Hani Huzur Bulduğum, Deniz Gözlerin Nerde??

459 37 10
                                    

"Yastıklarıda ver." dedim Batu'ya. Alper odasında sıkılcağını söyleyince yatağı salona kuruyorduk. Batu ve Bora Alper'in kollarını omuzlarına alıp o koltuktan bu koltuğa getirdiler. Alper'i yatırdıktan sonra üzerini yarıya gelecek kadar örtüyle örttüm. Hastalıkta ve sağlıkta insanın her zaman yanında olması gereken telefon, leptap ve izleyeceği televizyonun kumandalarını Alper'e yaklaştırdığım orta sahpaya koydum.

Bizimkilere dönüp, "Acıktınız mı?" dediğimde Selin ve benim dışımda herkes yani üç erkekte güldü. Espiriyi mi kaçırmıştım? Seline'e soran gözlerle baktığımda onunda hâlâ bir şey anlayamadığını fark ettim.

Batu, "Acıksak ne yapıcaksınız?"

Selin, "Yiyecek bir şeyler hazırlarız."

Bora, "Siz?"

"Evet." dedim.

Tekrar bir kahkaha attılar.

Alper, "Güldürmeyin bizi."

Selin, "Niye ya? Bir şey yapamaz mıyız?"

"Evet." dediler hep bir ağızdan.

"Gel mutfağa geçelim." dedim. Selin başıyla onayladı. Mutfağa doğru yürüdük.
Selin, "Defne içerde seni bozmayayım dedim ama ben yemek yapmayı bilmiyorum."

"Ben de bilmiyorum."

"Şaka mısın ya?"

"Yemek yapmayı bilmiyorum ama geleneksel öğrenci yemeği olan makarnayı yapmayı biliyorum."

Selin gülmeye başlarken ona katıldım. "Onu yapmayı bende biliyorum." dedi hâlâ gülerken.

Seviyordum bu kızı. Beni anlayan tatlı, cici bir kız.

Şu anda Alper'in anne ve babası dışarda olduğuna göre abisinin yapıp yiyebilmeleri için kesin evde makarna vardır. Dolapları karıştırmaya başladığımda Selin'de makarnayı yapabileceğimiz bir tencere bulmaya çalışıyordu. Ben bir spagetti bulduğumda Selin'inde tencereyi bulmuş olduğunu gördüm.

Hemen su doldurup ocağa koyduk ve beklemeye başladık.
Kaynamasıydı, tuzuydu, spagettiyi içine boşaltmasıydı, suyu çekmesiydi ,yağı dökmesiydi derken makarna hazırdı. Salondaki masayı hazırladığımızda son olarak makarnayı getirdik.

Batu,"Yemek dediğiniz bu muydu?" deyince

"Yok. Biz portakallı ördek yapacaktıkta evde ördek bulamadık." dedim.

"Bunada şükür et. En azından zehirlenme ihtimalimizin en az olduğu şey makarna." diye atladı Bora.

"Hı çok komik." dedi Selin. Tam da benim söyleyeceğim şeydi.

Alper kalkamadığı için tabağı orta sahpaya koydum. Masaya geçtim. Yemeğe başladığımızda Bora spagettiyi çeke çeke zar zor yedi. Hemen ardından, "Ortadan kırsaydınız daha rahat yiyebilirdik."

"Kusura bakmayın Bora Bey, düşünemedik."

"Bi daha olmasın."

***

Alper'e yaptığımız dadılığın sonu gelmişti. Alper sonunda iyileşmiş, ayaklanmıştı. Ama yinede belini zorlamaması lazımdı.

Yüzüme bir kere daha su çarptığımda biraz daha kendime gelmiştim. Fakat hâlâ uykum vardı. Telefonumu alıp hareketli bir şarkı açtım. Şarkıya eşlik ederken tavanı izliyordum. Şarkının yarısında kalktım ve dolabımı açtım. Bugünlüğüne siyahtan vazgeçip lacivert, yarım bir tişört giydim. Siyah okul -gerçi okul değil çünkü herkes siyah olan her türlü pantolonu, düşük bel, yüksek bel, tayt bile giyen vardı ki bende okul pantolonu olarak adlandırdığım siyah yüksek bel- pantolonumu giydim. Üzerime deri ceketimi geçirdim. Saçlarımın uç kısmına hafif ve uzun saçlarıma yakışan bir dalga verdim. Rimelimle kirpiklerimi dahada belirginleştirdim. Hazırdım.
Çantamı alıp çıktım.

Karanlığın  İçindeki SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin