21. Bölüm - Final

14.5K 662 108
                                    

Multimedia | Asking Alexandria - Gone

۵

Lütfen ben gittiğimde tek başına kalma.

Uzun zamandır bu kadar mutsuz olmamıştım.
Ve sanki nazikçe kayıp gidiyorum.

Şimdilik, bu bir hoşça kal...

Sona geldim, şimdi ne yapmalıyım?
Ve eğer başka bir şans yakalayabilseydim hala orada olur muydun?

۵

"Hey, kötü çocuklar," diye seslendi Berk karşısında dikilen adamlara. "Onları bırakın isterseniz," dedi ve ellerindeki silahları işaret etti. Gözünü Murat'ın üstünden ayırmadan boşta kalan eliyle adamın üstünü aradı. Beline takılı silahı sıkıca kavrayıp çekerken "Bunu ben alayım, hakkını helal et." Murat'ın kısık sesle homurdanması üzerine pişkince gülümsedi. Silahı diğer eline aldı ve emniyetini açtı. Güzel, şimdi kendisini daha güvende hissediyordu.

Ali ileriye doğru atılacakken başının arkasına dayanan silahla olduğu yerde kaldı. Silahın sahibi diğer elini beline atmış, silah bulamayınca geri çekmişti. Lanet olsun, Murat'ı dinlememeliydi.

Adamların yavaş yavaş geri çekildiğini gören Zümrüt başını çevirebildiği kadar arkaya çevirdi ve ağır ağır yürüyen iki adam gördü. Silahlarını bir profesyonel gibi korumalara doğrultmuşlardı ve gözlerini üzerlerinden ayırmıyorlardı. İki adam birlikte bütün silahlı korumaları dışarı çıkartmış, çıkarken de Berk'e dikkatle bakmışlardı. Ardından kapının yavaşça geri kapanmasını izledi Zümrüt. Arkasından gelen topuk seslerinin sahibi birkaç saniye içerisinde karşısında belirmişti: Eylem. Zümrüt şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi hissediyordu kendisini. Neler oluyordu burada böyle?

Yağız çöktüğü yerde doğrulmaya çalıştı lakin en fazla oturacak kadar düzeltebildi bedenini. Başı dönüyordu. Ağzındaki kan birikintisini tükürdü tekrardan bir kenara. Başını kaldırdı ve kısılmış göz kapaklarının ardından karşısında duran iki adama baktı. Ve gülümsedi. "Şimdi inandınız mı?"

"Seni kendi ellerimle geberteceğim," diye çemkirdi Ali. Bu sözünün üzerine başının arkasındaki silah daha bir şiddetle yapışmıştı kafasına. Öne savrulan başını geri kaldırdığında dişlerini sıkıyordu.

"Onu önceden yapacaktın dostum. Çok geç kaldın." Bir elini geriye attı ve bedeninin yükünü koluna verdi. Diğer elinin tersiyle de dudaklarının üstündeki kanı sildi. Midesi bulanmaya başlamıştı. "Şimdi kimin hayatı dudaklarımın arasından çıkacak tek bir söze bakıyor?"

"Kendini akıllı zannediyorsun, değil mi?" Murat'ın dudakları bir kenara kıvrılmıştı. Hala kontrolü elden bırakmamaya çalışıyordu.

Yağız dudaklarını büzdü ve yukarı baktı. "Bilmem," dedi. Ardından bakışlarını Murat'a çevirdi. "Gelin birlikte karar verelim." Diğer elini de arkaya koydu ve bedenine destek oldu. "Ali kaç gündür bu halde Murat?"

Günlerdir duyduğu kuşkular, bu cümleyle beraber saklandıkları yerden fırlamış, tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Hayır, bunu yapabilmesinin imkânı yoktu. Öyleyse ne geveliyordu? "Ne halinden bahsediyorsun sen?"

Yağız, Murat'a Kendini kandırma, der gibi bakmış, konuşmasına devam etmişti: "1 haftadır almıyor." Sesi kendinden emindi, şüpheye yer bırakmıyordu. "Yani, alıyor da... kendi ilaçlarını almıyor, diyelim biz ona." Duraksadı ve devam etti: "Abinin şizofren olduğunu daha ne kadar saklayabilirdin ki?"

"Sen... nasıl-"

"Berra," dedi genç adam. Sadece bunu demesi bile yetti.


ZOR KADIN : DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin