İlk gün nedeniyle bahçedeki sınıf sıraları karışıktı. İstiklal Marşı töreninden sonra herkes dağınık bir şekilde okula girdi. Yazılırken müdür sınıfımın 10/B olduğunu söylemişti. Bende sınıfı bulmaya çalıştım. Sonunda bulduğumda benden önce sınıfa bir kaç kişi girmişti. Hepsinin yüzü gülerken içeriye gözlerimi kısarak etrafa küçümser bir bakış atıp, fısıltı diyebileceğim bir sessizlikte "Allahım Yarabbim şu salaklara bak." dedim.
Sıralar hemen hemen boş olduğundan gidip en arkalardan bir yere oturdum. Telefonumu çıkarıp kulaklıkla müzik dinlemeye başladım. Yavaş yavaş sınıfın içerisine kişiler girmeye başlamıştı. Herkes başka yerlere oturuyor kimi arkadaşlarıyla yazın özlemini gideriyordu. O sırada kapıda biri gözüktü. Kumral rampa saçları vardı. Açık kahverengi gözleri camdan vuran güneşle daha belirginleşiyor. Lacivert pantolonunun üzerine bordo salaş bir tişört giymişti. Bordo spor ayakkabıları güzeldi. Kapıda durup etrafı gözlerini kısarak süzdü. Sonunda çocuktan gözlerimi ayırıp telefonuma bakabilmiştim.
Birinin bu tarafa geldiğini fark ettim. Gelen bu çocuktu. Gelmesiyle yanıma oturması bir oldu. Kafamı ona dönderip kulaklıklarımı çıkardım ve tam "Sen nasıl buraya oturursun?" diyecektim ki, bana dönüp "Pardon ben oturdum ama boştu değil mi?" dedi. Gözlerinin kahverengisi tonların karışımıydı."Sıkıntı değil. Boştu."
Gülümseyerek sözlerine devam etti,
"Ben Bora." dedi.
"Bende Defne. Sen bu sınıftamıydın?"
"Hayır bu sene geldim. Sen?" dedi.
"Bende yeniyim."
Gülümsedi. Hocanın girmesiyle sınıfta birden sessizlik olmuştu, herkes ayağa kalktı. Hocanın "Günaydın gençler." demesiyle sınıftan "Günaydın." sesleri hep bir ağızdan yükseldi.
"Oturabilirsiniz" diyen hoca 23 yaşlarında sarışın, ela gözlüydü. Üzerindeki kar beyaz tişörtü hocanın vücuduna yapışıyordu. Yapışan tişört sayesinde hocanın kaslı bir yapısı olduğu belli olurken hocanın altında koyu kot rengi bir pantolon vardı. Genç bir hoca olması dolayından mı bilmiyorum tarzı olduğu belliydi. Kızların yarısının ağzının açık kaldığını görerek gülümsedim. Fark ettimki Bora'da bana bakıyor arada bir kafasını çeviriyordu.
Hocanın "Evet çocuklar ben Anıl Türker, bu sene Matematik dersini birlikte işleyeceğiz. Okuluzdaki hocaların çoğu değişti. Ayrıcada artık sınıf öğretmeninizim. Bu benim öğretmenlikteki ilk senem. Şimdi tanışalım. Herkes sırayla Adını Soyadını isterse hobilerini kısaca söylesin."
Kızın biri kalktı "Ben Elif Akpınar, yüzmeyi severim." dedi. Ankara'da yüzmeyi seven biri. Bir çocuk kalktı "Ben Kemal Duran resim yapıyorum." dedi. Tam o sırada birden kapı tıktıklandı.
Kapı açıldı Koyu kumral hafif dağınık rampa saçlı biri girdi. Siyah kot pantolonunun üzerine siyah bir tişört giymiş hemen onun üzerindede siyah deri ceket giymişti. Siyah Nike'larıyla çok güzel görünüyordu. Çantası tek omzunda takılıydı. Kendinden emin bir sesle "Özür dilerim hocam" dedi ve içeriye girdi. Hoca, "Önemli değil boş bir yere geçebilirsin" dedi.
Hemen ön sıramız boştu ve bu tarafa doğru yürüdü. Çocuk buraya gelene kadar çocuk bana ben çocuğa baktım. Çocuk küstahça hafif bi şekilde güldü. Sonra gelip sıraya oturdu. Tanıtma sırası ilerledi. Sıra çocuğa geldiğinde ad, soyad ve hobilerimizi söylediğimizi anlamıştı. Kalkıp "Ben Alper Ertürk, müzikle uğraşıyorum." dedi.
Sıra Bora'ya geldiğinde kalktı ve "Ben Bora Derin, basketbolcuyum." dedi.
Sıra bana geldiğinde adının Alper olduğunu yeni öğrendiğim çocuk kafasını bana dönderdi Göz göze geldik. Koyu kahve gözleri bi an parıldadı. Kalktım ve "Ben Defne Ateş müzikle uğraşıyorum. " dedim. Alper küstah bir gülüşle önüne döndü. Bu gülüşten hiç bir şey anlamamıştım.
Vote ve yorumlarınız, yazma isteğimi artırıyor... Lütfen destekleyin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın İçindeki Sen
Genç KurguHayatının geri kalanını abisiyle yaşayan, Üzüntülerine, kırgınlıklarına ve hayatın zorluklarına rağmen hayata sımsıkı tutunan Defne. Fedakar,merhametli,gerçek bir dost ve asi! Hayatı boyunca önüne çıkmış en büyük engeli aştığını düşünüyordu... Tâki...