depresyonun ilk tınısı ♫ ♪

37.6K 1.6K 507
                                    

Yorum sayısı biraz düştü sanırım? Yani en azından 18.Bölüme göre birazcık düşmüş gibi. Sizin yorumlarınız ve görüşleriniz, gerekse eleştirileriniz benim için çok önemli. Umarım hoşunuza gidecek bir bölümdür. Bu bölüm yine Savaşçılar Savaş'ın bölümde çok çok az yer almasına şikayet edebilir. Söylemek istediğim tek şey: Sabredin. Bu bölümden sonra artık iyice Neva'nın psikolojisine eğileceğiz. Elimden geldiğince hızlı yazmaya çalışıyorum ama okullar açılınca bölüm ekleyip ekleyemeyeceğimi bilmiyorum. Bu yüzden lütfen yorum ve eleştirilerinizi benden eksik etmeyin... Kucak dolusu sevgiler, keyifli okumalar. ^^

Bölüm Parçası:
1. The Fray - Heartless
2. Michael Ortega - A Very Sad Song For Broken Hearts (Neva'nın piyano çaldığı kısım için bunu düşündüm)
3. Angus and Julia Stone - I'm Not Yours

Yirminci Bölüm

İhanete uğramışlık, terk edilmişlik, aldatılmışlık... Hangisi daha yoğundu şu an veya hangisiydi hissettiğim, bilmiyordum. Belki de daha önce hiç yaşamadığımdandı şimdi ayırt edemeyişim. Kuvvetle muhtemeldi. Ama ruhumdan öte, bedenimin bile iliklerine kadar acıyla titrediğini hissediyordum. Depresyon, diye geçirdim içimden. Fiziki olarak da acı çekmemin sebebi bu olmalıydı.

Yorgun adımlarla mutfağa geçip kendime buzdolabından kırmızı, samanlı bir elma alıp elmayı yıkadıktan sonra yemeye başladım. Kesinlikle yemek yemek istemiyordum, herhangi bir yemek kokusu bile midemi bulandırıyordu. Mutfakta daha fazla durmak istemediğimden odama geçtim aynı yorgun adımlarla. Güneş doğmuştu, hava soğuktu.

Kendimi, sırtüstü yatağa bırakarak tavanı izlemeye başladım oda küçülüyormuş gibi hissederken. Gözlerimi kapadım, ciğerlerim her ne kadar bundan rahatsız olsa da derin derin nefesler aldım içimi rahatlatmak ve bu acıtan histen kurtulmak için. Dün yaşananlar olduğu gibi zihnime dolarken sol tarafıma, duvara doğru dönüp dizlerimi karnıma çekerek cenin pozisyonu aldım sanki kötü olan her şeyden korunabilirmişim gibi.

"Her ne olursa olsun, yanında olacağım, Sarı,"demişti Savaş, "Seni hiç bırakmayacağım."

İnanamadım. Bunun ötesinde, artık birilerine inanmak isteyeceğime emin de değildim. Sanırım sizi, en güvendiğiniz, her sözüne inanacak kadar ruhunuzu teslim ettiğiniz insanlar kırınca bir daha kimseye güvenmek gelmiyordu içinizden ya da tüm hislerinizi onlarda harcadığınız -iliğinizin kurumasını bile göze almışken üstelik- içindi içinizi sarıp sarmalayan bu boşluktan başka hiçbir şeye uzanamıyor oluşunuz. Uzanamazsınız da zaten, kara delikten ne farkı vardı o boşluğun? Koskoca bir hiç. İyi olmuştu bana, haktı. Aptallıktı ya bendeki, böyle de bedel ödetirlirdi adama.

Sımsıkı örtülü dudaklarımdan kurtulan kıkırtı kahkahaya dönüp hıçkırıklarımı da kattı peşine. Ne aptaldım, nasıl da kanmıştım ona! Anlamam gerekirdi. Oysa Buğra en başından uyarmıştı beni: "Canını yakacağım. Kimsenin yapamadığı kadar kıracağım seni."

Yastığımı alıp yüzüme kapadım ve hiçbir hıçkırığımı kısıtlamadan, artık sesim çıkmayana kadar ağlamaya karar verdim. Ancak tam kendimi kaybetmeye yaklaşıyordum, kahkahalarımı bastıramıyor; aptallığıma gülüyordum. Aklını kaybediyorsun, diyordu zihnimde var olduğuna inandığım Neva: Artık seni kimse sevmeyecek ve sana kimse yardım etmeyecek. Çarşafı her iki elimle de sıkıca kavrayarak ellerimi yumruk yaptım. Ayağa kalkacaktım. Ama öyle, ama böyle ayakta duracaktım. Yalnız da olsam fark etmeyecekti, bu hissettiklerim veya Buğra beni yıkamayacaktı.

Gözlerim odadaki saate takıldığında son bir gayret ayağa kalkıp üstüme füme rengi, örgü ve salaş bir kazak, altıma ise bir keresinde düştüğüm için dizi yırtılınca kalem açacağının jiletiyle kumaşına kesikler attığım siyah renk kotumu giydim. Aralık ayının kuru soğuğu baş gösteriyordu. Ellerimi kremle nemlendirip yatak odasına geçerek annemin makyaj malzemelerini kurcalamaya başladım. Ten renklerimiz birbirine yakın olduğu için onun kapatıcısını kullanmam çok büyük bir sorun olmayacaktı. Kapatıcıyı iki parmağıma sıkıp göz altlarıma iyice yedirdikten sonra yeniden kendi odama geçtim, dudaklarıma koruyucu, renksiz bir balm sürdüm. Dudaklarım soğukta hemen çatlardı ve bende dudak yeme hastalığı vardı, tabii böyle bir hastalık varsa. Aynada son kez görüntüme baktım. Hasta olduğumu öğrendiğim andan beri yüzümün daha ne kadar sağlıksız görünebileceği hakkında kafa yormaya başlamıştım. Hiç dikkat etmesem de hızla kilo vermiş ve çelimsiz bir görüntüye bürünmüştüm.

NOTA ♫ ♪ (Müzikten Bedenler #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin