Adamların hazırlanma telaşına girmiş gibi bir halleri vardı. İkisi beni kolumdan çekip arka tarafa çekmişti. Şimdi içeri girseler de bizim olduğumuz yeri görmeyecekleri için beni göremeyeceklerdi. Olanları buradan izliyorduk ve sonunda Joon Myeon ve grup gelmişti. En önden Joon Myeon gelmişti ve çok fazla koştuğundan dolayı nefes nefeseydi. Ona sesleniyordum ama sanki beni duymuyordu. Tek yaptığı önüne gelen herkesi kanlar içinde bırakana kadar dövmekti. Ben ve gruptakiler ona seslenip onu sakinleştirmeye çalışsak da o anki sinirinden olsa gerek bizi duymuyordu.
''Joon Myeon sakin ol!''
''KENDİNE GEL JOON MYEON!''
Hiç birimizi duymuyordu sanki. Bizim olduğumuz yere gelene kadar tüm adamları kanlar içinde kalana kadar dövmüştü ve şimdi sadece eğilmiş dizlerini tutmuş ve nefes nefeseydi. Sonunda benim yanıma geliyordu ki o sırada beni tutan iki adam çoktan kaçmıştı. Bana olabildiğince hızlı bir şekilde gelmişti ve hala hızlı hızlı nefes alıp veriyordu. Bana o kadar sıkı sarılmıştı ki nefes alamıyordum. Evet onun omuzlarına geldiğim için neredeyse boğuluyordum. Beni sıkıyordu ve yüzümün omuzunda kapalı kaldığını bilmiyordu. O sarılıyordu ama ben anın şokuyla sadece bakıyordum. Ona sarılmamıştım ve sadece bakıyordum. Omzumda hızlı hızlı nefes alıp verişini hissedebiliyordum. Tek yapabildiğim ağlamaktı. Şimdi ikimiz de acınacak haldeydik. Gruptaki herkes öylece dikilmiş bizi izliyordu ama Joon Myeon'un umurunda değildi.
Yüzüm onun omzunda gömülü olduğu için kendi konuştuklarımı kendim bile anlamayacaktım ama yine de bunu söylemeliydim.
''Üzgünüm.''
Sadece o sarılmıştı ve ben hala öylece duruyordum. Onun omzundan kafamı çekmiştim ve şimdi tüm gruba bir şeyler söylemeliydim. Ama yine olmamıştı. Yine ağzımdan çıkabilen tek söz buydu.
''Üzgünüm.''
Bu kez kendimi gerçekten tutamıyordum. Ağlıyordum. Kendimi sıkmadan sesli bir şekilde ağlıyordum. Gruptaki herkes sanki kendileri ağlıyormuş gibi bana bakıyorlardı ve yüz ifadelerinden bana acıdıklarını ve canlarının yandığını anlayabiliyordum. Sonunda ortamdaki iğrenç duygusallığa son verebilecek bir kişi çıkmıştı.
''Ne dokunaklı. Ben de duygulanıp ağlamadan hepiniz ağlamayı kesin de eve gidip yemek yiyelim.''