Behzat tek başına beklediği odada sert divanın üstünde oturmaktan sıkılmıştı. Sıra kapıcısı odaya girince ayağa fırladı. Adam onu Necmettin Raif efendinin odasının önünde bıraktı. Behzat hafif bir titremeyle oda kapısını tıklattı ve yavaşça içeri girdi. Daha önce geldiğinden ne yapacağını az buçuk biliyordu.
''Selamünaleyküm hoca efendi.'' diyerek paravana doğru yürüdü ve diz çöktü.
''Aleykümselam.'' dedi hoca efendi, tonu oturmamış sesiyle. ''İstediklerimi getirdin mi?''
''Getirdim hazret ama dileğim değişti.'' Dedi ve hocadan bir tepki gelecek mi diye bekledi. Ses çıkmayınca kendisi sormaya karar verdi. ''Bir laf lütfetmeyecek misiniz?''
''Senden sonra da yardım edeceğim insanlar var, dileğini çabuk dillendir!''
Behzat konunun bu kadar kolay çözülmesine sevinerek hemen konuştu. ''Saçların sahiplerinin kara sevdayla birbirlerine bağlanmasını istiyorum. Özellikle kızın diğerine...''
Hoca onun sözünü kesti. ''Yetişir, yetişir. Sen dileğini söyledin. Duamı ederim sen de değişen niyetinin sonucunu beklersin.''
''Kabulü kesin midir?''
Hoca bir an durakladı. Sonra kızgın bir sesle konuştu. ''Yanıldığım görülmedi ama senin yarına sağ çıkamayacağın gibi, değişen niyetin de geç kabul olabilir.''
''Bir ay içinde...''
''Münasebetsiz lakırdılar etme!'' diye çatlak bir sesle kükredi hoca.
Behzat sıkıntıyla dudağını sarkıttı. Bir ay içinde mesele çözülemezse işler daha da karışacaktı. Salih ile evlenmiş olan Yasemin'in ilgisine yine de hayır demezdi ama Salih'ten bir parça çekiniyordu. Hoca yeniden konuşunca paravana baktı.
''Belki bir altın daha eklersen büyü daha da kuvvetlenir.''
''Elbette'' diye sırıttı Behzat. Hemen elini cebine attı ve çıkardığı mendilleri yere bıraktı, iki altının üstüne bir altın daha yerleştirdi. ''Size ne kadar minnettar olsam azdır hoca hazretleri. İnanın, iyilik ve mutluluktan başka bir amacım yok.''
''Peki, peki. Şimdi çıkabilirsin!''
Behzat soğuk taştan kurtulduğuna sevinerek doğruldu, gönül rahatlığıyla kapıya doğru yürürken paravana selam verdi.
''Hayırlı günler hoca efendi''
Hocadan ses çıkmadı, selam ekleyen Behzat bir saniye durakladıktan sonra kapıyı açıp dışarı çıktı. Sıra bekçisine dahi bakmadan ruhunu saran umut ve neşeyle cümle kapısına doğru yürüdü. Sıra bekçisi bir sonraki müşteriyi içeri almadan önce hocanın kapısını açıp içeri girdi.
''Adamdan parayı alman ne uzun sürdü!''
Paravanın ardından genç bir ses yükseldi. ''Sersem adam büyünün emin olmasını istiyor utanmadan.'' sonra sesin sahibi meydana çıktı.
Şaşırmayın. Gördüğünüz Necmettin Raif hoca hazretlerinin ta kendisi! Besili, orta boylu, bıyıkları yenice terlemeye başlamış, on altı yaşındaki bu genç adam; gün boyunca ona yardım dilenilen kişi oluyor. Yetişkin olmaya çalışan sesinin tonunu ayarlamak onun için şimdilik zor olsa da bir iki seneye kadar toparlanacağına eminiz. Bu ulu görev bir buçuk sene önce hakkın rahmetine kavuşan birinci Necmettin Raif hocadan ona kalmıştı. İkinci Necmettin Raif hoca olarak halka hizmet etmeyi borç bilmiş ve dedesinin izinden gitmişti. Bu yüce amaç için ona yardımcı olan amcasını da unutmamak gerekiyordu.
''O kadınlardan para aldın mı amca?'' dedi yerdeki mendilleri aldı, içlerindeki parayı amcasına uzattı. ''Şişko kadın işi bozacak diye çekindim.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalpten Öte
Narrativa StoricaBir mektupla başladı her şey... Bu öyle bir mektuptu ki, ne yazanın niyetine hizmet etti, ne de okuyanın isteksizliğine kulak verdi... Umursamaz bir küstahlıkla savurdu, iki şaşkın genci sevda rüzgarına... İki kalpten biri, aşkı tanırken okyan...