Bölüm Parçaları:
1. Daughter - Doing The Right Thing
2. Damien Rice - It Takes A Lot To know A Man (tercihen Cantus Domus'la birlikte olanı dinlemelisiniz.)Otuz İkinci Bölüm ♫ ♪
Yakın zamanda furya halini almıştı Alacakranlık serisi, özellikle de genç kızlar için, serinin ikinci kitabında Bella odasında bir koltukta güzel manzaralı olan pencereden dışarı doğru bakacağı şekilde oturuyor ve aylar geçiyordu. İnsan düşünceleriyle meşgul, yüreğinde bir şeylerin acısını taşıyor ve kendini insanlardan soyutluyor olsa bile yakını gibi duranlara gülümsemeye çalışıyor iken aylar zor da olsa geçebiliyordu. Aylar sahiden geçiyordu, odamın dışarıya bakan manzarası sadece asfaltı görüyor ve penceremin önüne koyabileceğim bir tekli koltuğum yok olsa da geçiyordu. Şubat bitmiş, mart geçmiş, nisan yağmurlarla gitmiş, mayıs yağmurları devam ettirip sıcakları getirmiş ve öylece gitmek üzereydi. Hayatım biraz daha normalleşip düzelmeye başlamıştı bu süreçte ancak canımı yakan şey Buğra tarafından terk edilişim değil, o terk edilişten sonra çektiğim kahreden yoğun acının yavaş yavaş geçip hayatımdaki çoğu şeyin düzelmesi olmuştu. Duygularımı kabul etmiştim, annemin aşk olarak tanımladığı kadarıyla değil belki ama ona karşı derin duygular beslediğimi biliyordum; o kadar yoğun sevdiğin birinin senin hayatından kendi isteğiyle çıkmasının ardından rayların yerine oturması gerçekten can yakıcı bir şey değil miydi? Oysa insanoğlunun en büyük emellerinden birisiydi yolunda olmayan ne varsa düzeltmek, bir düzene sokmak; bununla birlikte acı çekiyor olmak tam olarak neye dâhildi?
Buğra'nın hayatımdan çıktığı günü hiç unutmayacaktım, unutmam mümkün de olamazdı gerçi; o gün çocukluğumda bile sarıldığımda hemen geri çekilen anneme ilk kez sarılmıştım ve o, bana en son ne zaman yaptığını hatırlamadığım şekerli yoğurttan yapmıştı. Kendime hazırladığım mutluluk ödülüm gerçek bir hediyeye dönmüştü o an benim için.
Annemle, daha önce onlarca kez kavgalarımıza şahit olan mutfaktaki sandalyelerde oturmuş, birlikte bir şeyler yemiştik; daha doğrusu ben yerken o beni izlemeyi tercih etmişti. Çok fazla bir muhabbetimiz olmamıştı, birbirimize güzel ya da kötü oldukça kötü geçen günlerimizden elbette ki bahsetmemiştik ancak konuştuğumuz her şeyin altında buruk, eskinin kırgınlığını taşıyan bir tebessüm vardı. O benden kesinlikle daha güzel gülüyordu, mağrurdu. O günü sabahın erken saatlerine devrederek birlikte geçirmiş ve sonrasında hayatımda bir ilki gerçekleştirerek annemle günlük bir program yapmıştık: Doktora gidecektik.O haftayı kendime toparlanma tatili olarak ayarlamış, bir hafta geç açılan okuluma minnet ederek sadece dinlenmiştim. Son bir yıl içerisinde uyuduğum en verimli uykular o dört güne ait olmuştu. Kendimden beklenmeyecek kadar iyi beslenmiştim üstelik. Bu ev tatili son zamanlarda yaptığım en iyi şey ve aldığım en mantıklı karar olmuştu.
Hayatıma unutulmayacak bir şeyi daha eklemiştim. Üzerine çentik atmaktan elimde ufacık kalan çıraya yeni bir çentik daha ekledim. Unutulmayacaklar listem epey kabarıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOTA ♫ ♪ (Müzikten Bedenler #1)
Novela JuvenilPiyanonun seksen sekiz tuşunda gizli bir hayat, zor ve çıkmazlarla dolu. Yanlışlar, mutluluklar, gözyaşları, aşklar ve hüzün... Hayat sandığından daha acımasız, doğru bildikleri ise yalandı. Her nefeste biraz daha battı ölüme. Neydi aşk? Başlangıcı...