Yan tarafımda olan karartıyla yana döndüm. Kapşonunu örtmüş bir şekilde kırık camın içinden atlayan biri Tunç'unda dikkatini çekti ve oda döndü. Yüzünü şapkadan ve hıphızlı koşuşu yüzünden göremedim. Tunç'un üstüne atlayıp onu kenara doğru itti. Yumruklarını Tunç'a geçirirken ben hâlâ yerimden kıpırdayamıyordum. Az önce adını bile içimden geçirmek istemediğim şeye uğrıyıcaktım. Hâlâ yüzünü göremediğim kapşonlulu kişi Tunç'u bayıltana kadar dövdü. Dudağının kenarı ve kaşı kanayan Tunç'u yerde bıraktı ve hemen yanıma koşup beni ayağa kaldırdı korkudan dolan gözlerimden bir iki damla yaş süzüldü yanaklarıma.
"Defne! Defne iyi misin?" diyen ve beni sarsan ellerin sahibine baktım. Gözlerime derinden bakıyordu. Sadece baktım bir süre gözlerine. Kas katı kesilmişti bedenim. Gözlerine baktım, şefkatli, düşünceli, endişeli bir şekilde bana bakan gözlere.
"İyi misin?" dedi usulca. Hiç düşünmeden doladım kollarımı boynuna. Oda sarıldı bana. Başımı omuzuna gömdüm ve daha sıkı sarıldım. Bırakmak istemiyordum şu anda onu. Korkuyordum. Belki de ilk defa bu kadar korkmuştum. Hâlâ sarılırken sırtımı sıvazladı.
"Tamam sakin ol. Geçti." dedi teselli eden ve samimi sesiyle. Başımı kaldırıp "B- Beni burdan götür. Lütfen." dedim yalvaran gözlerle bakıp. Elimi kavradı sıkıca. Kapıya doğru hareket etmek için döndüğünde, "Kilitli." dedim. Tekrar bana baktı ve girdiği cama yöneldi. Hâlâ ona yarı sarılır ve gömülmüş bir şekildeydim. Camın önüne geldiğimizde elimi bırakmadan kapşonunu geri taktı. Sonra benim montumun kapşonunun başıma taktı ve saçlarımı düzeltti. Son kez Tunç'a baktığımda yerinden kalkamamış ağzındaki kanı eliyle siliyordu. Sonra geri döndüm gözlerime hadi çıkalım burdan dercesine bakınca çıkmak için hamle yaptım. Beni belimden destekledi ve başımla iyice ona sokulmuş bir şekilde camdan dışarı çıktık. Çıkar çıkmaz kollarımı geri çekmeden ona döndüm, "Çok teşekkür ederim." dedim. Sonunda konuşabiliyordum.
"Belkide sen gelmeseydin," dedim gözlerim dolmuştu. Kendimi sıktım ama gözlerimi yumduğumda bir iki damlanın süzülmesine izin vermek zorunda kaldım. "Şşşiiişşttt. Sakın bunları düşünme." dedi ve başımı çekip göğüsüne yasladı. Bir süre öyle kaldık fakat kollarımın gevşemesini tanıdık erkek sesi sağladı."Çok iyi ya. Ben burada Defne'ye bir şey odu mu, diye merakımdan öliyim. Birde ne göriyim? Defne Burak'la sarmaş dolaş."
"Ne- Ne diyorsun Alper?" dedim yorgun gözlerle bakarken.
"Bu aradı beni apar topar çıkmışsın. Sonra takip etmiş seni nerde olduğunu yazdı. Merak ede ede geldim. Birde ne göreyim Defne ve Burak sarmaş dolaş. Bilerek yaptın de mi la? Defne gitti diye yalan söyledin. Sonra Defne'yle buraya geldiniz. Ağladın mı sen?" diye bana döndüğünde bir iç çektim.
"Defne iyi misin?"
Başımı olumsuz yönde iki yana salladım. Hiç iyi değildim.
"N'oldu Defne?" diye sordu meraklı gözlerle.
"B-Ben."
"N'oldu? Anlat."
"Telefonum çaldı arayan kişi Selin'in kaçırıldığını ve gitmezsem öldürülceğini söyledi. Hemen kalkıp söyledği adrese gittim. Sen salak mısın kızım Selin'i durduk yere neden kaçırsınlar diye düşünebilirsiniz. Tabiki bende bunu düşündüm ayrıca neden beni çağırdıklarını ama daha sormaya vakit vermeden kapattı telefonu bende mecbur kaldım. Buraya geldim ve içeri girdim. Hani Selin'le Betül bir yere gitmişlerdi orada dövdüğün bir çocuk vardı ya o içerdeydi ve..." cümlenin devamını getiremedim getirmek istemedim. Tamam bana zarar verememiş olabilirdi fakat aklımı eğer Burak yetişmeseydi olacaklar kurcalıyordu. Burak cümlemi tamamladı. Benim duymamam için fısıldayarak söylemeye çalıştı ama ben duydum. "Defne'yi sıkıştırmıştı şerefsiz." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığın İçindeki Sen
Teen FictionHayatının geri kalanını abisiyle yaşayan, Üzüntülerine, kırgınlıklarına ve hayatın zorluklarına rağmen hayata sımsıkı tutunan Defne. Fedakar,merhametli,gerçek bir dost ve asi! Hayatı boyunca önüne çıkmış en büyük engeli aştığını düşünüyordu... Tâki...