Melek ve yalancı aşk

2.2K 180 3
                                    

Yorum ve beğeni yapmayı unutmayınız...❤❤❤❤❤
______
Melek arka arkaya saçlarını yolarak gerçek olmuş gibi veryansın edip ağlarken, Mahir bey kızının eski günlerini hatırlayıp panik halde yanına gitti. Melek adımların ona geldiğini hissettiği gibi. Dizlerinin üzerine çöktü
Ve...
Drama kraliçesi için oyun sahnede başladı.
"Kimse artık bana yardım edemez. Ölmek istiyorum, bedenim, kalbim bu yükü artık kaldıramıyor. Allahım ya o bana geri dönsün. Ya da al canımı herkes kurtulsun. Kalbim paramparça tarumar oldu, gözlerim sel oldu, saçlarımı yolmaktan keçe yaptım. Daha ne kadar acı çekeceğim."
"Sakin ol kızım...Bu kadar kendini dağıtma. Kendimi şimdi suçlu hissettim. Ağlama bak kızların ağlamasına dayanamam benim de senin yaşlarında kızım var."
"Sevdiğim adam..." Dişini sıktı devam edip etmeyeceğini düşündü. O adam için bu kadar risk almaya değer miydi? Melek'e göre asla değmezdi. Yine de insanların gözünde patronunun küçük düşmesini istemiyordu.
"Sizinle konuşmak için kaç gündür savaş verdigini biliyor musunuz?"
"Tamam kızım sakince anlat bana." diyerek Melek'in sırtını sıvazladı.
"İnşallah karı kız hastası degilsindir. Ağlıyorum diye eğer bana sulanıyorsan,valla yaşlı,başlı demem seni en yakın hastaneye postalarım." Mahir bey karşısında ağlarken cemkiren kıza bakıp, söylediği söz karşısında öksürmeye bir yandan da elleriyle hayır dercesine döndürmeye başladı. Biraz korkmuştu,ağlarken suçlayan genç kızdan. Bir nebze hak vermeden de edemedi yaşıtları koca koca adamlar bu yaştaki küçük kızların üstünde hakimiyet sahibi olup onlara kötü şeyler yaptıklarını biliyordu. Melek durumu yanlış anladığını farkettiği gibi, devam etti ağlamaya.
"Özür dilerim efendim."
"Sorun yok kızım sen korkma."
"Ahhh ahh ne derseniz deyin farkında değilsiniz. Gözlerim geceler boyu ağladı. Tam evleneceğim artık derken, sen kovdun yanından sevdiğin adamı. Şimdi ben hangi taşa adını kazıyayım... Hangi oduna sevdiğim adamın yontulmamış hali diyeyim. Susma,zengin oldun diye bizi hor mu görüyorsun?"
"İyi de kızım, benimle iş yapmak istediğinize göre, sizde zengin olmanız lazım." Melek kaşlarını acıların çocuğu gibi büzüp, karşısında ki tecrübeli yaşlı adama baktı. Yaptığı planın pisliğe battığına an ve an şahit oldu.
Yeni bir senaryo kurup,devam etti.
"Onu bunu bırak sen patron olmuşsun ama insan olamamışsın. Sevenleri ayırdın..."
"Anlamadım???"
"Belli anlamadığın, bir elin yağda bir elin balda. Sen şimdi diyorsun ki bize, hoşlanmadığım kelime söyleyeni, anında antlaşmadan silerim. İyi de benim dediğim masum lafı kendinize hakaret olarak algılayıp, konuşmadan def ettiniz.
Yakıştı mı bu yaptığınız? Belki ben yanlışımı anlayıp özür dileyeceğim. Hatasız kul olur mu? Allah bile kuluna üç hak vermiş siz birinci de bitiriyorsunuz."
"Anladım da evladım benden ne istiyorsun, ne yapmam lazım?" Melek içinden iki el havai fişek sonrasında çat pat en sonunda da konfeti yağmuruna tutulduktan sonra devam etti. Kendini silkeleyip gözlerini, dünyanın en zenginleri arasında büyük bir yer edinmiş adama bakarak, istediği konuya parmak bastı.
"Bizim çıtı pıtı, el bebek, gül bebek misafir ettiğimiz, yabancı ortaklarla iş yapacakmışsınız? Yapmayın, yalvarıyorum bakın hemen yüzüme ağlamaktan gözlerim ne hale geldi."
"Siz nereden geldiniz? Ortaklar kim?Kafam iyice ne karıştı."
"Bak bey amca ayy patron Mahir bey demek istedim. Hanzade holding'den geliyoruz. Bizim büyütüp beslediğimiz yabancı ortaklar, evleneceğim adama güvenmedikleri için sizin kapınızı çaldılar. Ama biz onları size vermek istemiyoruz.Lütfen onları bizden almayın."Melek yaptığı hareketlerin birçoğunu,yalanlar ile süsleyip, kafasında tasarlayarak yapsada, muzip,çocukça davranışlarını kendine has olduğu için adamın gözünde doğal olarak çıkıyordu. Mahir bey, her şeyden koruduğu kızına benzettiği bu sekretere iç geçirerek bakıp elindeki telefona sarıldı. Arkasına dönüp konuştuğu için tam olarak duymasa da, birkaç kesik cümleden yabancı ortaklar ile görüştüğünü anlamış ve derin bir nefes almıştı. Yabancı ortaklar çaresiz kürkçü dükkanına geri döneceklerdi.
Telefonu kapattıktan sonra Melek'e yönelen bakışlar, üzgün,anlamsız bir hal alması Melek Kapya'yı şüphe içine sokmuştu. Kendine güveni tavan yaptığı için endişe etmemeye çalıştı.
"Ortaklarınız biraz önce fes etmişler ortaklığı. Geç kaldık herhalde." Mahir bey pat diye söylediği kelimenin, kendinden emin davranan bir kızı ne hale getireceğini iştirak edememişti. İşte şimdi gerçekten yıkılmıştı. Aklında birlerce soru bir anda peşin sıra gelmeye başladı. Karşısında ki adamın rahatlatma çabalarına mı yansın. Yabancı ortaklara sağlı,sollu yumruk atamadığına mı yansın. Yoksa Murat Arsel'in dediklerine az cevap verdiğine mi yansın. Hepsini bir anda silip beyninden,daha beterini aklına ama getirmesiyle, kulakları tırmalayan,tiz sesi ortalığı ses dalgası katliamı yapmaya başladı.
"Maaşım gitti o zaman... Maaşım, maaşımı nasıl alacağım? İşsiz kaldım, param içeride kaldı yaaaa. Artık ciddi ciddi ölmek istiyorum. Bir ay boyunca kıçımdan ter aktı. Odun bir patronla boşuna mı savaştım?Şimdi elimde iş yerinden aldığım bir simit parası bile yok. Kuytu köşelere kaçıp bendeki şanssızlığa yanayım. Bu nedir yaa bu nedir? Hep mi isabetsiz olur bu şutlar. Penaltı bile paklamıyor. Allah benim belamı versin." Duraksadı kendine niye beddua ettiğini düşünüyordu.
"Ne diyorum ben tövbe yarabbim tövbe, tövbe. Ben daha genç biriyim. Bunları da hallederim kesinlikle."
"İlk defa iş ortamında hiçbir şey anlayamadım. Sen şimdi sevgilini mi kötüledin? Hem o ortaklar ile devam etmeniz saçma olurdu. Sizi şimdiden sattılar."
"Onlarında suçu yok... Biz iyi insanlar olsaydık, onlarda bizden kaçıp, size sokulmazlardı. Ya benim acılar içinde geçen bir aylığım gitti. Ben şimdi ne yapacağım, hakkımı aramam lazım. Dava açmam lazım, ya da bela olayım başlarına... Bir şekilde bana paramı versinler. Ne yapacağım, ne yapacağım?İşten çıktıktan sonra, sevgilim olsa ne yarar. Aşk sayenizde bitti zaten."Mahir bey'in göz kırpmaya başladığını gören Melek, ne olduğunu anlamamış ama yumruklarını sıkar halde zengin, kendinden emin adamı izliyordu.
Halüsinasyon gördüğünü küçük bir an düşündü. Bir yandan izlerken kendi içinden, kendisiyle tartışmaya başladı.
'Sakin ol Melek, bu yaşlı kurt seni kırmızı başlıklı kız olarak görmesi ihtimali sıfır.
Yada sıfır değil. Yine kırptı... Gözünü toprak doyursun mu diyeyim...
Yoksa ağzını burnunu kırmak ile mi tehdit edeyim... Ya da tebessüm ederek bende mi göz,kaş hareketleri yapayım. Çüş bir daha yaptı, aaa yine yaptı.
Çok olmaya başladı ama bir daha yaparsa gözüne indirecegim. Aaaaa yine yaptı yaşlı tekeee...Yok artık köşede kanepe minderi gibi sessizce oturan zayıf ve şişman adamlar niye buraya geliyor?' Kendi içinde çarpıp,böldükten en son çıkardıktan sonra elde bir şey kalmayınca... Son bir nefes alıp, bütün nefesini tutarak yumruk haline getirdiği sağ elini Mahir bey'in sol gözüne geçirdi. Yanlarına doğru ilerlemekte olan adamlar, panikle yerde boylu boyunca uzanan Mahir bey gördükleri gibi şoka girmiş halde yerde yatan patronlarının başına üşüştüler. Yumruk attıktan sonra acıyan elini bir kaç kez sallayıp, panikledi.
"Çekip gitmem lazımdı. Ne diye bunu yaptım ki..." diyerek kendi içinden yerde yarı baygın halde ayağa kalkmaya çalışan adama gözü takıldı. Dakikalar içerisinde toplantı salonuna birkaç adam daha gelmeye başladı. Belli ki ilk yardım eğitimi almış ınsanlardı. Hiçbir şey olmamış gibi elini kolunu sallayarak gideceğini zanneden Melek...
Önüne geçen şişman adamın cüssesi ve güçlü kolları arasında avazı çıktığı kadar bağırmaya bir yandan da kurtulmaya çalışıyordu. Kimsenin umurunda mıydı?
Böyle çatlak bir sekreter, kimsenin umurunda tabii ki değildi.
Köşedeki sandalye'ye gelişi güzel çöp poşeti gibi atıldı. Uzaylı gören masum köylü gibi etrafa bakıyordu. Kendisine en uzun cümleler eşliğinde küfür etmeye başladı. Tabii ki içinden. On dakika sonra biraz da olsa kendine gelen Mahir bey göz ucuyla, masum köylüye baktı. Baya bir acınacak halde duruyordu. Yanındakiler'in yardımı ile bir gözü yavaştan morarmış, küçük bir baş dönmesi eşliğinde köşeye sıkıştırılmış Melek Kapya'nın yanına oturdu. Endişeli olsa da kendi haklı olduğu için burnunu uzattığı kaf dağından geri cekmeyerek gözü yer değiştirmiş adama baktı.
"Yaptığın hareketin sebebi nedir? Bu kadar genç birisi olman ve bu denli şiddet eğilimi beni tedirgin ediyor. Yardım alıyor musun?" Kız şaşkın halde deli olduğunu, üstüne basarak söyleyen adamı pür dikkat dinliyordu. Diğer gözüne de yumruk atmamak için kendini zor tuttu.
"Deli olmamla ne alaka gözünüz çok oynuyordu. Hemde kızınızın benim yaşlarımda olduğunu bildiğiniz halde."
"Nasıl yani?"
"Göz kırptığınızı ne çabuk unuttunuz?" Adam elini gözünün kenarına değdirip, acı içinde ahh dedikten sonra... Olan biteni, neden yumruk yediğini anlamıştı.
"Sen şimdi bu yüzden mi? Tövbe yarabbim, sen ciddi ciddi beni sapık mı sandın? Göz kırptığım zaman seni taciz ettiğim anlamına gelmedi ki, bu bende bir tik. Üzüldüğüm , kızdığım veya biraz önceki gibi ne olduğunu anlamadığım zaman birden peydah oluyor."
"Vallahi bilmiyordum." Pişman olmuştu. Kendini dünyanın en kötü yanlış anlayan yaratığı olduğunu hissetti. Başını indiremediği yerden şimdi yukarıya kaldıramıyordu.
"Ben yine yanlış anladım.
Bana yumruk atabilirsin.
Ya da sen hiç yorulma başında bekleyen zebanilerin güzelce dövsün.
Hiç olmadı ben kendimi döveyim.
Ya da acıma ver yaptığım bu davranışları.
Sen karar ver.
Acısız olanlar kabulümdür."
"Olur mu öyle şey. Yanlış anlaşılma oldu sadece, keşke gözüme vurmak yerine ayağıma tekme atsaydın. Ama neyse ,fazla hasar yok." diyerek gülmeye başladı.
"Keşke hiç vurmasaydım. Şimdi ben gideyim. Daha fazla size zarar vermek istemiyorum."
"Gitmeden önce erkek arkadaşın Murat Arsel'in telefonunu verir misin?" Ne kadar vermek istemese de telefonu, çaresiz bir halde verip, buradan kaçarak gitmek istedi. Bir ton yalan söylemişti. Avantajı vardı bir daha görüşme olmayacağı için küçük bir mutluluk yaşayıp, kendi aklı için kendisine hayali reverans yaptı.
Telefonu hissiz bir şekilde Mahir bey'e verdi. Hiçbir şey olmamış gibi, sıkıştırılmış sandalyesinden kalkıp, elini kolunu sallayarak kapıya yöneldi. Mahir bey eliyle durması için işaret yaptığı anda, birkaç adam önünde durup beklemesi için nazikçe içeriye tekrar aldılar. Kız kendini gömmek için kazma kürek arıyordu. iyice ne bataklığa çekiliyor olması da olduğundan daha beter bir hale getirmişti durumu. İlk aramada açılmayan telefon ikinci aramada sinirli bir ses tonuyla konuşma başladı.
"Buyrun kimsiniz?"
"Kusura bakmayın. Murat Arsel siz misiniz?"
"Evet buyur. Çabuk konuş işim var."
"Ben Mahir Atak... Sevgiliniz."
"Pardon ,pardon kim dediniz Mahir bey siz misiniz? Sonraki cümleniz neydi? Sevgilim!!! Sevgilim de kim?"
"Toplantı odasında bıraktığınız...
Sevgilisi tarafından, bütün gelinlik hayalleri yıkılan kız arkadaşınız demek istedim. Kız arkadaşın ile konuşup kendini affetirirsen, sizinle iş konusunda konuşmaya hazır olabilirim." Murat ne olduğunu anlamamış olsa da Melek Kapya'nın bu işin baş kahramanı olduğunu hissediyordu.
"Size zahmet olmazsa ,sevgilim olacak kıza verir misiniz? İş konuşmak, tartışmak, uzlaşmak içinde sizinle tabii ki görüşmek istiyorum." Telefonu Melek'e verip, adamlara bir şey söylemek için iki basamak yukarıya çıktı. Kız endişeli bir halde telefonu kulağına dayadığı gibi Murat otomatiğe bağladı.
"Ne yaptın orada hemen cevap ver."
"Bende aynı düşüncedeyim ne yaptım burada?"
"Melek gerçekten başıma ağrı sokuyorsun. Ne işler çevirdin bilmiyorum ama kovulmak için buraya kadar gelme. Kendine yılanlı mezar ara." Mahir bey'in bakışları Melek'in üstündeyken nasıl olur da daha fazla bağırarak kendinden nefret ettire bilirdi.
Tam tersini yaptı çaresiz.
"Tamam sevgilim, bende içten cümlelerini tüm kalbimle sana iade ediyorum. Simdi holding'e geliyoruz. Ben geldiğimde... " dedi yutkunarak,kimseler duymasın diye köşeye geçti.
"Şimdi iyi dinle patron müsvettesi. Yılanlı mezar aramama ne gerek var. Kanlı canlı yılan telefonun diğer ucunda. Benim hatamı affetti senin hatanı affetmesi içinde benimle olan durumunu düzeltmen lazım. Biz oraya geldiğimizde tavana çıkmış egonu cebine almayı unutma, etrafta olmadık cümleler sarf etmene yol açmasın. Benimle iyi geçin,benden söylemesi. Kovma meselesine gelince, rüyanda görürsün."
"Bu yalanı söylediğin için seni pişman edeceğim. Kendini beğenmiş,sekreter bozuntusu..." Melek, Murat'dan duyduğu sözlerle dişlerini sıkarak kendisine tebessüm eden Mahir bey'e baktı. Kendisi de yarım yamalak gülümsedi. Murat daha halen konuşuyordu. Yüzüne kapatıp, Mahir bey'in yanına yaklaştı.
"Bizi dört gözle bekliyor." dedi.
_____

Yeni bölümde görüşmek üzere.

Resmen Aşık 1-2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin