Salih hakkında dönen olaylardan habersiz, kendi heyecanın tadını çıkarıyordu. Normalde kızların kendisine baygın bakışlarla bakmalarından rahatsız olurdu ama şimdi Perran'ın hayran bakışlarından memnundu. Çünkü arkadaşının çapkın bakışlarının onun üzerinde olmasına, Yasemin'in sinirlendiğini fark etmişti. Masada tam karşında oturan Perran, cüretkâr bir edayla, sıcağı bahane ederek yüzündeki tül peçeyi bile açmıştı. Gerçi yanında huri kızı dururken aklı başında kimse Perran'a bakmazdı ama bundan kızın haberi yoktu anlaşılan.
"Sırtın iyileşti mi Perran?" dedi Yasemin, Salih'e dalıp gitmiş arkadaşının ilgisini çekmek için.
Perran utancını anımsatan Yasemin'e kızgın bir bakış fırlattı. "İyiyim, çok şükür." dedi. "Sormak bugün mü aklına geldi?"
"Gözüme bir karınca takılınca hatırladım." dedi masumca. "Hemen bozulma yahu."
Salih masaya dirseklerini dayadı, Perran'a doğru eğildi. "Geçmiş olsun, bir rahatsızlık mı geçirdiniz?"
Perran iç geçirerek Salih gibi dirseklerini masaya dayadı ve büyük gözlerini küçülten hülyalı bir bakış eşliğinde konuştu.
"Ah, sormayın paşazadem başıma gelenleri... Başıma gelen pişmiş tavuğun başına gelmemiştir. Kötü talihe bakın ki, benim gibi taze pilicin başına geldi."
Yasemin araya girdi. "Evet, bence de sormayın. Perran anlatmak istemiyor, zorlamak gereksiz."
Salih, Perran'dan gözlerini ayırmadan konuştu. "Çok dertlenmişsiniz Perran Hanım, belki anlatırsanız açılırsınız."
Perran ağzını açmıştı ki, Yasemin de dirseklerini masaya koyarak ikisinin arasına girdi. "Açılacak kadar önemli değil, karınca yuvasının üstüne çıkmış görmeden. Karıncalarda..."
Salih yan gözle kıza bakınca Yasemin yediği haltı fark ederek kızardı. Bir saattir bu ikisinin sohbetini engellemek için yapmadık kurnazlık bırakmamıştı. Her lafa atıldığı yetmiyormuş gibi arada Salih'i bozacak laflar ediyordu. Salih, onun her küçümseyişi karşısında olgun bir tavırla davrandıkça daha da sinirleniyordu. Ne Perran'ın Salih'e ilgisine engel olabilmişti, ne de suratsızın Perran ile konuşmaya çalışmasına. Yasemin küskünce geriye yaslandı.
"Devam edin lütfen." dedi Salih olan kibarlığıyla.
Perran baygınca Salih'e göz süzdü. "Devam mı edeyim efendim? Neye? Ne konuşuyorduk?"
Salih gülümseyerek geriye çekilince Perran güçlü bir iç çekişle, çenesini avucuna koydu. Arkadaşının bu çapkın tavırlarına iyice sinir olan Yasemin ise burnundan soludu.
"Salih Hüsnü Bey, sanırım öğle yemeğine katılacaksınız, değil mi?"
Kızın dişlerinin arasından hiddetle fırlayan sözler karşısında Salih geri adım attı. Çok üstüne gitmemesi gerekiyordu, dozu zaten çoktan aşmıştı. Yasemin'in önünde, Perran'a haddinden fazla ilgi göstermişti. Boğazını temizleyip Yasemin'e döndü.
"Çok isterdim ama varlığımın size rahatsızlık vermeye başladığını görüyorum. Sizi bu eziyetten kurtarmak için izninizi istiyorum."
Yasemin beklemediği bu veda konuşması karşısında afalladı. Son bir saattir adamı kovmaktan beter etmişti, tam yemek için içeri geçmeyi teklif ettiğinde ise gideceğini söylüyordu. Niyeti evdekilerin kalabalığında Salih'in bu tehlikeli flörtünden vaz geçmesini sağlamaktı. O ne söyleyeceğini bilemezken, doğrulan Perran atıldı.
"Bu ne acımasız bir lakırdı Salih Bey, varlığınızın bir insana eziyet verdiğini, hayal dahi edemem."
"Çok kibar ve anlayışlısınız Perran Hanım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Öte
Historical FictionBir mektupla başladı her şey... Bu öyle bir mektuptu ki, ne yazanın niyetine hizmet etti, ne de okuyanın isteksizliğine kulak verdi... Umursamaz bir küstahlıkla savurdu, iki şaşkın genci sevda rüzgarına... İki kalpten biri, aşkı tanırken okyan...