Merhaba... uzun zaman oldu değil mi? Hepinizi çok özledim umarım hala buradasınızdır çünkü elimden geldiği kadar yazmaya devam edeceğim. Çok şey yaşandı şimdi aklımdakileri aktarmak için en uygun zaman.
Hepinizi seviyorum, tabi buradaysanız, iyi okumalar...
Aralık ayında olmamıza rağmen her yer karla kaplanmıştı. Mutfaktaki aralık pencereden içeri can yakıcı bir soğukluk giriyordu. İçimde huzursuzluk yaratan tüm duygular da zaman geçtikçe tıpkı etrafta süzülen kar taneleri gibi birbirine girip etrafta kasvetli bir hava oluşturuyordu.
"Kendini dondurmaya mı çalışıyorsun?" Archie elindeki bardağı tezgahın üzerine koyuduktan sonra pencereye döndü ve sıkıca kapattı. Onun bardağını da alıp köpüklemeye başladım.
Salon ile mutfak arasında küçük bir koridor vardı. Hala yanlarında olduğumuz aile salondaki şöminenin önünde oturmuş birbirleri ile konuşuyorlardı. Onlar için sorun yoktu. Birlikteydiler ve sıcak bir evleri vardı.
"Daha fazla burada kalamayız." Söylemeye mecburdum. Ona doğru döndüm ve kızarmış gözlerim ile yüzüne baktım.
Kalçasını yanındaki ahşap masaya dayayarak kollarını çapraz bir hale getirdi. "Ne yapmayı planlıyorsun?"
"Bilmiyorum," dedim. Ellerimin köpüklü olmasını düşünmeden önümdeki saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. "Bir şeyler. Önemli değil. Onlar mutlu bir aile ve onları daha fazla riske atamam. Bir haftadır buradayız, Archie. Bizi bulmaları an meselesi."
Rahat ama bir şekilde bizi küçümseyen bir tavırla bana baktı. "Biz onlara bir şey yapmıyoruz. Dışarıdaki havayı görmüyor musun? Bu şekilde nereye gitmeyi düşünüyorsun?"
"Bizim ailemiz yok oldu. Bir hiç için. Aynısının bu ailenin başına gelmesine de izin veremem. Özellikle bu sırf benim keyfim içinse hiç olmaz. Gidip teslim olabiliriz."
Boğazından garip bir ses çıktı. "Tabii sana bir şey yapmazlar. Bizi arıyorlarsa bunun tek nedeni benim askerlikten kaçmış olmamdır. Bunu senin için yaptım, Brooklyn. Ama oraya bir daha dönmem. Seni bilmem ama ben ölmek istemiyorum."
"Bir şeyler yaparız, bir yolunu buluruz ama burada bizi ne zaman bulacaklar diye düşünüp korkuyla oturamayız. Bu şekilde hiçbir şey elde edemeyiz." Cevap vermediği için arkamı dönüp ellerimi lavaboda yıkadım. Archie'nin önüme geçmesine izin vermeden tahta dolaba ilerleyip kapağını açtım. İçinden bir chili konservesi alıp tekrar tezgahın yanına döndüm.
"Özür dilerim." Arkamdan adım sesleri geldi. Elini çeneme koyup yüzümü onun yüzüne çevirdi. "Özür dilerim, Brooklyn. Öyle kaba konuşmamam gerekirdi. Seni anlıyorum." Bakışları tekrar onlara gitti. "Haklısın. Onları tehlikeye atamayız. İstediğin zaman gideriz, anlaştık mı?"
"Kar yavaşladığında gideriz," dedim kuru bir sesle. "Onlara güney tarafında arkadaşının bir kulübesi olduğunu söyle yoksa bizi bırakmazlar."
"Tamam."
"Böylesi herkes için daha iyi."
"Biliyorum," Sıcak bir gülümseme takınıp kollarını açtı. "Gel buraya."
Tereddüt etmeden kollarının arasına girdim ve başımı göğsünün üzerine koydum. Kollarımı beline dolayıp gözlerimi kapattım.
"Her şey düzelecek. Buradan kurtulacağız. Sana bahsettiğim gibi kimsenin bizi bulamayacağı bir yerden büyük bir ev alacağım. Sadece ikimiz olacağız, söz veriyorum. Buradan kurtulalım, bundan sonra kötü şeyler olmayacak."
"Hayatımız berbat," dedim. Kaşlarını çattığına dair bir his doldu içimde ve dudaklarının arasından beni azarlayan bir ses çıktı.
"Herkesin hayatında birkaç sorun olabiliyor ama bu hayatımızın berbat olduğu anlamına gelmez, Brooke."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fire Empire (Askıda)
FanficBir zamanlar bir krallık varmış; ihtişamlı, en ince ayrıntısına kadar özenilmiş duvarlar ile süslenen. İnsanlar bu krallığa Ateş Krallığı demiş. Zayıflıkları tarafından yenilen, sonu olmayan bir çukura düşmüş olan bir kız ve en az kız kadar acı ve m...