Bir önceki bölümde duyurmuştum ama tekrar söyleyim. Artık her hafta Cumartesi günü yeni bölüm gelecek arkadaşlar. Aksatmadan yayın yaparım :) Güzel yorum ve mesajlarıyla bana destek olan herkese çok teşekkür ederim. Evladım olsanız anca bu kadar severim sizi :D İnşallah kitabım ilerki bölümlerde kayda değer bir kitleye ulaşsa bile bana en başından beri destek olanları asla unutmayacağım :) ❤️ Neyse bebeğimler size iyi okumalar 💕
--
Elimin üstündeki sızıyla gözlerimi açtım. Hemşire taktığı serumun iğnesini çıkarıyordu. ''Geçmiş olsun, çıkabilirsiniz.'' Gülümsedi. Ben karşılık vermeden başını pencerenin olduğu yöne çevirip ''Hanım efendinin çıkış işlemleri yapıldı, dosyası siz de kalabilir. Tekrar geçmiş olsun.'' deyip odadan çıktı.
Pencerenin önüne baktığımda kalorifere dayanmış şekilde duran İlknur, elindeki telefonu cebine koyup yatağımın kenarına oturdu. ''Nasılsın kardeşim? Korkuttun bizi.''
''İyiyim.'' Dedim başımın müthiş ağrısına aldırmayarak. ''Siz mi söylediniz Alp ve Çaça'ya orda olduğumu?''
''Hayır.'' Dedi başını eğip üzgün bir sesle.
''Neler oluyor artık açıklayacak mısın?''
''Tamam. Bize gidiyoruz o zaman konuşuruz. Anneni arayıp biz de kalman için izin kopardım. Hastanede olduğundan haberi yok, hala bizdesin sanıyor.'' Göz kırpıp kalkmam için eliyle işaret etti.
''Peki, sağol İlknur..'' etrafıma göz attıktan sonra devam ettim. ''Alp ve Çaça nerede?''
''Bir şey konuşacaklarmış, hem de çıkış işlemlerini halledeceklerdi. Seni bana emanet ettiler.''
Başımı salladım. Ömer'le buluşmaya giderken giydiğim kıyafetlerimi üstümden çıkarıp İlknur'un getirdiği yeni kıyafetleri giydim. Çamura batmış ayakkabılarım poşetin içindeydi. Giymek istemeyerek poşete uzanırken Çağatay odaya elinde bir kutuyla girdi. ''Al fıstık, bunları giy.''
Uzattığı kutuyu alıp açtığımda bir çift ayakkabı gördüm. Bana o iğrenç gölü hatırlatan ayakkabılarımı giymek zorunda kalmayacaktım. Gülümsememle teşekkür ederek ayakkabıları kutudan çıkarıp giydim.
Çağatay yanıma yaklaşıp alnımdan öptü. Daha sonra hafifçe omzumu sıktı. ''Daha iyisin değil mi?''
''Daha iyiyim.'' Dedim yeni ayakkabılarımı göstererek.
Güldü. ''Bundan sonra tek başına kahramanlık yapma tamam mı? Biliyorsun o iş sadece bana yakışıyor.'' Tek eliyle vücudunu gösterip gözünü kırptı.
''Tamamdır.'' Diye karşılık verdim ben de gözümü kırparak. Odanın çıkışına yönelince İlknur daha rahat yürümem için koluma girdi. Ama zaten kendimi iyi hissediyordum. Çağatay da odadaki giysilerimin olduğu poşetleri ve çantamı alarak yanımıza gelince ağır adımlarla hastane koridorunda yürümeye başladık.
Asansör beklerken Çağatay defalarca düğmeye bastı. İlknur asansör şiddetine daha fazla dayanamayıp ''Sen böyle bastıkça asansör daha hızlı gelmiyor. Düğmeyi mıncıklamayı kes.'' Dedi.
''Hastane çıkışında piçin birini araba üstünde mıncıklayacağım da, idman yapıyorum.'' Kaşları çatılmıştı. Ömer'den bahsediyordu. Mavi göldeyken kaçmıştı ama şimdi kurtulamayacaktı sanırım.
Asansör gelince binip zemin kata bastı. Bir kaç saniyelik beklemeden sonra hastane çıkış kapısının olduğu bölümde 'Drink' sesiyle asansör kapısı açıldı. Asansörden inerken İlknur'a dönüp ''Taksi çağırdın mı?'' diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3D #WATTYS 2015
Подростковая литератураElimizdeki tek hayat felsefesi yemek yemek, tek içkisi kakaolu süt olan, yıllar önce ilk defa aşık olup aldatılan, bukalemun gözlü ''Deli, dolu Dila''yı kardeşlik kasesine atıyoruz. Ardından gözünü açtığı andan itibaren arkadaşlık ettiği Çağatay'ı...