36.Sevdiğim Kadın

2.3K 161 7
                                    

Yorum ve beğeni yapmayı sakın unutmayın lütfen.

______________

Hemşire hanım seruma bir cc'lik ağrı kesici katın, ağrıları azalsın." Altmış yaşlarında ki kır saçlı doktor. Hemşire ile tedavi sohbetini bitirdikten sonra Melek'e dönerek, burnunun üstündeki gözlüğünü düzeltti.
"Geçirdiğiniz hastalık veya ameliyat gibi öykünüz var mı?" diyerek Melek'i markajına aldı. Yaşlı doktorun arkasında, öğrenmeye meraklı stajyer kadın doktor. Gece mesaisinde yorulmuş yüzünü bir yandan düzeltmeye çalışıyor Elinde ki not defterine doktorun söylediği, işine yarayacak her bilgiyi yazarak gözlemlemeyi de unutmuyordu.
"Alerjik rinit hastasıyım. Bildiğim başka bir hastalığım yok." Yanıtı kısa ve özdü.
"Sabit kullandığınız bir ilaç varmı?"
"Var, alerji için günlük hap ve sprey kullanıyorum. İsimlerini sorarsanız unuttum." Hemşirenin damar yolu açmak için geldiğini görünce isteksizliğini belli edercesine.
"Evde dinlensem daha iyi olur. Serum gibi işlere kalkışmaya gerek yok. Sadece baş ağrısı ve bacaklarım sızlıyor." diyerek doktora yalvaran bakışlar gönderdi. Doktor hastaya uygulanacak tedaviyi yazarken ters bir bakış atarak hemşireye uzattı. Yanında ki stajyer kıza elindeki hastanın dosyalarını gösterdi.
"Sağ kolunuzu açar mısınız?" Hemşirenin nazikçe bakan yüzüne, tamam dercesine isteksiz gülümsedi. Esila'nın verdiği hırkayı çıkarttı. Gömleğinin arkasında ki önce yırtık sonra morluk hemşirenin dikkatini çekmişti. Sırtına yıllara meydan okuyan elini koyup morluklara uzun süre baktı. Nedeni belliydi şiddet ile darp edilmiş eskimeye yüz tutmuş morluklar.
"Bu ne zaman oldu?" dedi acıyarak.
"On beş gün önce dayak yedim. Önemli bir şey değil, geçti." Melek'in bu kadar kolay lanse etmesine kızmıştı her üçü de. Stajyer kız sarı kahküllerini yana kaydırıp sessizliğini korumayı seçti. Doktorun gözünde hiçbir konuda kızgın bir davranış sergilemeye gözü kesmiyordu. Hemşire hanım ise yaşının verdiği olgunlukla gözlerini devirerek.
"Sizin gibiler yüzünden erkekler elini kolunu sallayarak sokaklarda geziyor. Dayak raporu almış olmanı umuyorum. Polise ihbar ettiniz mi?" Görmüş, geçirmişti, hastane koridorlarında. Kocamdır yapar diyen, her hafta dayağa maruz kalan ve sükut içinde kabul eden kişilerle karşılaşıyordu. Melek omuzlarını aşağı, yukarı kaldırıp.
"Birinci, elini kolunu sallayarak gezeceklerini sanmıyorum." dedi.
"İkinci, iki adamın başına gelecek en kötü kabus oldum zaten. Üçüncü, erkeklerin, kadınlara nazaran daha güçlü olduğu için dayak yemem çok normal. Ama sindirmiş, sessiz kalmış vaziyette değilim." Doktor gözlüklerini gözünden çıkartıp kareli gömleğinin üstüne bıraktı.
"Sonuç önemli biz doktorlar için. Siz vücudunuzda morluklarla buradasınız, onlar nerde?"
"En son bir tanesinin koluna sonra bacağına diğerinin de bacağına spiral anestezi yaptım. Bir, iki tekme ile de çeşit kattım. Aramızda kalsın daha dayak yiyeceklerini düşünüyorum." Gülümseyerek devam etti.
"Arkamı sağlama aldım. İki erkek patronum ve çılgın bayan patronum  benim yanımda." Orta yaşlarında doktor ve hemşire şaşkın halde birbirlerine bakıp aynı ağızdan çıkmışcasına.
"Nasıl anestezi yaptın? Bu yasak değil mi?" dediler.
"Bence de yasak olmalı ama adam beş şırınga benim için alırken yasağa takılmamış. Ben canımı kurtarırken mi yasak?" Kendine güveni tamdı.
"Valla ameliyat malzemesi getirse birçok insana hayat verecek organlarını bile çalardım. Onların işine yaramaz, vücudunda, murdar olmuştur." Gömleğinin düğmesini açıp kolunu sıyırdı.
"Keşke yapmak nasip olsaydı." Kıkırdadı.
Doktor, hasta geldiği gibi ayağının filmini çektiği için odasına gönderilen dosyaya bakmaya muayenesine geçti. Stajyer kız da panikle arkasından odaya girdi. Sarı saçlı, uzun kahküllü stajyer, etrafında sert kişilikli, rütbe olarak yüksek insanlar olmasına rağmen bu hastaya kanı ısınmıştı. Birçok kadın dayak yediğini bu kadar rahat konuşmazdı. Bu kızın umurunda dahi değildi karşı tarafın tavrı. Dayak yemişti lakin o iki adama hayatı zindan etmek içinde uğraşmış ve kazanmıştı. Melek çabucak bulunan damardan enjekte edilen serumdaki ilaca baktı. Katılan ilaçla, berraklık yerine sarımtırak bir renge bürünen bir kiloluk cam şişe 'Seni bugün sinir edercesine minik minik akıtarak yiyeceğim' der gibi bakıyordu. Hemşire damar yolu açarken dağıttığı malzemeleri çöpe atmak için topladı.
Melek dudaklarını büzüp.
"Yarım kiloluk yada ikiyüz elli gramlık yok muydu? Bu ömrü billah bitmez. Bari ayarını biraz aç, su gibi gitsin." Hemşire kızın homurdanmasına tebessüm ederek.
"Sakın hızlandırma ayarı küçük hanım. Biraz uyu, dört saat içinde biter. Bir daha da dayak yeme öyle bir durum olduysa da en yakın güvenlik birimine ilet." Horoz gibi kaldırdığı başını hemşirenin gülerek yastığına indirmesiyle gözlerini yumdu sinirle söylenmeye devam etti.
"Serum için cinnet geçiren insanlar var, şu hayatta. İşkence çektirmenin manası yok. Dökün bardağa hemen içerim. En sonunda idrar yoluyla gidiyor. Ha damardan yemişim, ha bardakla içmişim. Gideceği yer tuvalet deliği değil mi? "
"Olmaz dedim on dakikada bir gelip ayara bakacağım."
"Siz biliyor musunuz? Seruma bakıp damlaları saymanın zulmünü."
"Melek hanım iki adamı halt eden sabrınız." Serum şişesini gösterdi.
"Bu biçare şişe içinde geçerli olsun. Şimdi başka hastalara bakmam gerek." Tebessüm etti.
"Birkaç damla daha hızlanmasını sağla. Fizan dan bile gelmiyor gibi akıyor. Lütfen..." Hemşire, başını tamam dercesine salladı. Serum'u milim hızlandırıp yanından ayrıldı. Arada gözlerini kırpıştırıp damlayan serum tanelerine bakıp tekrar kapatıyordu. Bacağının ağrısı, seruma katılan ilaç sayesinde yok denecek kadar azalmıştı. Gözlerini birkaç dakika rahatlaması için yumdu. Kaç dakikadır uyuduğunu bilmiyordu yanındaki sandalyenin çıkardığı sesle, gözlerini açıp etrafa baktı. Serum yüz gram kadarı bitmiş. Yatması ve kalkması bir olmuştu. Esila'nın sandalye ile kavga edişini izledi. Bir elin alnına dokunmasıyla diğer tarafına döndü.
"İyi misin?" Murat'ın naif sesi kulağına doldu. İyi misin demişti. İyi olduğunu onun ağzından duymak istiyordu.
"Burada ne yapıyorsun? Gittiğini düşünüyordum kesinlikle gittiğine emindim. Hem niye elin yüzüme dokunuyor, isteğim dışında?" diyerek cemkirdi. Sinir olurken bir yandan da hoşuna gitmişti. Tabii ki belli etmedi...
"Atar yaptığına göre turp gibisin. Ateşine bakmak için alnına dokundum. Ne kızıyorsun?" Melek'in küçük burnuna dokundu.
"Senin gibi birini ilk defa tanıyorum. Hem güzel, hem dengesiz, hem tatlı, hemde her şey." Göz kırptı. Sevdiği kadının sinirden kızarmış yanaklarına şefkatle dokundu.
"Senin bu tipin şeklin ne? Bazen tepetaklak ediyorsun beni." Bir nefes kalacak kadar yaklaştı Melek'in yüzüne.
"Her şeyin ayrı ayrı güzel."
"Öteye kay, nefes alamıyorum." Melek'in söylediği cümleyle gülümsedi Murat.
"Tabii ki öteye kayarım. Yeter ki böyle tatlı söyle." Çapkın bir gülüş atarak, ayağa kalktı. Esila'nın oturduğu sandalyeye kendisini dayadı.
"Ayağın incinmiş, birazda aldığın darbe ve morluklar birkaç gün işe gelmeni zorlaştırır canım. Doktor, rapor verip on beş günlük fizik tedavi ile zamanı doldurmanın doğru olduğuna karar verdi." Melek beyaz pikeyi serum aldığı kolu dışarıda bırakacak şekilde üstüne çekip konuşmamayı seçti. Canım demesine kırılmıştı herkese canım diyordu. Bir anlam olmasına isterken anlamsız olma ihtimali yüzünden konuşmak istemedi. Duygusal çöküntünün verdiği kötümser bir hava mevcuttu vücudunun her zerresinde. Murat daha fazla üzerine gitmeyi göze alamadı. Onunla kavga etmek güzeldi ama bu haldeyken olmazdı.
"Hadi hanımlar ben gidiyorum. Siz ikiniz dedikodunun canını çıkartın." diyerek Esila'nın yanağından makas aldı.
"Sekreterime iyi bak. Benim işlerim var, çıkış işlemleri başlamadan gelirim." Melek'in pikenin altından titreyen vücuduna baktı. Murat, korktuğunu belli etmese de korkuyordu. Melek üzülmesin diye korkusunun üstüne sed çekmişti sadece. Melek'i yalnız bıraktığı zaman başına bela açacağı her daim açıktı. Gitmeden evvel yatağın yanına yaklaşıp, eğildi.
"Kendini üzme, birkaç haftadır akıttığın yaşların hesabını alıp geleceğim." Murat yanından uzaklaşıp giderken nefese muhtaç kalmıştı. Cigerlerine gitmeyen oksijen değildi, nefessiz kalmasının sebebi. Onun gidişi terketmiş gibi sarsmıştı. Bu durumdan çektiği ağrılar kadar nefret etti. Murat ona göre değildi her zerresi bunu haykırıyordu.
Genç adam gittikten sonra Esila, kıpırdanarak sağa sola dönen kızın üstündeki pikeyi atıp.
"İki b...kun elinde ölmedin, şimdi suçsuz bez parçasından mı bekliyorsun kötü sonu? Gitti Murat artık nefes al." Söylendi.
"Hıı."
"Helvanı yerim inşallah senin şarkısını son ses söyleme mi ister misin?" dedi.
"Arada Salih, Murat'a da söylüyorum. İlk defa seninle bütünlük kazanacak."
"İşin yok mu senin? Patronların çalışanları için bu şekilde harap olması yerine dosyaları imzalayarak şirkete para kazandırması daha mantıklı." diyerek yataktan doğruldu.
"Telefonun ile birisini aramam gerek."
Şaşkınlığını üzerinden atamadan şimdi de telefon istemesi Esila'yı sinir etmişti. Çantasından çıkardığı telefonu yatağa bırakıp gözlerini kıstı.
"Müsade eder misin?"
"Şimdi sen bana git mi diyorsun?" Ofladı, acil bölümünde olduğu için birkaç hasta daha etrafta vardı. Sesini biraz azaltıp.
"Ben kendi isteğimle gelmedim. Murat ve Salih rica etti. Ama sana." Melek konuşmaya devam etmekte olan Esila'yı takmadan aradığı telefona cevap verdi.
"Serpil teyze çabuk gel hastanedeyim."
Esila oturduğu yerde sinirden kurdeşen dökmüştü. Yanakları dinlenmediği için ateş gibi yanması yetmezmiş gibi yeni manikür yaptırdığı tırnaklarını ağzında kemirerek midesine indirdi.
"Teşekkür ederim." Telefonu yatağın üstüne geri koydu. Terden laçkası çıkan saçlarını karıştırdı Melek.
"Senin yüzünden iki doktor bir hemşire tarafından az kala şiddetten haz duyan birisi gibi görünüyordum." Esila, yediği tırnağını harap olmuş şekilde bırakıp.
"Ben ne yaptım? Acaba, kaçırıldın diye şizofreni hastalığına mı yakalandın? Öyle bir etki yapıyor mu? Şimdi senin yanında kimsenin görmediği bir arkadaşın da vardır." dedi.
"Gömleğimin yırtılması, sırtımda ki morluğun hayırsız evlat gibi başıma iş açmasına sebep oldu." Anladım der gibi bakıyordu.
"Bu yüzden mi, davranışların döverim ayağını denk al gibi sürdürüyordun."
"Haksız sayılmam. Kaç saat boyunca şiddet gördüm. Daha halen herkese açıklama yapmam gerekiyor. Size ne yaparsam yapayım demeniz gereken tek cümle haklısın olmalı." Birkaç kere öksürerek nefes aldı.
"Kaçırılma kolay değil, anlayış beklemeyin benden. Siz patron ben işçi değilim. En azından birkaç gün bu şekilde düşünmek istiyorum."
"Ben mi dedim sana dayak yedikten sonra sineye çek. İnsan şiddet gördü mü susarsa bu hale gelir."
"Esila, yataktan doğru düzgün doğrulamıyorum yanımdan defol git." Kolundaki serum şişesine baktı eline alıp kırmak istedi. Serum, serum, serum etrafta ki herkesin kolunda serum vardı. Üstüne birde hastanenin kendine has kokusu, hasta olmayan insanı da yatağa düşürürdü. Melek'in yanındaki yatakta ki amcanın mazereti, elinin ayağının boşalmasıydı. Teşhis tamemen grip yönünde olsada, amca başında toplanan evlatlarına kalp krizi ihtimali yüksek diyerek ilgi, alaka bekliyordu. Diğer tarafta ki sekiz aylık bebek iki gündür yüksek ateşle birlikte kusma nedeniyle ailesi tarafından buraya getirilmişti. Bebek kolundaki serum hortumunu koparmak için ağlayarak bağırırken annesi çaresiz yalvaran gözlerle çocuğunun kolunu tutuyordu. Acil de ki yaşlı hemşire haricindeki kızıl saçlı, genç hemşire bebeğin damar yolunu çıkarmaması için nutuk çektikten sonra yerine geçerek diğer işlerine devam ediyordu. Diğer hasta yarı baygın yatakta yatan sara nöbeti geçirmiş on beş yaşlarında ki kız, başında rutin bir davranış olduğunu iştirak eden anne babası bekliyordu.
Eliyle başını sert hareketlerle ovaladı. Aldığı serum bile gördüğü manzara karşısında ağrı kesici etkisini bitirmişti.
"Delirmek üzereyim."

Resmen Aşık 1-2 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin