14. Bölüm - Şans

11.8K 486 80
                                    

Y/N: Hayatımda bu denli can çekişerek yazdığım ilk bölümdü sanırım. Yazma ile alakalı berbat bir dönemimdeydim, bu sebepten bu kadar beklettiğim için kusuruma bakmayın. Elimdeki bu bölümle daha da bekletirdim bana kalsa. Bu bölümle beraber geçiş bölümlerini geride bırakmış oluyoruz. Asıl olayımıza gireceğiz bir sonraki bölümde, hazırsınız herhalde? Keyifli okumalar dilerim.

۵  

Multimedia | Kıraç - Ne Olur

۵

Ne olur beni affet sevdiğim

Senden başka, yok emelim.

Sen benimsin, ben de senin.

Seni istiyor şu kaderim.

۵

Yarı yolda durdu aniden bedeni. Gerçekliği kabullenmeye yanaşmayan beyninin, bir kez daha aynı sesi algılayınca elinde avucunda hiçbir bahane kalmamıştı. Başını genç kızın kalkıp inen göğsüne yasladığında bütün çaresi onda gizliymiş gibi derin bir soluk çekti ciğerlerine. Şu anda büyük ihtimalle zihni kendisine bir oyun oynuyor, kontrolü elinde tutmak için türlü türlü şeyler yaratıp kendisini gerçekliğe çekmeye çalışıyordu. Çünkü diğer ihtimali hatırına dahi getirmek istemiyordu. "Bu sesi sadece benim duyduğumu söyle."

Gözleri kapandı Zümrüt'ün ve varla yok arası nefesini genç adamın saçlarına bıraktı. Merdivenlerin orta yerinde, Yağız'ın kucağında, yarı çıplak halde duruyordu. Kapıda bekleyen kişi yahut kişiler için elindeki seçenekleri şöyle bir gözden geçirip ayıklamaya çalıştı. Elleri gayriihtiyarî genç adamın saçlarına dolandı, zihnini gerçekliğe kenetlemeye çalışırken "Maalesef ki," diye fısıldadı, "aynı sesi ben de duydum."

"Biliyor musun?" Genç kızı kendisine daha sıkı bastırırken aralarındaki mesafeyi daha da azaltmıştı. Adımları merdivenleri tekrar arşınlamaya başlamışken kısa bir an genç kızın gözlerine bakmış, ardından da rahatça gülümsemişti. "Bugün nedense kulaklarımda bir rahatsızlık olduğunu hissediyorum. Ve sabaha kadar da düzeleceğini sanmıyorum."

Zümrüt dengesini tekrar sağlamak için sıkıca Yağız'ın omuzlarını kavradığında kendisini kötü hissetmesine rağmen gülüşüne engel olamamıştı. Her ne kadar gönlü itiraf etmekten yana durmasa da kendisi de şu anda kapıyı tamamen yok sayıp kaldıkları yerden devam etmek istiyordu. Yağız'ın rahat durmadığını aksine yatak odasına doğru yaklaşmakta olduklarını görünce "Yağız," diye fısıldadı. Başını genç adamdan tarafa çevirmiş, bakışlarını dudaklarına kilitlemişti. Adamı ikna etmeye çalışırken kendisi yoldan çıkmıştı kısa bir an için.

"Ardından gelecek olan cümleyi şimdiden beğenmedim." Kararlı adımlarla Zümrüt'ün odasının kapısına kadar gelmişti ki ısrarla çalan zilin sesini bir kez daha duydu. İçinden okkalı bir küfür savururken bir yerde birilerinin bu haliyle deli gibi dalga geçtiğini düşünüyordu. "Lanet olsun," diye soluklanırken genç kızı istemeyerek de olsa yere indirdi. Birkaç adım geriye atıp bedenleri arasındaki boşluğu katlarken Zümrüt'e bakmamıştı. "Git ve kapıyı aç." Ve başka tek kelime söylemeden genç kızın odasına girip kapıyı arkasından kapattı.

Zümrüt yüzüne kapanan kapıya birkaç saniye şaşkınca baktıktan sonra elbisesinin askılarını düzeltti ve fermuarını çekti. Merdivenlerden inerken bir yandan eteğini çekiştiriyor, bir yandan da saçlarını normal haline geri döndürmeye çalışıyordu. Kapıya yeni ulaşmıştı ki ne durumda olduğunu görmek için son kez aynaya baktı. Fazla dağınık, diye düşündü. Yüzüne izinsiz dağılan arsız tebessümün kırıntılarını da itinayla sildikten sonra kapıyı açtı. Karşısında annesiyle babasını görmesi anlık bir şok yaşamasına sebep olsa da kendisini toparlamaya çalıştı hemen. Neden bu kadar erken dönmüşlerdi? Gerçi... saat kaçtı ki? "Hoş geldiniz."

ZOR KADIN : DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin