20. Bölüm - Kin

7.2K 441 25
                                    

Multimedia | Jaymes Young – I'll Be Good

۵

Geçmişimin tadı acıydı yıllar boyu,
Bu yüzden bir demir yumruk kullandım
Zarafet yalnızca zayıflıktır.
Ya da bana öyle denmişti.
Soğuktum, acımasızdım.
Ama ellerimdeki kan ödümü kopartıyor.
Belki de bugün uyanıyorumdur.

۵

"Çabuk buraya getirin onu." Bu sözü söylemesinin ardından fazla zaman geçmemişti ki Yağız kapıda göründü. Peşinde silahlı adamlarıyla beraber. Genç adamın rahat yürüyüşü ve etrafındaki silahları umursamayışı Ali'yi daha da sinirlendirmişti. "Bakın burada kimler varmış?"

Yağız bu depoya benzer yere açılan kapıdan geçtikten sonra etraftaki loş ışığa alışmaya çalıştı. Etraftaki toz soluğunu tıkıyor, adım sesleri her yerde yankılanıyordu. Kısılan gözlerini yavaş yavaş açarken duymuştu Ali'nin sesini. Şerefsiz. Öfkeden avuçlarını sıkmış, dudaklarını birbirine kapatmıştı. O herifi kendi elleriyle gebertmek için nelerini feda etmezdi!

Gün ışığından sonra ortamdaki loş ışığa alıştığında gözüne ilk çarpan kişi Ali oldu. Ayakta öylece dikiliyor, öfke ile bakıyordu. Güzel. Fakat hemen sol tarafına çevirdiğinde bakışlarını, gördüğü şey kanını dondurdu. Zümrüt bir sandalyeye bağlanmış halde hemen karşısında duruyordu. Saçları birbirine karışmış, üstündeki kıyafetler evrim geçirmiş, bambaşka bir şeye dönüşmüştü. Genç kızın yüzünde gördüğü yorgunluk, bitmişlik tüm kontrolü elden bırakmasına sebep oldu. "Ne yaptınız lan ona?" İleri doğru hiddetle atıldığında kollarına yapışan eller olduğu yerde durdurmuştu bedenini. Sakin olmalıydı. Salakça bir şey yapmamalıydı. Derin nefesler alıp öfkesini söndürmeye çalışırken kollarını savurdu ve vantuz gibi yapışan ellerden kurtuldu. Bir şeyleri mahvetme.

Zümrüt, Yağız'ın kapıda göründüğü ilk saniyeden itibaren nefes alamadığını hissediyordu. Buradaydı. Gelmişti. Gelmesine hem sevinmiş hem de müthiş öfkelenmişti. Buraya gelip neden her şeyi mahvediyordu? Kendini de öldürtecekti, ne diye tek başına gelmişti sanki? Kaybetme korkusu ağır bastığından sükûnetini nihayet bozabildi ve "Bir şeyim yok," dedi. Yağız'ın öfkeli bakışları kendi yüzüne odaklandığında dinginleşti ve bir tutam endişeye bulandı. "İyiyim, sevgilim, bir şeyim yok." Ne derece ikna edici gözüküyordu şu anda, bilmiyordu fakat sakinleştirmek zorundaydı Yağız'ı. Delice bir hareket yapmasından korkuyordu.

"Yeter," diyerek araya girdi Ali. Giderek canı sıkılmaya başlıyordu. Birkaç adım attı ve Yağız'a yaklaştı. "Konuş bakalım, cesur oğlan. Nasıl buldun yerimizi?"

Zümrüt'e son bir defa baktı ve Ali'ye döndü. Ellerini ceplerine yerleştirdi ve rahat bir şekilde Ali'nin gözlerinin içine baktı. "Kendinizi fazla akıllı sanıyorsunuz, değil mi?"

Ali burnundan soluyarak birkaç adım daha attı. Ne saçmalıyordu bu herif? Her şey tamamen kusursuzdu, olmasa bile olurdu. Oldururdu. Hayır, kendileri yanlış bir şey yapmış olamazlardı. Kesin... kesin Zümrüt sözünde durmamıştı. Aniden olduğu yerde durdu ve arkasını döndü. Hayır, zaten Yağız'a ne yapsa bir işine yaramazdı. Ama Zümrüt'e bir şey olduğu vakit zaten Yağız'ı da halletmiş olurdu. Zavallı çocuk, nasıl da seviyordu! Salaklıktan başka bir şey değildi. Kendi salaklığı da buna dâhildi. Zümrüt'ün yanına yaklaştığında dönüp Yağız'a baktı. Elini kaldırıp genç kızın yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. Zümrüt tiksintiyle geri çekilmişti. Bu tek hareketi bile Yağız'ın o eski öfkeli haline dönmesine ve kendini kontrol edememesine yetmişti. "Sen, güzelim," dedi iğrenerek. Bu kıza dokunmaya bile dayanamıyordu şimdi. "Uslu duramadın, öyle değil mi?"

ZOR KADIN : DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin