16. Bölüm - Kayıp / 2

7.4K 400 13
                                    

Multimedia | Coldrain - Gone

۵

Şimdi bu kalbi kendi ızdırabının dışına koymanın zamanı,

Çünkü ben çok uzun süredir ölüyor, ölüyordum

۵

Zümrüt'ün yokluğunu kabullendiği o ilk andan itibaren ne yapacağını düşünmeye başlamıştı. Ne yapması, nasıl bir yol izlemesi gerektiğini. Düpedüz ortada olan bir gerçeği dahi kabullenmesi kolay olmuyordu insanın, böyle bir durumda. Aklına milyonlarca fikir ve yol gelse de bunların çoğunun genç kızı tehlikeye sürükleyeceğinin farkındaydı. Olmak zorundaydı.

Sayısız masanın, bilgisayarların başında gözlerini ekrana dikmiş çalışanların, ortalıkta oradan oraya koşuşturan insanların bulunduğu bu alanda ilerlemeye çalışırken de aklında dönme dolap misali dönüp duran düşünceler bunlardı. Önünde kendinden emin ve dik bir duruşla yürüyen Mehmet Bey'e baktığında adamın söyledikleri geldi tekrar aklına. Bir kez daha söylediklerine hak verdi bir tarafı, ister istemez. Diğer tarafı ise suçun kendisinde olmadığını söyleyip duruyordu. Gerçi... söylemek de neydi? Resmen avaz avaz bağırıyordu. Yağız'ın ise tek duyduğu aynı cümleyi tekrarlayan fısıltılardı. Bu muydu senin korumadan anladığın?

Bütün bunları düşünmeye devam ederken tekrar bir bakış attı etrafına. Evet, fazlasıyla fikir gelmişti aklına, ne yapabileceklerine dair. Bazıları mantıklı, bazıları akla dahi getirilmeye değmez, bazıları sonu fena biten, bazıları da uçuk kaçık düşüncelerden ibarettiler. Ama... kabul ediyordu ki hiçbir fikrine şu anda yürümeye devam ettiği alanda bulunmak dahil değildi. Evet, evet. Polis, kesinlikle bu fikirlerin içinde yer almıyordu.

"Hoş geldin Mehmet."

                                                                                                                                                                                                           -Saatler evvel-

Mehmet Bey açtığı pencereden içeriye hücum eden keskin soğuğu hissedince bir nebze de olsa iyi geldiğini hissetti. Bedeninin ve zihninin kontrolünü tekrar ele almak zorundaydı. Derin bir soluk çekti ciğerlerine. Tamamen kendine geldiğinden emin olana dek de dönmedi arkasını. "Az önce de söylediğim gibi," dedi ve arkasını dönüp odadaki herkesin üzerinde haddinden fazla bekletti bakışlarını, "bu olayda benden habersiz tek bir toz dahi havalanmayacak."

Berk, Yağız'ın omzunu kavradı sıkıca tepkisini ölçmek adına. Yağız bitkin bakışlarını yerden kaldırmadan başını sallamıştı ağır bir hareketle. Aldığı cevap üzerine odanın bir köşesinde dikilen adama dikilmişti gözleri Berk'in de. Mehmet Bey'in bakışlarındaki kararlılık rahatsız hissetmesine neden oluyordu. Fakat bir yandan da içine bir güven yerleşmesini sağlıyordu. İkisinin bir arada bulunması ise normal hissettirmiyordu.

"Ne yapmayı planlıyorsun peki Mehmet amca?" Odada bulunan herkesin aklından geçen soruyu sormuştu Eylem. Salona ilk girdiği anda üzerine yapışan şaşkınlığı bir kenara fırlatmış, az biraz kendisine gelebilmişti. Yüzeye çıkan suçluluk hissini bastırmaya çalışıyordu bir taraftan da.

Uzun uzun anlatmak istemiyordu lakin bazı şeylerden bahsetmek zorundaydı. "Her ne kadar kızımın işine karışmak istememiş olsam da görüştüğüm birkaç kişi oldu." Ayakta durmaktan ve kendisini kasmaktan ötürü kaslarının ağrıdığını hissetti. Yanındaki tekli koltuğa kuruldu ve arkasına yaslandı. "Konudan üstü kapalı haberdar kişiler bunlar."

ZOR KADIN : DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin