Bölüm 10 | Part 2: Eski Ev

5.2K 787 186
                                    

Keyifli okumalar.

Kaç saattir Savaş'la bankta oturuyorduk bilmiyordum. Gerçi benim için şuan önemli olan zaman kavramı değildi, Savaş'ın göğsünde huzurla denizi izliyor olmamdı. Deniz, sakin bir şekilde üzerinde duran tekneleri sallarken, güneşte hafiften kendini göstermeye başlamıştı.

Bu saatler en güzel saatlerdi. Ne geceydi, ne de sabah.

Denizi izlememi kesen şey Savaş'ın sesiydi. Bana bir şeyler anlatıyordu ama onu dinlemiyordum. Dikkatimi çeken şey, bir şey anlatırken ki mimikleri ve kullandığı el hareketleriydi. O kadar heyecanlı anlatıyordu ki uzaktan gören birisi kavga ettiğimizi düşünebilirdi.

"Sence de mantıklı değil mi Güneş?" dinlememiş olmama rağmen başımla onayladığımda, yüzüne büyük bir gülümseme yerleştirdi ve devam etti. "Sonunda beni anlayan biri çıktı. Bu fikre ben hariç kimse sıcak bakmıyordu. Sözde mantıklı değilmiş." fikrinin ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu ama bozulmasın diye, "Kesinlikle haklısın." diyerek ona gaz verdim.

"Değil mi ya? Sonuçta elimdeki her şeyi satıp, Çin'e yerleşme düşüncesinin nesi saçma? Belki ben böcek yemeyi seviyorum?"

Söylediği şeyle gözlerim kocaman açılırken, yaslandığım göğsünden kalkarak yüzüne baktım. O ciddiyetle bana bakmaya devam ederken, şaka yapmadığı belli oluyordu. Sonunda biraz da olsa kendime geldiğimde, ağzından bir "Ha?" sesi firar etti. Hemen ardından "Ne dedin sen?" dediğimde, bir kaç saniye aynı ciddiyetle baktı ama o birkaç saniyenin sonunda gür bir kahkaha attı. "Savaş neye gülüyorsun?"

"Beni dinlemediğini biliyordum," dedi kahkahalarının arasından. "O yüzden öyle söyledim."

"Yani Çin'e gidip, böcek falan yemeyeceksin?"

"Yemeyeceğim," dediğinde ona bir bakış attım. "Ve gitmeyeceğim." diye eklendiğinde ise gülümseyerek arkama yaslandım.

Uzun bir zaman sonra Savaş öylece oturmaktan sıkılmış olacak ki, "Kahvaltı yapalım mı?" diye bir fikir attı ortaya. Heyecanla "Olur! Nerede?" dediğimdeyse, "Evde," diyerek bütün hevesimi yerle bir etmişti.

"İyi, gidelim," dedim ve çantamı alarak ayağa kalktım. "Ama sen hazırlarsın."

Savaş'ta ayağa kalkıp, elini omzuna attığında cevap verdi. "Maalesef, öyle olmayacak. Beraber hazırlayacağız."

Cevap vermedim ve yürümeye devam ettik. İkimizde iyi biliyorduk ki, kahvaltıyı beraber hazırlayacaktık.

Bizim eve vardığımızda Savaş kahvaltılıkları çıkarmaya başlamamı ve on dakikaya geleceğini söyleyip evden ayrılmıştı. Sanırsam üstünü değiştirecekti. Dediğini yaparak buzdolabından belirli kahvaltılıkları çıkardım ve bahçedeki masayı hazırlamaya başladım. On dakikanın sonunda Savaş gelmişti ama kahvaltı hazırlıkları da bitmişti.

"Hiç gelmeseydin? Hazırladım ben zaten." diye sitemle söylendiğimde Savaş, güldü ve sandalyelerden birine oturdu.

"Ee, buna taktik derler güzelim. Zeki olan hep kazanır."

Sadece gözlerimi devirmekle yetindim ve masaya son kez göz attım. Çay ve ekmekler hariç her şey hazırdı. Saat daha erken olduğu ve bizimkilerin uyanmasına daha çok olduğu için çayı koymamıştım.

"Ekmek." dediğimde Savaş bana baktı. "Masada ekmek yok ve bil bakalım kim ekmek alacak?" deyip parmağımla onu işaret ettiğimde gülümseyerek ayağa kalktı.

Kusursuz HatalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin