Tenime ürperti veren bir kaç damlayla daha irkildim. Yağmur iyice hızlanmadan eve ulaşmalıydım. Fakat çoktan ince tişörtüm ıslanmıştı. Kararmış gökyüzünde bir ışık belirdi ve gürültü koptu ardından. İyice hızlanan yağmur ve tekrar bi gök gürültüsü.
Zaten ıslandığımdan yavaşlayan adımlarımla yürüdüm. Kalan bir kaç umudumuda damlalara bıraktım. Kimilerinin tutunup ayakta kaldığı kişi olsamda benim tüm kollarım kırıktı. Sanki yolu aynı yere çıkan karanlık bir labirentin içindeydim. Nereye dönücem, nereye gidicem, hiç bir şeyi bilmiyordum. Sağa dönsem yapmacık gülücükler, sola dönsem sahte sözler...
Bu bom boş sokakta. Bu gece yarısında tekrar arkama döndüm ve baktım bıraktıklarıma. Hayallerim... Umutlarım...
Kapısından uzaklaştığım mezarlığa gömmüştüm onları. Tekrar önüme döndüm. Islanmış saçlarımdan yüzüme yapışan bir kaç tutamı kenara ittirdim.
Yürüdüm, yürüdüm... Sonunda eve geldiğimde kaldırıma oturdum. Hâlâ yağmur yağıyordu. Ve ben ıslandıkça arınıyordum sanki. Soğuk damlalarla birlikte esmeye başlayan rüzgar tenimi dahada üşütüyordu. Kendimi yürümeye zorladım ve eve girdim. Odama çıktım ıslak kıyafetlerimi bi kenara atıp üstüme tişört ve eşofman geçirdim. Islak saçımı tepemde bir topuz yaptım ve kendimi yüz üstü yatağa bıraktım. Yalnız kalmak istediğimden komidinde bıraktığım telefonu aldım ve baktım. Abimden bir mesaj ve bir arama vardı. Mesajı açtım.Uyudun mu?
Cevap gelmeyince mesaj atmış onada cevap gelmeyince uyuduğumu sanmış herhalde. Telefonumu komidine geri koydum ve başımı yastığa gömdüm.
Hayatın bana öğrettiği şeyleri kullanacağım bir döneme başlıyordum. Aptal bir umut ışığına bile koşarak giden ben yeni bi okula başlıyordum. Yeni arkadaşlar,yeni dostluklar, falanlar, filanlar.
Hayat insanın mutlulukla yaşayacağı bir yer değili midir? Ama ben niye hep kendi savaşımın mağlubu oluyorum?
Küçük yaşta büyük tecrübeler edindim. Her zaman bu şehrin değerini bildim. Ama bu şehir bana her zaman iyi şeyler vermedi. Ah Ankara uğruna canımı vereceğim şehir... Sen bana ne verdin?
Bundan üç sene önce hiç beklenmedik bir zamanda anne ve babamı kaybettim. Yaşamımın en zor günleriydi. Onlar gittiğinde hayatımında bittiğini düşünmeye başlamıştım. Abimle birbirimize tutunmaya başladık. İkiside sıralı öldü. Önce babam, benimde içinde olduğum bir olayda gözlerimin önünde öldü. Annem de babamın yokluğuna dayanamayıp gözlerimin önünde kendini öldürdü. Bu yüzden çocuk yaşta büyük bir olayla karşı karşıya geldim. Ölümün ilk zamanları her şeyi kabullenmek çok zordu. Yaptığım, yaşadığım hiç bir şeyden tat almıyordum. Saatler bazen yıllar oluyordu. Ben de yok olmak istiyordum. Bu hayat yolculuğunu bitirmek. Ama abime bunu yapamayacağımı çok iyi biliyordum. Onların ölümü kalbimde çok büyük yaralar açtı. Ama büyüdükçe o yaralar hayatın acımasız olduğu düşüncesiyle kapandı. Bu büyük bir zaman aldı ama kapandı. Bu yüzdende hayatın engebeli yollarında her olaydan bir ders çıkararak yürüdüm. Tüm her şeye göğüs gerdim. Bazen oldu dizlerimin üzerine yığılıp kaldım. Ama yinede bir yol bulup kalkmayı başardım. Şimdide yaşıyorum. İyisiyle kötüsüyle alışıyor insan hayata. Ama ben bu dünyada tek bir şey öğrendim.
Hayat sana acımıyorsa sen hayata hiç acımıyıcaksın.Ben bu felsefeyle yaşıyorum artık. Hayatın gülücüklerine aldanıp ona kucak açmıyorum. Ya da hayatın bana açtığı kucağa koşmuyorum. Çünkü tam sen ona sarılmak için koşarken hayat önünden çekilcek ve sen duramayıp arkasına sakladığı o uçurumdan aşağı düşeceksin. Hayatta sana uçurum kenarından gülerek bakacak.
Sabah herzaman lanet ettiğim o alarmla uyandım. Her ne kadar istemesemde yatağımdan ayrılıp banyoya yöneldim. Elimi yüzümü yıkadım.
Sırtıma şimşek gibi giren bir ağrıyla inledim. Başıma giren ağrıda cabası. Islak ıslak yatmanın zararları. Ağrılarımın biraz hafiflemesi ümidiyle sıcak bir duşa girdim.
Dolabımın kapağını açıp kıyafetlerimi inceledim. Türlü türlü siyah tişört vardı. Aralarından düz, siyah ve yarım bir tişört alıp üstüme geçirdim. Altına siyah, yüksek bel, dar kotumu giydim. Üzerine hemen yine siyah olan deri ceketimi giyip, önünü açık bıraktım. Siyah spor ayakkabılarımı giydim. Aynaya yakınlaşıp kirpiklerime rimel sürdüm. Bu sayede bakışlarım keskinleşiyor, ayrıca mavi gözlerim daha çok ortaya çıkıyordu. Sarı ve belime gelen saçlarımı dikkatlice düzleştirdim. Zaten beyaz olan tenime hiç bir zaman dokunmuyordum.
Hemen mutfağa gidip bi kahve yaptım. Bu uykumu biraz daha açmıştı. Kahvem bitince hemen çantamı tek omzuma taktım ve evden çıktım.
Vote ve yorum bırakmayı unutmayın ilk kez yazıyorum nasıl olmuş merak ediyorum...
YouTube Tanıtım Filmimiz
https://youtu.be/ABgZHkzl44M
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın İçindeki Sen
Teen FictionHayatının geri kalanını abisiyle yaşayan, Üzüntülerine, kırgınlıklarına ve hayatın zorluklarına rağmen hayata sımsıkı tutunan Defne. Fedakar,merhametli,gerçek bir dost ve asi! Hayatı boyunca önüne çıkmış en büyük engeli aştığını düşünüyordu... Tâki...