Bu bölümü olabildiğince uzun yazmaya çalıştım. Umarım okurken sıkılmazsınız. ^^ En az 5 farklı kişiden yorum istiyorum diyorum yine. Keyifli okumalar ^^
Bölüm Parçası:
1.Luke Howard-Shift2.Lorde-Buzzcut Season
Dördüncü Bölüm ♫ ♪
Aniden vücuduma saplanan ve tarifi mümkün olmayan ağrı beni uykumdan çekip gerçek hayata döndürdü. İnleyerek yerimde huzursuzca kıpırdandığımda bu, canımın daha çok acımasına sebep oldu. Yavaşça gözlerimi araladım, loş ışık öncelerde gözlerimi yaksa da bir süre sonra buna alışmıştım. Etrafa bakmaya başlarken beynim nerede olduğumu düşünüp geçmişi tarıyordu ki en nihayetinde beynim için zaman ve yer kavramları anlam kazanınca farkındalık duygusuyla bedenim korkunç bir ağrının altında ezildi. Dün geceyi kapıya yaslanarak geçirmiş, öyle de sabahlamıştım. Oturduğum yerde yavaşça, duvardan destek alarak doğrulurken bütün kemiklerimin kütürdediğine yemin edebilirdim. Yaşlı insanlar gibi elimi belime yaslayarak kendi kendime destek oldum. Yavaş adımlarla odama yöneldiğimde saatin kaç olduğunu bilmediğimi idrak ettim. Kendime kızarken odama girmiştim. Dolabıma doğru ilerlerken gözüm saatime ilişti. Gözlerimi devirdim ve dolabın kapaklarını açtım. Olabildiğince hızlı hareketlerle üzerimdekileri çıkartırken bir yandan da cüzdanımın içindeki paramı hesaplıyordum. Koşamayacak olduğumu ele alırsak bir tek taksiye binersem ikinci derse yetişebilirdim, aksi halde üçüncü dersin ortalarına doğru okulda olabilirdim ve Cengiz'in gözüne bu kadar batıyor olduğumu ele alırsak en son isteyeceğim şeyler arasında bile geç kalmak diye bir seçenek yoktu. Derin bir nefes alarak elime ilk gelen şeyi bacaklarımdan çektim, bacaklarımda bazı yerler açıkta kalınca homurdanmadan edememiştim. Neden bir şeyler de yolunda gitmek için uğraşmıyordu ki? Söylene söylene giydiğim yırtıklı kotun fermuarını çekip düğmesini kapadım ve fazlasıyla dağıttığım dolabımdan çektiğim kazağı giymeye çalışırken mutfağa doğru yürümeye başlamıştım.
Bir ara birbirine takılan adımlarımla olduğum yerde savrulup neredeyse düşecek gibi olsam da son anda duvara tutunarak dengemi sağlayıp duruşumu düzelttim, derin bir nefes alıp yürümeye devam ettim mutfağa doğru. İçeri girdikten sonra kilerden aldığım birkaç bisküviyi yutarak dolaptan ağrı kesiciyi alıp kendime bir bardak su doldurdum. Suyu içerken bir yandan mutfağı taramaya başlamıştım. Her şey her yerdeydi. Bardağı tezgaha bırakıp çıktım mutfaktan.
Hiçbir şeyi tam olarak derleyip toplayamasam da eskisinden daha iyi bir halde bırakıp odama yeniden girdiğimde saçlarımı taradım ve aynaya bakıp moralimi bir parça daha bozmak istemediğim için hiç oyalanmadan odamdan çıktım, hızlı adımlarla kapıya ulaşarak portmantoda asılı olan ceketimle çantamı alıp botlarımı giydim; kendimi soğuk havaya bıraktım.
Kapıyı birçok kez üst üste kilitlerken komşularımızın merak dolu bakışlarına maruz kalmıştım. Meraklı insanlar dedikodu demekti, zaten olandan daha fazlasına ihtiyacım olduğunu hiç sanmıyordum. Kaldı ki, duyduklarımdan ötesini kaldırmaya yetmezdi gücüm. Onları görmezden gelerek taksi durağına doğru ilerledim. Kaldırımda ilerledikçe uzuyordu sanki yol, insanlar kalabalıklaşıyor ve kabalaşıyordu. Günün bu saatleri oldukça idealdi insanları tanımak, gözlemlemek için. Zamana nasıl kukla olduklarını, birbirlerine duydukları öfkeyi en ön sıradan seçtiğiniz sinema koltuklarında izleyebilirdiniz. Aslında, bir bakıma onlar da haklıydı: İnsanların birbirinden nefret etmesi için milyonlarca sebep vardı nefes aldığımız süreçte. Her göz kırpmalık saniyede birinden daha nefret edebilir, nefesimizi verdiğimiz anda ona öldüresiye kin besleyebilirdik. İnsanlık, insan olmak Kabil'den bu yana lekeliydi kanla; insanın elleri kirdi, zihni karaydı ve onlardan sonra dünyaya gelen her insanda olduğu gibi benim de zihnim kara lekelerle kaplıydı, hiçbirimizin farkı yoktu zihinlerimizin üstüne süs olarak örttüğü rengi değişik düşleri haricinde. Mayamız aynıydı, bizi yoğuran eller birdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOTA ♫ ♪ (Müzikten Bedenler #1)
Ficção AdolescentePiyanonun seksen sekiz tuşunda gizli bir hayat, zor ve çıkmazlarla dolu. Yanlışlar, mutluluklar, gözyaşları, aşklar ve hüzün... Hayat sandığından daha acımasız, doğru bildikleri ise yalandı. Her nefeste biraz daha battı ölüme. Neydi aşk? Başlangıcı...