Sınav haftası diye geç gelir demiştim ama sürpriz yaptım;);););
İsterseniz bölümü Fix You - Coldplay ile okuyabilirsiniz. Son sahnelere doğru çok duygusallı oluyor:') Şu yukarıya koymaya çalışırım ama Louis'nin gifi var koymadıysam onu kaldıramadığımdan. İyi okumalarxx
Prens Zayn'di... Prens Zayn'di... Prens Zayn'di...
Bu kelimeler beynimde milyonlarca kez tekrarlanmaya başladı. Başım öyle bir şiddetle dönüyordu ki bayılacağımı sandım.
Gözlerinin içine tam olarak baktım. Ve o an kalbim kırıldı. Yüzümü buruşturdum, tenimdeki bütün rengin kaybolduğunu, kanımın çekildiğini hissedebiliyordum. Mutluluğum tamamen kaybolmuştu. Ona tamamen bakmaya cesaret bile edemiyordum. Onu o nefret ettiğim madalyalar ile süslemiş kraliyet üniformasının içinde görmeye katlanamıyordum. Tam olarak gerçek bir soylu gibi görünmesine dayanamıyordum. O mükemmel, parlayan tacı kafasında görmek içime berbat bir his yayıyordu.
O benim tanıdığım Zayn'den tamamen uzaklaşmıştı. Benimleyken tıpkı bizden biri gibi, halktan biri gibi görünüyordu. Şimdi o adamdan eser yoktu. Artık tepeden tırnağa bir prens gibi giyinmişti. Bir soylu gibi. Onlardan biri gibi.
Hastalıklı bir his beni ele geçirmeye başlamıştı. Bütün bedenimi, kalbimi, ciğerlerimi, zihnimi paramparça ediyordu. Beni tamamen yok etmek üzere içine doğru çekiyordu ve ben buna dayanamıyordum. Gerçekten buna dayanamıyordum.
Bedenim hıçkırıklarla sarsılırken yere eğilip cam parçalarını ve etrafa saçılan çatal bıçakları tepsinin içine koymaya çalıştım. Görüşüm fazlasıyla bulanık olduğu için elime ne aldığıma dikkat bile etmiyordum. Onu tanımıştım. Güçlü taraflarını görmüştüm. Kırılganlıklarını, yaralarını görmüştüm. Ama o bana ihanet etmekten, yalan söylemekten başka hiçbir şey yapmamıştı.
Yanağımdan süzülen yaşlar tepsinin içinde tok bir ses çıkarıyorlardı. Hızlı bir biçimde cam kırıklarını doldurmaya devam ettim. Ve daha sonra elimde keskin bir acı hissettim. Bu kadar ruhsal acıdan sonra fiziksel bir acı katlanılmaz olmuştu. Elimi kaldırıp baktığımda görebildiğim tek şey kandı. Camları bırakıp dizlerimin üzerine oturdum ve ağlamaya devam ettim.
Üzerimde hissettiğim karaltıyı başta umursamadım ama umduğumun tersi çıkıp gitmediği için vazgeçtim. Kafamı kaldırıp baktığımda başım döndü. Sesim etraftaki sesi bastırmasa bile oldukça sesli bir şekilde ağlıyordum. Elimdeki kesiğin üzerine karşımdaki kişi dokununca daha fazla ağlamaya başladım. Normalde bu kadar küçük bir kesiği umursamazdım ama bu beni bitiren son nokta olmuştu.
"Brookly, sakin ol. Bana bak," diye fısıldadı. Tekrar ona bakmayı denedim ama görüşümü bulanıklaştıran göz yaşlarım nedeni ile karşımdaki kişiyi net göremiyordum. "Ah, lütfen. Yapma. Bana bak, ne oldu?"
Gözlerimi sımsıkı kapadım ve başımı salladım. Elimdeki yarayı umursamadan etraftaki cam parçalarını toplamaya devam ettim. Ama daha sonra belimde bir çift el hissedince irkildim. Beni ayağa kaldırıp yüzümü ellerinin arasına aldı.
"Bana bak."
"Hayır..." Başımı bir kez daha salladım. "İstemiyorum."
"Buraya gel."
Kollarını bacaklarıma doladı ve ayaklarım aniden yerden kesildi. Kollarımı boynuna dolarken başımı boynundaki boşluğa yasladım.
Kralın sesi biz içeri girdiğimizde bile kulaklarımda yankılanıyordu. Gözlerimi araladım ve birkaç kez kirpiklerimi kırptıktan sonra net bir şekilde görmeye başladım. İlk gördüğüm şey Mason'ın yüzü olmuştu. Ve daha sonra açılan bir kapı. Mason beni içeri taşıdı ve bir yatağın üzerine koydu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire Empire (Askıda)
FanfictionBir zamanlar bir krallık varmış; ihtişamlı, en ince ayrıntısına kadar özenilmiş duvarlar ile süslenen. İnsanlar bu krallığa Ateş Krallığı demiş. Zayıflıkları tarafından yenilen, sonu olmayan bir çukura düşmüş olan bir kız ve en az kız kadar acı ve m...