Keyifli okumalar.
Multimediadaki gif Savaş🌌
Başımı geriye attım ve elimde tuttuğum gazeteyi suratına bastırdım. Elif günlerdir, evlenme teklifi aldığından beri, susmadan bana düğün ile ilgili şeyler gösteriyordu.
"Bu oda takımı çok güzel değil mi Güneş?"
Gösterdiği oda takımına göz ucuyla baktım. Fazlasıyla güzel ve pahalı bir takımdı.
"Elif, bu çok pahalı." dediğimde sayfayı çevirmeye niyetlenmişti ki elimle onu durdurdum. "Daha ortada fol yok yumurta yok. Bunlara bakmak için çok erken değil mi?"
"Neden öyle dedin ki?" dedi gözlerini açarak. Onu üzmüş müydüm?
"Bak canım..." diyerek derin bir nefes aldım. "...Evet birbirinizi seviyorsunuz ve iş ciddiye bindi ama daha ailelerin bile haberi yok ki. Amcam bilmiyor, senin ailen bilmiyor. İlk önce onlara söyleyip sonra bunlara baksan daha iyi olmaz mı sence de?"
Cıvıldayarak "Haklısın." dedi ve ayağa kalktı. "O zaman ben annemi arayayım, bir de babamı. Ay çok sevinecekler!"
Ağzım açık bir vaziyette Elif'i izliyordum. Söylediklerimi çok yanlış anlamıştı, hem de çok.
"Elif, dur." dediğimde gözlerini yüzüme dikti ve "Ay tutma beni." dedi.
"İstanbul'a dönünce konuş. Telefondan olur mu?"
"Olur," diyerek bahçe kapısından içeri girdi. Arkasından seslendim ama duymamıştı. Umursamadım. Zeynep Teyze yani Elif'in annesi onu azarlar, kendine getirirdi nasıl olsa.
Gazetenin sayfasını çevirdiğimde karşıma Oğuz'un anne ve babasının resimleri çıkmıştı. Bir davetteydiler ve Oğuz yanlarında değildi.
Yüzümü buruşturarak sayfayı çevirdim.
Bir sonraki sayfada yaz düğünleri için yapılabilecek en güzel organizasyonları gösteren resimler ve şirket isimleri vardı. Eminim Elif bunu görse sayfaya sarılır ve gözlerini kocaman açarak "Güneş çok güzel değil mi?" derdi. Bu riski göze almak istemediğim için ayağa kalkarak gazeteyi bahçedeki turkuaz rengi çöp bidonuna attım ve evin içine girdim. Abim ortalıklarda gözükmüyordu, Savaş ve Dolunay da. Yalnızca Elif ve Eren koltukta oturmuş bir şeyler tartışıyorlardı.
Yanlarına ilerleyip "Bizimkiler nerede?" dediğimde, Eren sorumu "Kitap evindeler sanırım, bilmiyorum." Eren'e başımı sallayıp gidecektim ki, "Yarın İstanbul'a dönüyoruz," diyerek beni durdurdu.
"Neden? Bir şey mi oldu?" diye sordum. "Daha 3 gün vardı."
"Benim işimle ilgili sıkıntılar çıktı. Bir de sonunda senin eve alıcı çıkmış, onunla da ilgilenmem lazım."
İstemsiz de olsa yüzüm düşmüştü. O evde kötü de olsa bir çok anım vardı. Anılardan kaçmak kolaydı, peki ya tamamen kaybetmek?
Düşüncelerimi def etmek için başımı iki yana salladım ve Eren'e "Anladım," diyerek cevap verdim. "O zaman ben bizimkileri bulup geleyim, sonra da güzel bir akşam yemeği yeriz."
"Süper olur." diyerek gülümseyen Eren'e ve başını kataloglardan kaldırmadan konuşmaya dahil olan Elif'e veda edip telefonumu cebime koyarak evden çıktım.
Yazın ortalarında olduğumuz için hava fazlasıyla sıcaktı ve hayatımdaki değişim beni yoruyordu. 4-5 ay içinde bir insanın hayatı nasıl bu denli değişebilirdi ki?