Bölüm 47

142 24 8
                                    

Salih, Afife Hanım'ın sesiyle doğrulup kapıya doğru baktı ve eli yeniden göğsüne gitti. Çünkü kalbi atmayı bırakmıştı. Tıkırdayarak midesine kadar düştü. Kapının önündeki meleğimsi yaratığın tek eksiği, açmadığı mücevher kakmalı ipek kanatlarıydı. İkinci bir güneş gibi odaya doğan Yasemin, durgun bakışlarına rağmen saf güzelliğiyle, insanı akılsız bırakıyordu. Hafifçe pembeleşmiş yanaklarından daha koyu dudakları ışıldayan beyaz teninde açan bir gül goncasını andırıyordu. Saçları, güzelliğini örten tülün hapsinden azat edilmiş omuzlarından aşağıya dökülüyordu. Yay gibi kaşlarının altında zümrüt bakışlarını üstünde olduğunu fark edince baştan ayağa titredi. Bacakları istemsizce hareket etti, sendeleyerek ayağa kalktı.

''Hayırlı günler dilerim Yasemin Hanım.'' dedi gönlünden kopup gelen bir tapınmayla başını eğerek.

Yasemin titrek bir nefes alıp bakışlarını yere indirdi. Böyle olmaması gerekiyordu. O, Salih'ten nefret ediyordu. Behzat'ın yazdıklarını düşünerek doğruldu, hala ayakta duran genç adama bakmaksızın annesine doğru yürüdü.

''Hoş geldiniz Salih Bey.'' dedi cansız bir sesle.

''Hoş bulduk.'' dedi ama genç kızın değişen ifadesi karşısında sarsılmıştı. Şaşkınlığını normal karşılayabilirdi, fakat gözlerine yerleşen keskin ifadeye hiç hazırlıklı değildi. Yasemin umursamazca annesinin yanındaki koltuğa otururken o da yerine çöktü.

Afife Hanım gerginliği fark ederek yumuşatmak için atıldı. ''Salih Bey de tam yolculuğunu anlatıyordu. İşini çabucak bitirme telaşıyla acele giderken küçük bir kaza atlatmış.''

Yasemin başını çevirip adama bakmış bulundu. Salih neyse ki ona bakmıyordu, hayal kırıklığı okunan bir ifadeyle başı hafifçe eğikti. Çenesindeki sarartı, elmacık kemiğinin üstündeki hafif bere ve dudağının ortasındaki ufak yarayı fark etti. Görünürde başka hasarı yoktu ama yine de içi daraldı.

''Geçmiş olsun.'' dedi konuştuğunu anlamadan.

Genç adam saçını düzeltip başını salladı. ''Eksik olmayın.''

Kapı çalınıp içeri giren uşağın getirdiği ayranlar önlerindeki yuvarlak sehpaya konana dek kimse konuşmadı. Afife Hanım lafı alması gerektiğini düşünüp yeniden konuştu.

''Yolculuğunuz da pek vakitsiz oldu. Anneniz Sema Hanım ile hazırlıkları tamamlamaya çalıştık, fikrinizi sormak kısmet olmadı. Kendinize bir gelin, yorgunluğu atın da oturup konuşalım.''

''Yapılan hazırlıklar hakkında annem ile konuştum efendim, size müteşekkirim, elimde olmayan bir nedenle ortaya çıkan bu münasebetsiz durumu kapatmak için verdiğiniz gayrete de çok teşekkür ederim. Bu kadar uzun süreceğini tahmin edemedim, özür dilerim.''

''Özürlük durum yok oğlum, zaten kadınların işi kalmıştı. Gözden geçirilse kafi gelecek.''

Salih heyecanını bastırmak için Yasemin'e bakmamaya çalışıyordu ama çok zordu. Özlediği çehreye doğru çekildiğini hissediyordu ve gül kokusuyla şimdiden sarhoş olmuştu. Cenneti andıran mis kokuyu burnuna doldurmak için derin bir soluk aldı. Yasemin'in varlığına bu kadar muhtaç olduğunu şimdiye kadar anlamamıştı. Duygularını bastırmak adına aklındaki konuyu açmaya karar verdi.

''Daha önce konuşma fırsatı bulamadığımız bir konu vardı. Nerede yaşayacağımızı Yasemin Hanım'a soramamıştım.'' Çekinerek Yasemin'e doğru baktı. Genç kız hemen bakışlarını yere indirince Salih onun bu tavrını utangaçlığa yormak istedi ama içinden bir ses ona sinirli olduğunu fısıldıyordu. Sebebini merak ederek Afife Hanım'a döndü. ''Ben boğazdaki yalıyı hazırlatmak istiyorum ama sizin önceden görmeniz gerekiyor. Beğenirseniz taşınma işlemlerine başlayacağız.''

Kalpten ÖteHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin