12

331 33 28
                                    

"Yani sadece bunlar yaşandı? Herhangi bir yakınlaşma bile olmadı?" Elimdeki paspası mermer zemine iyice bastırırken gözlerimi kapadım ve başımı hayır anlamında salladım. "Amma sıkıcı geçmiş." 

Bruce'a iki gün önce Mason ile gölün yanında olan anımızı anlatmak gibi bir hata yapmıştım ve sonunda tahmin ettiğim gibi pişman olmuştum.

"O benim arkadaşım. Ona karşı değişik duygular hissetmiyorum ve onun da hissetmediğinden eminim. Bir kız ve erkek takıldığı zaman illa ki sevgili olmuyorlar."

"Saçmalıyorsun. İşler her zaman o aşamaya varır," diye ciyakladı ve güldü.

Louis ile olan olayın üstünden henüz iki gün geçmişken bu tür bir konuşma yapmak beni tüketiyordu ama bir şey belli etmek istemediğim için normal bir şekilde devam etmeye çalışıyordum.

"Bak ne diyeceğim. Sen diğer salonu temizle. Burayı ben hallederim." 

Başım çatlıyordu. Tek istediğim biraz sessizlikti ve o da Bruce buradayken imkansız gibiydi. Sürekli Mason'dan bahsedip duruyordu. Oysa ilk gün onu ilk gördüğümde böyle biri olmadığını düşünmüştüm ama elbette ki yanılmışım.

"Emin misin?" diye sordu salonda gözlerini dolaştırıp. "Burası gerçekten büyük bir salon." 

Başımı salladığımda neyse ki ısrar etmeden elindeki havlusunu aldı ve beni salonda tek başıma bıraktı.

Paspası elimden bırakıp salonun ortasındaki masaya doğru ilerledim. Şu Zayn ve onun uzun parmakları ile birlikte rüyamı ele geçiren masa. Özür dilerim, kabus. Gerçekten hiç iyi bir rüya değildi. O aptal, artık rüyalarımda bile beni rahat bırakmıyordu. O kadar iğrençti ki rüyanın yarısında soluk soluğa uyanmıştım.

Elimdeki bezi masanın diğer ucuna fırlattım ve salondan çıktım. Artık sinirlerimi bozmaya başlamıştı. Benimle konuşmak mı istiyordu? Ona istediğini verecektim ve daha sonra vicdanımın getirdiği suçluluk duygusundan kurtulup ondan tamamen uzaklaşacaktım. Benden ne istiyordu ya da tüm bunlar da tıpkı önceden yaptığı gibi bir oyun muydu bilmiyordum ama bunu artık sonlandırmak istiyordum. Çünkü onu karşımda görünce boğazımın düğümlenmesi ve rüyalarımı bile ele geçirmesi sinirlerimi bozuyordu.

Uzun koridorda yürürken bacaklarımın titrediğini hissedebiliyordum. Bu ondan korktuğum için ya da çekindiğim için değildi; ona sinirlendiğim içindi. Bir an o aptal rüya o kadar gerçekçi gelmişti ki uyandığımda hissettiğim siniri hala hatırlayabiliyordum. Ve işte bu yüzden onunla ciddi bir konuşma yapmalıydım.

Odasının önüne geldiğimde askerler başta beni engellediler ama onları itekleyerek içeri girdim. Benimle birlikte onlar da aynı anda içeri girmişti. Zayn'i üst tarafı tamamen çıplak bir şekilde gördüğümde aniden böyle girdiğim için pişman olmuştum. Ben kendime gelene kadar iki asker de kollarımdan tutup hareket etmemi engellemişlerdi.

"Özür dilerim efendim, engellemeye çalıştık ama..."

"Bırakın onu ve odadan çıkın." Bu saraya geldiğimden beri ilk defa onunla beş saniyeden uzun bir süre göz teması kurmuştum. Kollarımın üzerindeki eller gevşedi ve daha sonra askerler odadan çıktı. Kapı kapanır kapanmaz ağzımı açtım ama elini kaldırarak beni durdurdu. "Sakin ol."

"Ben zaten sakinim," dedim neredeyse bağırarak. "Senin o aptal askerlerin beni zorla tuttu. Hayır ne bu korumacılık olayı, anlamıyorum. Seni öldürecek değilim... yani en azından şimdilik." 

Gülerek yeni çıkmaya başlamış olan sakallarını kaşıdı.

"Ne istiyorsun?" diye sordu iki elini birleştirerek.

Fire Empire (Askıda)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin