Bölüm 16 ''My Day''

18 5 0
                                    

              Bu saatten sonra bana olan şey hakkında konuşmanın pek anlamı yoktu. Bu şey düşüncelerimde yer ettiği gibi davranışlarıma da yansıyordu ve... Ben bu şeyin ne olduğunu çözmüştüm. 

              Bu gün okula gittim ve sanırım ''Benim Günüm'' diye adlandırabileceğim gün işte bu gündü. 

              İlk teneffüs kimseden ses çıkmamıştı. İkinci teneffüs, üçüncü teneffüs derken... Evet evet üçüncü teneffüste artık o gelmese bile benim onun yanına gitmem gerektiğini biliyordum. Öyle de yaptım. Ama tam ikinci katın koridorunda yine bir çarpışma meydana gelmeseydi iyiydi. O da benim yanıma geliyordu ve ''yine'' çarpışmıştık. Yine ilk ses benden çıkmıştı tabi ki. 

''Selam''

              Gülümseyip elimi kaldırmıştım ve biraz çekingen bir şekilde söylediğimi sonradan fark ettim. O biraz daha canlı bir şekilde söyledi ve elleri ''yine'' ceplerindeydi. Ve bizim muhteşem konuşmamızın içine eden muhteşem ders zilimiz bizi normale döndürdü. Bu kez ondan ses çıktı. 

''Bu kısa teneffüstü''

              Elini yukarı kaldırdı ve işaret parmağıyla yukarıyı -hoparlörü- gösteriyordu. 

''Bir sonraki teneffüste yanıma gel. Seni tanıştırmam gereken arkadaşlarım var. Az çok tahmin edebilirsin.''

              Tabi ki de edebilirdim. Gruptakilerden bahsediyordu. Bunu tahmin edemeyecek kadar da saf değildim. 

''Tabi ki de edebiliyorum -bunu gülümseyip şaka yapmış gibi söyledim-.''

''O zaman tamamdır. Bir dahaki teneffüs.''

''Tamamdır.''

              İkimiz de gülümsedik ve birbirimize onaylayıcı el hareketleri yapıp arkamızı dönüp zıt yönlere gittik. İkimizin de sınıfı aynı tarafta olmasına rağmen birbirimize arkamızı dönüp uzaklaştık. O fark etti mi bilmiyordum ama yanlış yöne giden oydu. Yoksa ben miydim? Aman Allah'ım rezil olmuştum. Yanlış yöne gidenin ben olduğumu fark ettiğim an suratımda dehşet ifadesi belirmişti ve koridorun ortasında ellerimle ağzımı kapatmış ve gözlerimi kocaman açmış şaşkın şaşkın duruyordum. Neyse çok önemli değildi. Koskoca okul yani. Her yöne gidebilme özgürlüğüne sahibiz değil mi ama? 

              Neyse çok uzattım. Sonuç olarak bir dahaki teneffüs bizim sınıfa gelmişti ve ben ''Neden geldin ki? Ben geliyordum zaten'' deyince bizim sınıfta öylece bakan arkadaşını gösterdi. Tanıdıktı evet evet. Nereden hatırlıyordum ben bu çocuğu? İsmini duyunca hatırlamıştım ve şaşkınlığımı gizlemeye çalışmıştım. Se-hun, evet bu oydu. Se-hun'u da aldık ve ben ortada Se-hun ve Joon Myeon yanımda koridorda yürümeye başladık. Olana hala inanamıyordum ama Joon Myeon yürürken elimi tutmuştu. Herkes bize bakıyordu ve benim rezil olmamak için yapmam gereken tek şey şaşkınlığımı gizlemekti. Ama tabi ki de beceremiyordum. 

              Joon Myeon'un ikinci kattaki sınıfına inmiştik ve cidden tüm grup eksiksiz oradalardı. Hepsini dakikalarca süzmüştüm. Biz içeri girdiğimizde herkes bir şeylerle uğraşıyordu ve kimse bizim girdiğimizin farkına varmamıştı. Ta ki birinin ''ahh işte o kız'' diye bağırana kadar. Bağıran kişi gruptandı. Ona dönmüştüm ve evet. Ses tonunun neden tanıdık olduğunu şimdi anlamıştım. Bu Joon Myeon'un evinde beni azarlayan çocuktu. İlk önce o yanıma gelmişti ve tam önümde durup eğilerek söylediği tek şey ''Özür dilerim'' olmuştu. Gerçekten bunu çok cana yakın söylemişti. Bense tam olarak bir abla gibi davrandım ve onu omuzlarından tutup gülümseyerek

''Sorun değil'' dedim.

              Şimdi o da gülümsüyordu ve yanımdan gitmişti. Şimdi tüm konuşanlar susmuştu ve sınıftakiler sadece gruptakilerdi. Dağınık bir şekilde oturmuşlardı ve çoğu sandalyelerinde değil masalarında oturuyordu. Joon Myeon'sa cam kenarındaki en ön masaya oturdu ve konuşmaya başladı. Söyleyecekleri uzuna benziyordu ama kısalığı karşısında hepimiz şaşırmış kalmıştık. 

              Beni işaret parmağıyla gösterdi ve sadece dedi ki:

''Onu... Seviyorum.''

              Şimdi herkesin yüzü bana dönmüştü ve benim bir şey söylemem gerekiyor gibi görünüyordu. Benim söylediklerim onunkilerden de beterdi. 

''IIııııı Şey... Ben de... Onu seviyorum''

              Saf saf gülüyordum ve bir kaç saniye içinde yalnız olmadığımı fark ettim ve tüm sınıf gülüyordu. Ne kadar saçma bir itiraf olmuştu bu böyle. O bölümü zaten geçmemiş miydik? 

              Neyse sonuçta hepsiyle tanışmıştım ve gerçekten ne kadar cana yakın insanlardı bunlar böyle! Daha iyi tanışmak için ve kaynaşmak için artık ara sıra dördüncü teneffüslerde dördüncü katın koridorunda buluşmaya karar vermiştik. Ben de Se-hun'u alıp gelecektim ve Joon Myeon herkesi toplayıp yukarı çıkacaktı. Tabi ki benim günüm olması için bu kadarı yeterli mi? Tabi ki hayır. Aslında o kadar saçma bir şey oldu ki buna neden bu kadar çok mutlu oldum hiçbir fikrim yok. 

              Son teneffüs Joon Myeon bizim sınıfa gelmişti. Bu bile benim için gayet utandırıcı olmasına ve herkesin bana bakmasına neden olmasına rağmen kendi sınıfımda elimi tuttu ve bizim sınıfa da duyurdu. Evet artık cümle alem biliyordu. Açıkçası hem utanmıştım hem de mutlu olmuştum. Joon Myeon sınıftan çıkınca sınıftaki bütün kızlar bana tiksinerek bakmasaydı ve aralarında durmadan benim dedikodumu yapmasalardı sorun yoktu ama bu baya bir kötü olmuştu. 

              Neyse çok uzattım. Kısacası bu gün cidden benim günümdü. Rüyada mıydık yoksa k-dramada mıydık anlayamamıştım. Resmen dizilerdeki esas kız olmuştum. Bu gün benim günümdü. 


First Love a DreamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin