Yorum ve beğeni yapmayı sakın unutmayın, lütfen...
Başlayalım
Yalnızsın, eğer kendin için orada değilsen. -Phil McGraw
_________Saatine bakıp, bir buçuk olmasına beş dakika olduğunu görünce oyun konsolunun başından ayağa kalktı. Yarım saattir onuncu kez telefon ile aradığı sekreter odasını tekrar aradı.
İkinci çalmada açılan telefona konuşmadan.
"Murat bey, sekreter Melek hanım daha gelmedi. Gelince size bildireceğimi beş dakika önce söylemiştim." diyerek Ayşe cevap verdi.
"Uçmadığına göre, bir yere mi gönderildi?" dedi kızgınlıkla, aynı soruyu tekrar tekrar soruyordu. Ayşe telefonunun ahizesini eliyle kapatıp Yaren'e dönerek.
"Offf vallahi kovacak beni. Melek bir yere gönderildi mi?" Yaren elini çenesine koyup düşündü. En son Murat bey'in odasından çıktığını gibi merdivenlerin yanında ki kapıda olduğunu görmüştü.
"Bilmiyorum, en son Murat bey'in odasından çıkarken gördüm.." diyerek yanıt verdi. Gerçekten de bilmiyordu bilseler Murat'dan kurtulmak için söylerlerdi. Ayşe sesini hafifçe inceltip elini kapattığı ahizeden çekti.
"En son sizin odadan çıkarken gördük efendim..."
"Neden biraz önce söylemedin?" Saçlarını karıştırdı.
"O kadarını bende biliyordum. Tamam kolay gelsin." Telefonu hızla kapatıp, şimdide baş sekreterin telefonunu çevirdi.
"Melek hanımı bir yere mi gönderdiniz? " dedi, kızgınlığı bulana kadar geçmeyecekti. İyiden iyiye merak ederken. Sessizce gelişini beklemek hiç ona göre değildi.
"Hayır Murat bey, hiçbir yere göndermedim. Bir sorun mu var efendim? Yanlış bir şey mi yaptı?" Korkmuştu ne diyeceğini şaşırdı.
"Sende yanlış bir şey yapsın diye yer arıyorsun. Beni ekmek dışında bir şey yapmadı." Murat alaylı sesiyle kadının yüzüne kapatıp, odadan dışarı çıktı. Bulamadığı için ziyadesiyle bunalmıştı. Sekreter odasına geçip etrafa bakarak ordan da sinirle saçlarını elleri arasına geçirip Esila'nın odasına yürümeye başladı. Bilgisayar başında dikkatli bir şekilde bir şeyler inceliyordu Esila. Murat içeriye girdiği gibi koltuğa daha fazla kendini yerleştirip.
"Ekildin herhalde... Vallahi karnımı çoktan doyurdum bana sığınma. " diyerek gülümsedi.
"Murat sana sormam gereken bir şey var." demesiyle Murat Esila'nın önüne dikilip.
"Boşver soruyu Melek'e ne yaptın?" diye sordu.
"Ne yapacağım, karnım çok açtı, öğle yemeği olarak yedim." dedi ciddiyetten uzak bir tavırla. Murat'ın önüne dosyayı indirip devam etti.
"Onu bunu bırak otantik tasarım fikri nereden çıktı? Bu fikri uzun bir dosya ile amcama sen sunmuşsun." Kuzenine destekleyen bir bakış attı Esila. Murat bu şirkete ilk defa mantıklı bir iş fırsatı sunmuştu. Bu sayede yurt dışında talep görecek bir kulvar hazırlamak istiyordu.
"Şimdi küçük bir araştırma yaptım. Hint motifleri, kumaşları, şaşası ve renkleri senin istediğin niteliklere sahip. Bu iş birçok rakibimizin canını sıkacak. Senden beklenmeyen aşırı orjinal fikirler var amcama verdiğin dosyada." Heyecanla Murat'a elini kaldırdı.
"Çak bir beşlik kuzen." Murat, kuzeninin ne dediğini anlamadığı için boş boş baktı. Havaya kaldırdığı eli her zaman ki gibi umursanmadığı için hiçbir şey yokmuş gibi indirdi.
"Amcam ayrıntılı bir şekilde konuştu. İki hafta önce dünyaya açılmak için planlarını anlatmışsın. Hatırlamadın mı?"
"Hatırladım veya hatırlamadım. Sen bana cevap ver, Melek nerede?
Beddua mı ettin suçsuz, günahsız kıza? Sırf Salih'den hoşlanıyor diye kızın başına bela açtıysan..." dediği gibi Esila kahkaha atarak;
"Manyak mısın, kuzen? Ben ne diyorum, sen ne diyorsun? Sen bana inan veya inanma ben bu holdingin başarılı tek kadın patronuyum. İyice büyücü, üfürükçü, bedduacı olarak damgaladın beni." Dudaklarını ıslatıp devam etti.
"Hem Salih ile aralarında duygusal anlamda bir şey yok, neden ona zarar vereyim?" dedi.
"İki saattir ortada yok." Tşörtüyle yüzünü sildi.
"Görmeyeli hayvan gibi kas yapmışsın. O yüzden tembel olduğun halde kızlar peşinde." Murat'a baktı, sıktığı yumruğu görünce ağzını eliyle tutarak.
"Tamam bir şey demedim. Melek ile mi yemeğe çıkacaktın?" diyerek Murat'ın endişeli yüzüne bakıp sorunun cevabını aldı.
"Belli ki seninle yemeğe gitmek yerine ortadan kaybolmayı seçmiş. Çok mantıklı bir seçim. Bende bazen sen ve diğer dağ ayısından kaçmak istiyorum." Kıkırdadı oturduğu yerden. Murat cevap vermeden Esila'nın dediklerini istemese de düşünmeye başladı. Gerçekten de onunla yemek yememek için mi gitmişti? Bu kadar merak etmesinin tek sebebi yine kendisi miydi? Oflayarak etrafta volta atmaya başladı.
"Beni istemiyorsa yüzüme söyleye bilirdi. Mantıklı düşünecek olursak, benden kurtulmaya çalışmak için. Köşe, bucak kaçacak biri değil. Aklına geleni diline vuracak kadar anormal biri. Off Esila, kafa karıştırmaya birebirsin." Saçlarını karıştırdı.
"Sen bir şey yapmadığına göre, Salih ile beraber olmasın?"
"Yaa Murat saçmalama defol git başımdan. Amcam üç ay sonra bana tekrar güvenerek, iş emanet etti. Hemde senin sunduğun işi. Sevinerek beni tebrik edeceğine. Hadi bunu yapmıyorsun, ilk defa senin işin için şirket el birliği yapacak diye sevinmiyorsun. Beni üzmek için saçma sapan konuşmalar yapıyorsun. Sayende bu kafayla b...k edip bırakacağım." dediği gibi aklına sekreterin sırtında ki morluk geldi. Esila verdiği sözü kaideye almayacağını yanında o duymadan, içinde ki sese söylemişti.
"Aaa, o kızın sırtında morluk vardı."
"Ne?" Panikle kuzenine baktı.
"İstemeden gömleğini yırttığım an da gördüm. Tamamen morluk içindeydi. Yeni değildi, mor ve yeşil arası bir şeydi." diyerek utanç içinde başını eğdi.
"Sakın Salih'e söyleme, olur mu? Kötü biri olduğumu düşünür." Başını kaldırmadan duruyordu.
"Kötüsün zaten. Sen niye gömleğini yırtın?" dedi Murat.
"Onun sırtında niye morluklar vardı?" Olduğu yerde sinirle volta atmaya devam ediyordu.
"Nerden bile bilirim? Tek bildiğim, yanlış hatırlamıyorsam ' Canım yanmıyor merak etme. Kadınlara nasıl davranacağını bilmeyen biri tarafından yapıldı. Şimdi daha iyiyim.' demesiydi bende sorun olmadığını düşündüm." Murat'ın yüzüne baktı.
"Kuzen bana öyle bakma. O anda sessiz kalmak mantıklı geldi. Söylediği gibi sana koşup anlatmak olmazdı." diyerek haksız da olsa kendini müdafaa etmeye çalışıyordu. Murat hiçbir şey demeden dışarıya çıktı. Yoksa Esila ile kavga ederek kendini rahatlatıyor olabilirdi.
Tekrardan sekreter odasına geçip Melek'in gelip, gelmediğine baktı. Hacer, Yaren, Ayşe oradaydı. Lanet olsun şu an en çok istediği kızın kokusu, gölgesi dahi yoktu.
"Ayşe, sekreter hanımı en son nerede gördüm demiştin?" diyerek bakışlarını ayakta duran kıza çevirdi. Ayşe hemen yanındaki masada Yaren'e bakıp.
"Aslında ben değil Yaren görmüş." diyerek topu yanındaki kıza attı. Yaren tedirgin bir halde ayağa kalkıp konuşmaya başladı.
"Sizin odanızdan çıktığı gibi merdivenlerin olduğu tarafa giderken gördüm. O kadar, sonra ne yaptı, nereye gitti bilmiyorum." Azar yiyeceğini düşünüyordu. Murat burnundan soluyarak odadan çıktı. Merdivenlerin olduğu tarafa yürümeye başladı. Kapıyı açarak kollarını beline koydu. Kasvetli gri mermer, gri duvara bakarak, merdivenin trabzanına tutundu. Başını yukarıya doğru kaldırdı. Yukarıda ses veya bir hareket yoktu. Başını şimdi de aşağıya doğru indirerek etrafa baktı. Burada da kimseler yoktu. Zaten oturup, sohbet edilecek bir yer değildi. Cebinden telefonunu çıkartıp, arkasına dönerek yürümeye başladı. Bir his merdivenlerden aşağıya inmesini ister gibi, onu sürüklemesiyle geri döndü. İlk katı yavaşça indi. İkinci kattan inmeye başladığı gibi son basamakta birkaç damla kan olduğunu farketti. Dizleri üstüne çöküp kana elini sürdü. Yeni pıhtılaşmıştı, olduğu yerde etrafa bakmaya devam ediyordu ki başının üstünde tam orayı gösteren kamera farketti.
"Bingo..." diyerek kollarını arkada birleştirip keyifle yürümeye başladı. Melek'in sayesinde burada kavga eden insanların varlığını öğrendiğini zannetti.
"Bakalım kimmiş şirketi ringe çeviren."
O kanın aradığı kişiye ait olduğunu hiç tahmin etmiyordu. Çalışanların küçük bir münakaşa yaşayarak kavga ettiğini düşündü. Mantıklı ve gerçekçi tek hareket buydu. Odasına geçtiği gibi güvenlik deparmanını arayarak Muzaffer bey'in odasına gelmesini söyledi. On dakika sonra kahverengi saçları arasına beyaz saçlar dizilmiş. Yüzünden gülümsemesi eksik olmayan, minyon tipli, altmış iki yaşındaki güvelik departmanın iyi ve kötüyü çok iyi ayrıştırıp o şekilde muamele yapan şefi içeriye girdi.
"Buyrun efendim beni emretmişsiniz?" diyerek bir ay öncesine kadar sinirden öldüren adamın, nasıl da iyi bir patron olduğunu izledi. Murat'ın değişiminin herkes farkındaydı. Sorumsuz adam gitmiş, iş bilinci ve sorumluluk almaktan korkmayan biri gelmişti.
"Koridorun sonunda ki merdivenlerin kamerası çalışıyor mu?"
"Birkaçı dünden beri çalışmıyor bozulmuş ama tamire gelecekler. Diğer bölümler saniye atlamadan çalışıyor. Bir açık, yanlış mı gördünüz?" İşini temiz yaptığını biliyordu. Yine de gözünden kaçan bir şey olabileceğini varsayarak başını eğdi.
"Bugünün kaydını istiyorum. On bir ve bir buçuk arası. Birde merdiven de birkaç kişi kavga etmiş. Onların da kayıtlarını istiyorum. Çalışan taraflardaki kameralar kavga edenleri bulmamıza yeter. Yarım saat içinde odamda olursa iyi olur." dediği gibi ayağa kalkarak.
"Merdivenin oraya temizlikçi gönder orası temizlensin. Çok önemli bir mevzu daha var. Yirmi gün önce Melek hanımın Suzan sekreteri hastanelik ettiğini biliyorsunuzdur? Bir gün öncesinin kaydını istiyorum." Şimdiye kadar neden aklına gelmemişti anlamıyordu.
"Kimseye bu konu hakkında bilgi verme. Aramızda kalsın, tamam mı?" diyerek kesin bir tavırla cümlesini bitirdi.
"Tamam efendim." Aceleyle odadan çıkarken Murat kum torbasının önüne geçip vurarak sinirini atıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Resmen Aşık 1-2
RomanceHer gün yeni bölüm mükemmel bir hikaye buyurun efendim. :) Bütün patronların seksi olacağını da kim söyledi? Bazıları kıvırcık saçlı, sinir bozucu aynı zamanda sempatik olabilir. Bu patron tamamıyla öyle... Ruhunu sevdiğim kadın olmanı istedim. Ru...