Bu saate kadar anca yazdım bölümü. Cumaya söz verdiğim için şimdi yayınlayım dedim sabah vakit bulamam diye. Düğün davul var malum millet evleniyo sjsjs Neyse umarım beğenirsiniz.
****
Multimedya: Ceren :)
Garip evlerin olduğu sokakta tek başımaydım. Hiç bir yer tanıdık değildi, nereye gittiğimi bilmeden keşfetmek isteyerek yürüdüm. Etraf o kadar sessizdi ki ayakkabımın taşlı yolda bıraktığı sesten başka bir şey duymuyordum. Bir anda sokağın köşesinden Ömer'in çıktığını gördüm. Bana yaklaştı ve bir kaç metre ötemde durdu. Alaycı bir gülümseme vardı dudaklarında. Sokağın köşesine tekrar baktığım da Çağatay'ı gördüm. ''Çağatay!'' Diye tedirgin bir şekilde seslendim ama cevap vermedi. Koşarak bize doğru geliyordu. Yaklaştığı sırada sanki bir anda buhar olup uçmuş gibi gözden kayboldu.
Ardından Alp geldi ama attığı her adımda yüzü ekşiyor, tökezliyordu. Başımı eğip baktığımda cam parçaları batmış çıplak ayağını gördüm. ''Alp!'' diye bağırdım ama bu sefer sesim ağlamaklı çıkmıştı. Yanına gitmek için hareket etmeye çalıştıkça boşa çabaladığımı farkettim. Resmen olduğum yere çakılmış gibiydim, kımıldayamıyordum.
Alp'le aramızda kısa bir mesafe kalsa da bir türlü yanıma gelemiyordu. Sanki aramızdaki yol uzadıkça uzuyordu. Ömer alev alan gözlerini bana dikip üstüme yürümeye başladı. Kaçmak istesemde yerimden kıpırdayamadım. ''Ömer..'' diye mırıldandım.''Benim olacaksın, anlıyor musun? Olacaksın!'' Ömer'in sesi içimi titretirken bir anda ortalığı kahve kokusu sardı. Ardından sucuk kokusu gelmeye başladı. Evet, evet sucuktu bu eminim. Kokunun geldiği yönü arayarak başımı çevirirken birinin dürttüğünü, ardından sarsacak kadar kolumu tuttuğunu hissettim.
Gözlerimi açtığımda başımın tam yanında bir bardak kahve ve sucuklu tost vardı. Gözlerimi ovuşturarak başımı kaldırdım. Bedenim öyle uyuşmuştu ki nerdeyse bacaklarımı hissetmiyordum. Dağılan saçlarımı düzeltirken bütün tayfanın etrafıma toplanıp dik dik beni izlediğini gördüm.Anlamsız gözlerle bakıp; ''Ne oluyor ya? Çerez tabağınızda ki son bademi yemişim gibi ne bakıyorsunuz?''
İlknur önümde duran kahve ve tostu elime yakınlaştırdı. ''Çaça'nın bir işi çıktı, giderken bunları alıp sana yolladı. O kadar çok uydun ki öldün sandık. Ölmesen bile açlıktan bayılacağını bildiği için sana gönderdi. Ye şunları.''
''Alp nerede?'' guruldayan karnımı duymazdan geldim.
''Şirketten çağırdılar, oraya gitti. Çıkışta seni almaya gelecekmiş.'' Bunu söylerken bile İlknur'un bakışları hala sertti.
''Ulan millet uyanınca dinlenmiş olur, ben uyanınca dayak yemiş gibi hissediyorum.'' Başımı ovarak boğuk sesle konuştum.
''Eğer rüyanda Ömer'in adını neden sayıkladığını ve gece niye uyuyamayıp okulda dalgın olduğunu anlatmazsan bunlar seni harbiden dövecek kanka.'' Dedi Akın bizim tayfanın kızlarını göstererek. Boş gözlerle kızları süzdüm. Hepsi anlatmamı bekleyerek kolları bağlı şekilde bana bakıyordu.
Canım arkadaşlarım be! Halimi nasıl da anlamışlar. Hepsinin kafasını ısırasım geldi ama önce yalan söylemeyi beceremeyeceğim için olayı anlatacaktım.''Pekala.. Ömer'le yemeğe çıkacağım.''
Gruptan tepkiler geliyordu ama başımı yere eğdiğim için kimseye bakamadım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
3D #WATTYS 2015
Teen FictionElimizdeki tek hayat felsefesi yemek yemek, tek içkisi kakaolu süt olan, yıllar önce ilk defa aşık olup aldatılan, bukalemun gözlü ''Deli, dolu Dila''yı kardeşlik kasesine atıyoruz. Ardından gözünü açtığı andan itibaren arkadaşlık ettiği Çağatay'ı...