Multimedia Eren.
Keyifli okumalar.
"Güneş, sana bir şey soracağım."
"Sor Dolunay," diyerek saçlarımı düzelttim. Ne soracağını adım gibi biliyordum ancak yine de sormasına izin verdim. "Şimdi sen abime ilan-ı aşk ettin değil mi? Ciddi ciddi yani."
"Evet, Dolunay," deyip sırıttım.
"Peki bir şey daha soracağım."
Bu sefer bıkkın bir ifadeyle "Sor," dedim. Kim bilir yine ne soracaktı.
"Şimdi diyelim ki biz Elif'le bu konuyu konuşurken Batu bizi duydu," dedikten sonra bana baktı. "Ne olur?"
Bu soruyu sorduğuna göre abim kesin Dolunayla Elif'i duymuştu.
"Bir şey olmaz yani," dedim ve kaşlarımı çattım. "Yani, büyük ihtimalle olmaz."
"Bence de bir şey olmaz," Arkamdan abimin sesini duyduğumda irkildim. Bizi ne zamandan beri dinliyordu? Yavaş bir hareketle arkama döndüğümde gülümseyerek bana bakan bir Batu'yla karşılaşmam uzun sürmemişti. Elini uzatarak beni oturduğum sandalyeden kaldırdı ve "Gel, seninle biraz konuşalım." diyerek mutfaktan çıkardı.
Bahçeye çıkıp salıncağa oturduğumuzda, arkama yaslandım ve abime bakmaya başladım. O da aynı şekilde bana bakıyordu, galiba aklında cümleleri toparlayamamıştı henüz.
"Savaş'la beraber olmanıza gerçekten çok sevindim çünkü bu saatten sonra seni emanet edebileceğim tek kişi Savaş'tı zaten."
Duyduklarım beni tarifsiz bir şekilde mutlu ederken bir şey söylemeden abimi dinlemeye devam ettim.
"Oğuz'un ve annemin ihanetinin seni parçaladığının farkındaydım tabii ama seni hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamamıştım ta ki Gece'nin yazdığı mektubu okuyana kadar. Sonra her şey değişti; ilk defa seni anladım. Ne kadar acı çektiğini, ne kadar zor atlattığının farkına vardım. Zaten sonrasında da sana yakıştırdığım tek kişi Savaş'tı."
"Abi, ben çok teşekkür ederim," dedim ve kollarımı abimin boynuna doladım. Bizi desteklemesi öyle güzel bir şeydi ki!
Birkaç dakika sonra abimle içeri tekrar geçtiğimizde hep birlikte yemek masasına oturmuştuk. İlk defa masadaki herkesin mutlu olduğu bir yemekten sonra Savaş ve Dolunay evlerine gitmişti. Kısa bir muhabbetten sonra abim, Eren ve Elif'te yataklarına çekilmişti. Kısacası şuan evde uyumayan tek kişi ben ve Ruby'ydi.
Ruby'yi kucağıma koyduktan sonra halamın gitmeden, yani ölmeden önce okuduğu son kitabı elime aldım. Bu kitabı okumak ve halamın ölmeden önce son kez neler hissettiğini anlamak istiyordum. Dışı eskimiş ve saman kağıdı bir kapaktan oluşan kitabın ilk sayfasını açtığımda, kitabın ilk sayfasında yazan yazı dikkatimi çekmişti.
"Canımın en derinlerinde yer edinen nişanlım Yasemin'e...
16 Kasım 1986."
Yazıdan da anlaşıldığı gibi bu kitap halama sevdiği adamdan hediyeydi. Yaklaşık 28 yıl önce hediye etmiş ve bu notu yazmıştı. Bu yazı kitabı daha da çok merak etmeme neden olduğu için hızlıca diğer sayfayı çevirdim. Kitabın baştaki ilk paragrafı, kitabın başrolü olduğunu düşündüğüm kızı tanıtırken diğer paragrafında da "Ve hayat öyle kötü bir oyundu ki, kazananlar bile kaybetti sanıldı. Velhasıl kelam biz kazansak da kaybettik. Zaten biz hep kaybederiz."