zihin çığlıkları, do'nun sancısı ♫ ♪

24.7K 1K 267
                                    

YGS geçti ve üç ay sonra esas sınav beni bekliyor... Sınava kadar yeniden bölüm ekleyebileceğimi sanmıyorum. O yüzden bu bölümü olabildiğince uzun tutmaya çalıştım. Başım kazan, beynim ağrıyor, gözlerim yanıyor. Elimden geldiği kadarıyla yazım yanlışlarını düzelttim ama siz arada görürseniz düzeltebilirsiniz, benim için yeniden düzenlemek daha bile kolay olur. Sizleri çok özledim ve seviyorum... Lütfen o güzel yorumlarınızı benden esirgemeyin, yorumlarınıza ihtiyacım var. Keyifli okumalar, iyi geceler!^^

Bölüm Şarkıları:

1. Blueneck - Venger
2. Fazıl Say - Kara Toprak *bölümde ismi geçiyor diye buraya yazıyorum*
3. Ane Brun - Feeling Good
4. Emir Can İğrek - Beyaz (B!P Akustik) @nebulaninotesi adlı kullanıcıya bu şarkı önerisi için çok teşekkürler!
5. Sarah Jaffe - Swelling

Neva'dan size gelsin: Dakhabrakha - Specially for You / Neva'nın zihin sancısı gibi bir parça.

DİPNOTA1: Dinlerken size NOTA'yı, Neva'yı ve diğerlerini, NevRa'yı ve NevAş'ı çağrıştıran şarkılar olursa bana mesaj olarak atabilirsiniz! ^^
DİPNOTA2: instagramda muziktenbedenler sayfasına sizleri bekliyorum, sohbet etmek isterseniz bana imrakirem isimli instagram sayfamdan, buradan veya ask.fm'den bana ulaşabilirsiniz.

Yirmi Beşinci Bölüm

Hastanede zaman geçmek bilmiyordu. Yelkovan bile yavaşlamış gibiydi ve zaman hiç acelesi yokmuş; eski bir dosta yatıya gitmiş gibi duraksamıştı. Derin bir nefes alarak yattığım yerde doğrulmak için yataktan destek alarak kendimi yukarı ittiğim sırada odanın kapısı açılıp kapanmıştı. Çatılı kaşlarla içeri girenin kim olduğunu görmek için bekledim. Uzun bir süredir, en azından bana göre uzun bir süredir burada olmama rağmen odama annemden ve Yıldıray'dan başkası girmemişti ki yine çok da şaşırmama sebep olmayarak annem gelmişti.

"Bir sorun mu var," diye sordum aksi çıkmasına engel olamadığım sesimle.

Odanın içindeki koltuğa otururken bana cevap vermemiş, sessizliği tercih ederek camdan kar tanelerinin süzüldüğü gökyüzünü izlemeye başlamıştı. Sol dirseğini koltuğun sırtlığına yaslayıp alnını avuç içine bırakan annem durgun ve yorgun görünüyordu. Her zaman ışıl ışıl olan teninde bir bezmişlik vardı, bariz bir şekilde çok uzaklardan bile belli oluyordu bu bezmişlik. Kehribar gözlerinde daim olan bir ışık vardı annemin, bir kediyi andırıyordu çoğu zaman: Sinsi bakışlarının etrafına kısılan göz kapakları, sanki mümkünmüş gibi hep daha fazla parlayan sarı gözleri... Kahvenin hoş bir tonunu taşıyan saçlarını uzun ve kemikli çehresinin etrafını çerçeveliyordu. Onu hayatımın hiçbir evresinde bakımsız ve kısa saçlı hatırlamıyordum. Saçları kürek kemiklerine kadar uzanırdı hep, saçlarının kesimi yılı veya mevsimine göre değişirdi. Belki de ruh haline göre, bilmiyordum. Ancak şu an v kesimliydi, güzel bir kadındı annem. Başka bir şekilde olsaydı aramızdaki pamuk ipliğine bağlı olan bu ilişki, ona imrenebilirdim güzelliğinden ancak yüzüne baktığımda güzelliğiyle sarhoş olmuyor; kalbinin çirkinliğinde boğuluyordum.

"Gözlerini üstümden çeker misin? Rahatsız oluyorum."

Gözlerimi kaçırmak şöyle bir yana, kırpmamıştım bile. Ona bakmaya devam ettim. "Sen de susabilirsin mesela, ben de rahatsız oluyorum."

"Ya sabır!" Oturduğu yerden kalktı hiddetle, çıkışa doğru yürümeye başladı. İşte olmuştu, onu sinir edip kaçırmayı başarmıştım. Ben, zaferin getirdiği o mağrur hazzın içinde gülümserken annem bıkmışlığın ve yorgunluğun yüküyle düşen omuzlarını dikleştirme gereği bile duymadan uzaklaştı yanımdan. Kapı koluna uzandığı sırada sarı renkli demir kol parmakları arasından kayıp kapı hızla geri çekilince annemin yan profilinden rahatça seçilebilen şaşkınlığı izledim. Ancak bu zaferimin mutluluğu çok sürmemekle birlikte yerini nedenini bilmediğim bir korkuya bıraktı. Ense kökümün alevler içinde yandığını hissediyordum, bu daha çok panik yapmama sebep oluyordu.

NOTA ♫ ♪ (Müzikten Bedenler #1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin