Bölüm Parçaları:
1. Allman Brown & Liz Lawrance - Sons and Daughters
2. CLANN - I Hold You*Buraya, size NOTA'yı veya karakterlerden birini (belirterek) hatırlatan bir şarkı da siz bırakın.
On Beşinci Bölüm ♫ ♪
İçi çeşitli duygularla dolu bir odada hapis kalmıştım, ruhumda. Anlamını, ismini bilmediğim duygular tarafından yakılıp küle çevrilmiştim. Ancak üşüyordum. Soğuk, sanki benim içimden geliyordu ve tüm bedenimi sarıyordu. Yine de tüm bunlara rağmen ruhumdaki o ateş asla sönmüyordu. Söndüğünde ne olacaktı? Hâlâ yaşıyor olacak mıydım? Sanırım bu bilinmezlik içimi kemirip tüketecekti ve işte o zaman gerçek yok oluşum başlayacaktı.
Buğra'nın sakladığı gerçekleri öğrenmemin üstünden birkaç gün geçmişti. Bu zaman diliminde, ne Buğra'dan bir haber alabilmiştim ne de o konuşmadan sonra Savaş'ın karşısına çıkabilmiştim. Ancak bu bir haftanın yoğun sessizliğinden yararlanıp düşünmeye oldukça iyi bir fırsat elde etmiştim.
O günün akşamı Semih'le Eslem gelip çantamı ve montumu getirmişlerdi. Ertesi gün sınavım olduğu için okula gitmiştim ve sınav sonrasında da soluğu İlge Hoca'nın odasında alıştım. Bana burs konusunda söyledikleri Buğra'nın anlattıklarıyla birebir aynıydı. Ahmet Berkan adında bir adam, ki bu Buğraların bahçıvanı oluyordu, emekliliğe kadar maaşının bir kısmını biriktirmiş, emekli olduktan sonra da bahçıvan olarak çalışmaya başlamış ve oradan aldığı parayı da biriktirmişti. Zaten bir başına yaşayan bu adam, bir de elindeki mirasla bana burs vermekte hiç de zorluk çekmemişti. Akılda kalan tek soruysa gizli tutma isteğiydi ve ona da bir cevap bulunmuştu elbette. Gizli kalmasını istiyordu çünkü hayırsız mı hayırsız, paragöz ve müsrif bir oğlu vardı. Ah bir de kumarbaz, alkoliğin tekiydi! Eğer bu haber onun kulağına giderse aralarında hoş olmayan bir tartışma geçerdi ve Ahmet Bey onun, benim bursumu iptal etmesinden korkuyordu.
Üzerinde ciddi anlamda düşünülmüş ve iyi tasarlanmış bir plan... Tabii ben gerçekleri bilmiyor ve bu iyi niyetli Ahmet Bey'i tanımıyor olsaydım.
Derin bir nefes alıp aklımı kurcalayan düşünceleri aklımın bir köşesine ittim. Üstüme ceketimi alıp evden çıktığımda hava epey serinlemiş, yağmur bulutları her an tüm yüklerini bırakacak gibi gökteki tahtına serilmişti. Ellerimi ceketin ceplerine sokup aheste adımlarla şehrin sokaklarını arşınlamaya başladım. Sokaklar her zaman yanımda olmuştu. Elimden tutmuş, içim zehrini kucaklamış, ağladığım saniyelere ev sahipliği yapmıştı. Her zaman için insandan daha iyi bir arkadaştı.
Kulağımdaki kulaklıklardan yankılanıp ruhumu okşayan şarkı dudaklarıma bir gülümsemenin yerleşmesine sebep oluyordu. Bugün çay bahçesine değil de Galata'ya gitmek istediğime karar verdim. Cebimdeki kartın getirdiği güvenle soluğu metrobüs durağında almıştım. Bu duraklar sürekli bir şeyleri yapma acelesi olan insanlarla doluydu, benim acelem yoktu. Bu yüzden acelesi olan insanlara öncelik tanıdım. Metrobüslere doluştular, hatta bunu yaparken birbirlerini ezdiler ve aynı şey koltuklara otururken de gerçekleşti. Tüm acımasızlıklarını ve çirkinliklerini izledim, sonrasında daha boş gelen bir metrobüse bindim. Herhangi bir koltuğa oturup bencil insanların radarına yakalanmaktan hoşlanmadığım için ayakta durmaya karar vermiştim. Sırtımı yasladığım camdan kendini bile zor ısıtan güneşin, bulutları tutam tutam aşan ışınlarını hissedebiliyordum. Gözlerimi kapayıp açık camdan içeri süzülen serin havayı soludum. Bugün içimdeki bir his, bazı şeylerin düzene gireceğini söylüyordu bana. Ben de ona inanmayı seçtim.
Tüm yolculuğum boyunca, ki metrobüsten sonra bir de tramvaya binmem gerekmişti, bana kulaklığımdaki şarkılarım eşlik etmişti. Annesinin kucağında oturan birkaç çocuk benimle oyunlar oynayıp eğlenmişti. Günlük mutluluk dozumun yavaş yavaş dolmaya başladığını hissetmiştim bu sırada. Trafik yüzünden yolda kalan tramvayın Galata'ya en yakın duraklarından birinde, Karaköy'de indim. Adımların insanların arasından akım gidiyordu, tıpkı durmak bilmeyen zaman gibi. Kalabalığa aldırış etmeden onları aşıp ilerlemeye devam ettim, bundan zevk aldığım bile söylenebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NOTA ♫ ♪ (Müzikten Bedenler #1)
Genç KurguPiyanonun seksen sekiz tuşunda gizli bir hayat, zor ve çıkmazlarla dolu. Yanlışlar, mutluluklar, gözyaşları, aşklar ve hüzün... Hayat sandığından daha acımasız, doğru bildikleri ise yalandı. Her nefeste biraz daha battı ölüme. Neydi aşk? Başlangıcı...