7. Bölüm - Diken

11.4K 596 29
                                    

Multimedia | Imagine Dragons - Nothing Left to Say 

۵

Söyleyecek bir şey kalmadı şimdi.
Şimdi vazgeçiyorum.
Ruhumun altında,
Bir makine gibi hissediyorum.
Görünen acı çöküyor.

۵

Çek bakışlarını, dedi kendi kendine.

İç düşüncelerinin insanı huzursuz eden sesini bir kez daha duyunca bakışları ellerine kilitlendi. Elinin üzerinde süzülen parmaklarında toplamaya çalışırken dikkatini, içindeki inatçı kızla cebelleşiyordu anlamsızca. Yüzüne içsel rahatsızlığının her tonu yerleşmişti. Dudakları kaçırmamak için uğraştığı sözcükler varmışçasına birbirine kenetlenmişti. Bakmamak bu kadar zor muydu?

Genç adamın, salonun kapısında eskisi gibi ihtişamla dikildiğini gördüğü andan beri, bakışlarını üzerinden ayırabilmesi için ciddi bir uğraş vermesi gerekmişti. Ve ne şaşırtıcı ki Yağız, salona ilk girdiği saniye bakmak dışında tek bir an dahi bakma zahmetine girmemişti.

Onu özlemişti.

Lanet olsun daha kaç gün olmuştu ki yüzünü görmeyeli, varlığını evde hissetmeyeli? Eftelya'yı özlemesi için bile belli bir zaman geçmesi gerekiyordu. Gerçi Yağız ile ilgili şeylerde çoğu özelliği devre dışı kalıyordu, bunu anlayalı çok olmuştu. Güçlü bir el, Yağız'ın yanındayken kumanda masasının düğmelerine amansızca abanıyordu. İlk vakitler bu durumu deli gibi garipsese de yavaş yavaş alışmaya başlamıştı. Yağız ile ilgili her şey farklıydı. Kendisi için yeni ve farklıydı.

"Herkes burada olduğuna göre," dedi Mehmet Bey ortamdaki sessizliği dağıtarak, "şimdi gerçekten konuşabiliriz. Öyle değil mi Yağız?"

Yağız kendisine yöneltilen soru üzerine Zümrüt'ün babasına baktı. Tanışma fırsatına yeni nail olduğu, babasınınsa uzun zamandır tanıdığı Mehmet Bey'e... Mehmet Bey'in bakışları tehlikeliydi. Zümrüt'ün biyolojik babası olmadığını bilmese Zümrüt için tam anlamıyla babasının kızı diyebilirdi.

Bir kez daha, mantığının önüne geçmeye çalışan kalbini dizginledi. Sol tarafa çevrilmek için can atan başını yerinde tutmaya çalıştı. Bakmayacaktı. Kesinlikle sınanıyordu. Genç kızın bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. Zümrüt ile ilgili her şeyi, kilometrelerce uzaktan dahi hissedebiliyordu. Bu durum iyi miydi kötü müydü, bilmiyordu fakat şu anda işine yaradığı söylenemezdi.

Derin bir nefes aldı ve kendisinden cevap bekleyen Mehmet Bey'e dikip bakışlarını, "Evet," dedi. "Ne bilmek istiyorsanız cevaplayacağımdan emin olabilirsiniz. Gizli saklı kalması gereken bir durum yok nihayetinde, bilmek hakkınız."

"Söz konusu kızım olduğu için," dedi Mehmet Bey, bakışları kısa bir an için kızına kayarken, "sonuna kadar hakkım, haklısın."

"Yağız!"

Yağız alıştığı tonda söylenen ismini duyunca yumruklarını sıktı. Ardından da hafif merak, hafif mecburiyet dolu yüreğini teskin etmek isteyip başını sol tarafına çevirdi ve genç kıza baktı.

Bakmaz olaydı.

Salona girdiği ilk anda genç kızın bakışlarına kilitlenmiş, hızlı bir süzüşün ardından zorla da olsa koparmak durumunda kalmıştı dikkatini, Yağız. Hayalindekinden daha da güzeldi.

Gören de yıllardır görüşmediğinizi sanacak!

İç sesine sessiz bir hırlama gönderdi. Zamanın normal ilerleyişi zerre umurunda değildi. Kendisi için her saniye, ağır aksak ilerlemişti. Sadece birkaç gün geçmiş olsa dahi, nankör hafızası her gün daha da bulanıklaştırıyordu resmini. Ana hatlarıyla var, asıl güzelliğinin saklı olduğu ayrıntılarıyla yok oluyordu. "Efendim?"

ZOR KADIN : DÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin