8. Bölüm - Savaş

11.1K 573 51
                                    

Multimedia | Sia - Fair Game

۵

Dünyayı kontrol etmeye çalışırken ben,
Bırakma beni.
Burada kal ve korkut beni.
Gel, aydınlat beni.
Elinde ne varsa ver.

۵

"Biraz daha böyle bakmaya devam edersen kadını ikiye ayıracaksın."

Zümrüt, Berk'in söylediği hiçbir sözcüğe dikkatini veremedi. Dikkati daha büyük, daha mühim bir şeyle çoktan dağılmıştı çünkü. Daha mühim olan bu şey, bacaklarını aşağı yukarı hırsla sallamasına sebebiyet veriyor, hem yerine mıhlıyor, hem de oturuyor olmanın yarattığı sıkıntıdan bunalmasını sağlıyordu.

Tuğçe -isminde bile meymenet yoktu!- geldikten sonra, Yağız izin istemiş ve genç kızla başka bir masaya geçmişti. Hemen karşısında konumlandırılmış olan masaya... Yağız'ın sırtı, kızınsa parıldayan suratı kendisine dönüktü. Ah! Canı cehennemeydi Yağız'ın.

Daha az önce ne karar vermiştin sen?

Bakışlarını, karşısındaki manzaradan zor da olsa çekti ve Hüseyin Bey ile konuşan babasına odakladı. Evet, biliyordu ne karar verdiğini. Fakat Yağız da kendisine hiç yardımcı olmuyordu doğrusu. Bu şekilde nasıl sonuca varabilirdi ki?

Evet, çünkü zamanında sen ona çok yardımcı olmuştun.

Kendi durumu ile Yağız'ın durumu kıyaslanamazdı bile. İnancını ablukaya almaya çalışan gururunu, kuytularına saklayıp ardında bıraktı. Sakinleşmeye çalıştı, derin nefes aldı. Hayır, dedi, pes etmek yok artık. Yağız'dan çok kendisine karşı olan savaşıydı bu. Bu uğraşları sadece Yağız için olsaydı, büyük ihtimalle uygulamaya geçirmesinden hemen sonra pişman olurdu. Kendi hayatının, eyleme koyduklarının sebebi de sonucu da kendisi olmalıydı. Canından çok sevse dahi, Yağız değil.

"Kalkalım mı artık?"

"Hayır!"

Babası sorusuna karşılık aldığı ani tepki üzerine gözlerini kısınca Zümrüt, ne yaptığının farkına vardı. Çaresizce durumu toparlama çabası içine girdi. "Yağız'ı beklesek iyi olur. Yapacaklarımız hakkında konuşmamız gereken şeyler var."

Mehmet Bey kızının verdiği cevap üzerine, her ne kadar kuşkulanmış olsa da, başını salladı ve Hüseyin Bey'e baktı. "Biz kalkalım o zaman. Siz bekleyin ve konuşun ne konuşacaksanız, olur mu?"

"Olur, tabii, boş yere tutmayalım sizi," dedi Zümrüt.

Kendi ailesi ve Yağız'ın ailesi iyi günler dileyerek ayrıldıktan sonra, Zümrüt oturmaya devam eden ve kendisine dikkatle bakanlara hitaben, "Ne var?" diye sordu.

"Ne konuşacakmışız, gerçekten merak ettim," dedi Berk. Aileler ortamdan ayrılmış olduğundan sakince geriye yaslandı ve ellerini önünde birleştirdi. Bakışlarındaki alay, dile gelip çevredeki insanları da kendisinden haberdar edecek kadar kuvvetliydi.

"Planda eksik ya da hata olmaması lazım," dedi Zümrüt. Fincanını tabağından kaldırdı ve parmaklarını rahatlatan sıcaklığın etrafına doladı. "Tek yanlış, çok ölüm. Bir tanesine bile müsaade yok."

Berk aldığı mantıklı fakat kendisine yeterli gelmeyen cevap üzerine, ellerini teslim olurcasına kaldırdı ve "Pekâlâ, patron," dedi. "Yağız'ı kıskandığın-" dedi ve kasten sözünü devam ettirmeyip başını salladı, "Yani topluca bulunduğumuz vakitlerde durum değerlendirmesi yaparız elbette."

ZOR KADIN : DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin