı hızla tuvale vurduğumda suratım bu hale gelmişti.

Keskin sirke küpüne zarar.

Yüzümü yeniden eski haline getirdiğimde saçlarımı da kontrol ederek sınıfa geri döndüm. Paleti tekrar elime aldığımda derin bir iç çekerek gözlerimi kapattım. Yaşadığım olayların yansıması olarak bir resim çizecektim.

Küçük fırçayı alarak dikdörtgen şeklindeki tuvalin kenarlarına sıra sıra ağaçlar çizdim. Ağaçların arkasına da küçük çakallar. Ardından iki tarafa çizdiğim ağaçların önlerinden uzun bir çizgi çektim. Bu benden gittikçe uzaklaşan yolum olacaktı.

Çizimim bittikten sonra bir iki adım gerileyerek eserime tekrar baktım. Fırçamı yıkayıp beyaz boyaya batırdıktan sonra bazı yerlerin rengini açtım. 

Resmim bittiği sırada hoca olan kadın yanımda durarak resmime baktı. Eliyle omzumu okşadıktan sonra,

''Sorun olmazsa bir soru soracağım Kumsalcığım. Acaba manzara resmini neden siyah beyaz yaptın?'' dedi.

Gülümseyerek, ''Siz bize sadece manzara resmi çizmemizi söylediniz. İstediğinizi yaptığıma göre neden seçtiğim renkleri yargılıyorsunuz?'' dediğimde üstelemedi. O da gülümseyerek, ''Yaptığın pek de manzara resmini andırmıyor.'' dediğinde paleti elimden bırakarak, ''Biz buraya eğlenmek için geliyoruz. Bizi neden kısıtlıyorsunuz?'' dedikten sonra gözlerimi ona diktiğimde ellerini iki yana açarak,

''Tamam tamam kısıtlamıyorum. Sen bize uymak zorunda değilsin. İstediğin şeyi yap.'' diyerek çekip gitti. Eğer biraz daha devam etseydi haksız olduğum halde onunla kavga edebilirdim. Sinirlerim üstümdeydi yine.

Çizdiğim resmi alarak hızla kurstan çıktım. Biraz daha orada kalmak istemiyordum. Otobüs durağını geçerek sağa döndüm ve her zaman alışveriş yaptığım kitapçı dostumun dükkanına girdim.

''Selam.''

''Hoşgeldin Kumsal.'' diyerek yerinden kalkıp beni öptü Simge.

''Hoşbulduk.'' diyerek ofladım.

SIR #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin