Arkadaşlar yorum ve vote'lerinize ihtiyacım var. Lütfen bölümü okuduktan sonra oylayın ve düşüncelerinizi de yorumla belirtin. Keyifli okumalar! :)
***
''Oooo sen şu meşhur kızsın''
Öğretmenlerin kulağına kadar gitmese sorun yoktu da bu konu artık öğretmenler odasında bile konuşulan ilk konuydu. Peki ben şimdi ne yapacaktım? Artık sınıfa giren öğretmenler bana bakıp, beni beş altı saniye süzüp derse öyle başlıyordu. Teneffüslerde herkes sınıfın kapılarında ve pencerelerinde durup, bana bakıp gruplaşıp benimle ilgili konuşuyorlardı.
Pis dedikoducular.
Tüm konuştuklarını duyuyordum ve tek yaptığım duymuyormuş gibi yapıp öylece sıramda oturmaktı. Sorun şuydu ki Joon Myeon'un yanına gitmek istiyordum ama daha sınıftan çıkmadan bile böyleyse çıksam kim bilir ne olurdu. Resmen korkağın tekiydim. Çıkamıyordum. Ben gidemiyordum hadi neyse de o neden yanıma gelmiyordu? Sabah sınıfa girince sinirle yere fırlattığım çantama baktım ve yerden aldım. Açtım ve kulaklığımı çıkardım. Çantamı tekrar atıp kulaklığımı çözmeye çalıştım. Ve her zamanki gibi beş dakikamı aldı. Kulaklığımı çözüp kafamı kaldırıp baktığımda sınıf boştu. Kolumdaki saate bakınca dersin beden olduğunu hatırladım ve içimden ettiğim küfürler...
Kötü hissediyordum. Derse gitmemeye karar verdim ve kulaklığımı telefonuma taktım. Kafamı gömdüm ve dinledim. Dinledim. Beni anlatan bir müzik daha... Dinledikçe boşalmak geliyordu içimden. Yere bakıyordum. Sınıf boşken öyle sessizdi ki gözyaşlarımın yere düşme sesini duyabiliyordum. Kafamı çevirdim ve biraz da yan durdurmak istedim. Sanki varlığını hissetmiştim. Sezmiştim de öyle sağa çevirmiştim kafamı. Joon Myeon aynı şekilde kafasını sıraya gömmüş beni izliyordu. Şaşırmamıştım. Aslında şaşırmıştım ama varlığının verdiği huzurla ağzımı açıp tek kelime söylemek istemiyordum. Sustuk. İkimiz de dakikalarca sustuk. Hala ağlıyordum. Yavaşça yerinden kalktı. Gözlerim kapalıydı ama kalktığını duymuştum. Sonrasında yüzüme yakın bir nefes hissettim ve gözümü açtım. Elinin tersiyle yanağımı okşuyordu. Yanağımın ıslaklığını fark etti. Sorarcasına bir ifade oluştu yüzünde.
''Neden yalnızsın?''
Sorusu şaşırtmıştı açıkçası. ''Neden ağlıyorsun'' değil de ''Neden yalnızsın'' demişti.
Kafamı kaldırdım ve gözyaşlarımı sildim.
''Neden gelmedin? Beklediğimi bilmiyor musun? Durumumun farkında değil misin?''
Ani bir çıkış yapmıştım ama içimden ne gelirse söylemeye kararlıydım. Oysa gayet sakin konuşmuştu.
''Özür dilerim.''
''Ben yapamıyorum ya. Benimle dertleri ne söylesene Joon Myeon?''
Şimdi sesli ağlıyordum ve gerçekten sinirliydim.
''Sen... Onları gerçekten umursuyor musun?''
''Umursamayayım mı? Nasıl olacak o iş? En iyi arkadaşlarım gözümün içime bakarken dedikodumu yapıyor. Sorun ne biliyor musun? Hiçbirisi de gelip konuyu bir de benden dinlemek istemediler. Söylentilere inanırken benden uzaklaşıyorlar ve buna öğretmenler de dahil oldu.''
Son cümleyi söylerken ne kadar bağırdığımı ve bağırırken bir yandan da ağladığımı fark ettim. Joon Myeon şaşkın şaşkın bana bakıyordu.
***
Öğle arasından bir önceki teneffüste Joon Myeon gelmişti ve ben yine aynı pozisyonda sıramda uyumakla meşguldüm. Hafifçe dürttü ve uyandırdı. Sınıf sessizdi. Herkes bize bakıyordu. İlk defa dedikodular sınıfa Joon Myeon'un girmesiyle durmuştu. Elimden tuttu ve beni hızlıca çekip sınıftan çıkardı.
Joon Myeon'la sınıftan çıktıktan sonra koridorda gidiyorduk ki duyduğumuz bir şeyle öylece kalakalmıştık. Koridordaki o gürültülü kalabalık sesi aniden kesilmişti. Herkes susmuştu. Joon Myeon ani bir hareketle döndü ve hızlıca koşmaya başladı.
''Joon Myeon DUR!''
Yapacağı şeyden emindim ve onu durdurabileceğimi de sanmıyordum. Çok sinirlenmişti. Çocuğu duvara yaslamıştı ve yakasından tutmuş kaldırırken bir yandan da ona haykırırcasına soruyordu.
''Ne dedin sen? Bir daha söylesene o dediğini! Ne dedin lan demin sen!''
Çocuk benim hakkımda bir şey söylemişti. Kötü bir şey...
İlk başta onları ayırmaya çalışsam da daha doğusu Joon Myeon'u çocuktan ayırmaya çalışsam da başaramamıştım ve Joon Myeon çoktan bir kaç yumruk atmıştı. Şaşkın şaşkın izliyordum. Herkes gibi...
Koridorun başından gelen düdük sesiyle herkes kafasını çevirmiş o tarafa bakıyordu. Joon Myeon hariç... O hala çocuğun kanlı suratına vurmaya devam ediyordu.