"A, ağabeyim!" diye Hüma'nın fısıldadığını işittim.
Salih ne olduğunu anlamamış gibi Rosa'ya döndü. Rosa cilveli bir tavırla, öne çıkardığı Salih'in yanağını eliyle okşadı. Kalabalık seçimin yapıldığını anlayıp saygılı bir coşkuyla kutlarken, iki roman hala dikilen beş erkeği ortadan çekti. Behzat şaşkındı, Hüma şaşkındı, Salih dahi şaşkındı... Ben ise çok kızgındım. Çok, çok kızgın!
Dairedekiler huşu içinde ayini bekleyen müritler gibi yere çöktü, bu iyi olmuştu çünkü ayakta duracak halim yoktu. Ya bayılacaktım, ya da son hızla atılıp esmerin saçını başını yolacaktım. Rosa, Salih'in elinden tuttu ve ateşin yanına çekti. Salih bakışlarını kadından ayırmadan ne olduğunu kavramaya çalışıyordu. E, be sersem adam! İstemem deyip kenara çekilsene!
Müzisyenler hemen çalgılarıyla öne çıktılar ve hafif bir ezgi meydanda yankılanmaya başladı. Etrafımdaki herkes hiç yokmuşçasına silindi, koca meydanda sadece üçümüz vardık. Esmer güzeli Rosa, nişanlım olacak suratsız ve şu anda neden surat asmadığını merak eden zavallı ben. Rosa kıvrak adımlarla Salih'in arkasına geçti. Salih nihayet olayı anlamış gibi yarım bir gülümsemeyle kızın hareketlerini izliyordu. Kız salınarak Salih'in omuzlarına uzandı, ceketini üstünden sıyırıp kenara bıraktı. Dans figürlerine başlarken öne geçti ve çapkın bir gülümsemeyle gömleğin yakasına uzandı. İki düğmeyi iliğinden kurtardıktan sonra gerileyip baştan aşağıya süzdü.
Kasıldığımı ve yumruklarımı sıktığımı hissettim. Salih bu rezilliği neden durdurmuyordu? Müzik ezgi değiştirdi ve kıvrak bir tona büründü. Rosa asıl dansına başladı. Nişanlımın etrafında dönerken tüm yeteneğini cilvesiyle birleştirip seyircilerin gözlerini büyüten, ağızlarını açıkta bırakan bir şova çevirdi. Kız dönüyor da dönüyor, salınıyor da salınıyordu. Salih'ten uzaklaşmadan, dokunmaktan beter figürlerle ilgiyi üstünde toplamıştı. Salih beyimiz ise saçlarının yarı yarıya kapattığı yüzünden anladığım kadarıyla halinden memnundu. Bana sonsuz gibi gelen bu dans gösterisi, hissettirdiğinin hakkını verircesine bitmek bilmiyordu.
Sabrım o aptalca harekete kadar taşmamıştı ama Rosa kırmızı dudaklarını Salih'i öpecekmiş gibi uzatıp çektiğinde sırtım bir kedi sırtı gibi ürperdi. Bu denli pervasızca ben dokunamıyordum suratsıza, bu kadın kim oluyordu da, nişanlıma cilve yapıyordu? Rosa aynı hareketi yeniden yaptı ve bu sefer dokunmasına ramak kalmıştı. Yerimden hızlıca kalktım ve kimsenin beni durdurmasına fırsat vermeden uçarcasına, dans azgınını kolundan tuttuğum gibi nişanlımdan uzaklaştırdım.
"Sen orada dur bakalım!" dedim kıza bağırarak. "Edebinle dans et diye sabrettim."
"Ne yaparsın kızcağız!" diye Rosa çığırıverdi. "Oyunu ne bozarsın?"
"Oyununa başlatma!" dedim ve milletin bizi izlemesine aldırmadan Salih'e döndüm. "Düşün önüme beyefendi, sizin de suçunuz belli."
Rosa, nerden çıktı anlamadım, fırlayıp Salih'in koluna yapıştı. Ben nişanlıma bu kadar rahat dokunamıyordum, bu kadın ne hakla! Tamam, sevmiyorum ama gözümün önünde başka kadınlara öptürecek kadar geniş değildim. Hızlı müzik sesini işittim ama sebebini anlayamadım. Biz burada kavga ediyorduk değil mi? Rosa cırtlak sesiyle bağırdı.
"A be git, paçoz, benim payıma ne göz koyarsın?"
"Senin payın mı?" diye köpürdüm. Kızın kolunu tutup Salih'ten ayırmaya çalışırken bağırmaya devam ettim. "Sahipli adama göz koymaya utanmıyor musun sen?"
"Kız, nereden belli sahipli olduğu bu civanın? Alıncığında mı yazar?"
"Yazar yazmaz sana ne! Tapusu benim, sana anca karşıdan bakmak düşer."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Öte
Fiction HistoriqueBir mektupla başladı her şey... Bu öyle bir mektuptu ki, ne yazanın niyetine hizmet etti, ne de okuyanın isteksizliğine kulak verdi... Umursamaz bir küstahlıkla savurdu, iki şaşkın genci sevda rüzgarına... İki kalpten biri, aşkı tanırken okyan...