Bölüm 1: Gerçekler

17.2K 1.2K 600
                                    

Keyifli okumalar dilerim.

Güneş ışıkları açık kalan penceremden içeriye usulca sızarken esneyerek yatağımda doğruldum ve duvarımda asılı duran saate baktım. Sekize çeyrek vardı ve ben ilk defa bir tatil günümde bu kadar erken uyanmıştım.

Ayaklarımı sürüyerek yatağımdan kalkıp banyoya ilerledim ve elimi yüzümü yıkadım. Bugün hiçbir seansım yoktu ve aynı zamanda bugün Oğuz'unda holdinge gitmediğini, evde dinlendiğini biliyordum. Ayrıca saat daha dokuza bile gelmemişti. Oğuz'un henüz uyanmadığına kalıbımı bile basabilirdim.

Hızlı davranmam gerektiğini kendime hatırlatarak pijamalarımı üstümden çıkardım ve siyah pantolon, üstüne ise siyah bir büstiyer geçirdim. Hava bugün diğer günlere oranla güzeldi, üstelik Mayıs'ın ikinci haftasındaydık ve hava git gide ısınıyordu. Yani üzerimdeki kıyafetle üşümeyecektim.

Saçıma kırık bir fön çektikten sonra dudaklarıma da nemlendirici bir ruj sürdüm ve çantamı da alarak aşağıya indim. İran kedisi cinsindeki kedim Ruby, kapının önünde durmuş miyavlıyordu. Bu her sabah bu saatlerde yaptığı bir şeydi ve adım gibi biliyordum ki, anlamı 'acıktım, bana yemek ver' demekti. Ruby'nin mamasını koyup suyunu değiştirdim ve sonrasında onu biraz sevdikten sonra evden çıktım.

Arabama binip Oğuz'un evine doğru sürmeye başladığımda saat sekizi on iki geçiyordu. Yaklaşık on dakika süren bir yolculuktan sonra Oğuz'un evinin köşesini dönmüştüm. Arabayı park ettim ve kalan iki dakikalık mesafeyi yürüdüm. Oğuz, içinde villaların bulunduğu bir sitede oturuyordu ve sitenin yakınlarında araba park edecek yer bulmak zordu. Bu yüzden yaptığım en mantıklısıydı.

Büyük kapıyı açarak Oğuz'un evin bahçesine giriş yaptığımda kapıdaki güvenlik beni tanımıştı. Gülümseyerek "Hoş geldiniz Güneş Hanım," dedikten sonra "Oğuz Bey henüz evden çıkmadı." diyerek ekledi.

"Teşekkür ederim."

Siyah ve beyaz renk döşenmiş taşların üzerinde ilerlerken, içimdeki sebepsiz sıkıntı derin ve sık nefesler alıp vermeme neden oluyordu. Adımlarımı elimden geldiğince hızlandırdım ve Oğuz'un dairesinin önüne geldikten sonra ellerimle saçlarımı düzelttim. Çantamdan anahtarı bulup kapının kilidini açtığımda içeriden gelen tabak sesleri Oğuz'un uyanmış olduğunun belirtilerindendi.

"Bugün erkencisin," diye mırıldanarak Amerikan tarzı mutfaktan içeriye girdim.

Fakat gördüğüm görüntü beynimi durdurmaya ve kalp atışlarımı hızlandırmaya yetmişti. Berbat bir çaresizlik hissi bütün vücuduma yayılırken düşmemek için yanımdaki sandalyeye tutundum ve gördüklerimin doğruluğunu sorgulamak için gözlerimi birkaç kez açıp kapadım.

Ne yazık ki gördüğüm her şey gerçekti. Asistanım Ceyda, üzerinde Oğuz'a doğum gününde hediye olarak aldığım tişörtle mutfakta kahvaltı hazırlıyordu.

"Ceyda?" Sesim derinlere kaçmış gibi boğuk çıkıyordu. Sanki biri boğazımı sıkıyordu ve ben konuşmak için çabalıyordum...

Ceyda, duyduğu sesi hemen tanımış olacak ki elindeki tabağı bırakıp hızlıca arkasını döndü. Yüzünden okunan korku, aynı şekilde gözlerine yansımıştı.

"Güneş Hanım..." Dudaklarının arasından sessizce dökülen ismim göz pınarlarımı zorlamaya ve içimdeki bir şeyleri yerle bir etmeye yetmişti. "Ben... Ben..."

Ceyda'ya susmasını, ondan bir şey duymak istemediğimi söylemek istedim ancak sesim çıkmamıştı. Ağzımı açtım ve aynı şekilde geri kapattım.

Kusursuz HatalarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin