Yine Londra'nın yağmurlu havasına uyandım.Yatakta doğrulup oturma pozisyonuna geçtim. Cama bakacak şekilde kafamı oraya çevirdim. Ve bir mühlet izledim. O toprak kokusu, cama çarpan yağmur sesi. Bende çok güzel duygular oluşturuyordu.Tarif edilemeyen duygular ve bir o kadar da hoş olan duygular. İster istemez yüzümde bir tebessüm oluştu. Kaç dakikadır yağmuru izlediğimi bilmiyordum ki aşağıdan Annemin sesiyle irkildim. Yavaş yavaş yataktan doğrulup komidinin üstünde duran telefona baktım. 2 mesaj vardı. Sonra bakarım diyip banyoya gittim. Aynada bir mühlet kendime baktım. Koyu kahverengi gözlerim, uzun kıbrıklerim vardı. Esmer idim. Fark ettimki terlemişim. Saçlarımı adeta birbirlerine girmişlerdi. Elimi yüzümü yıkayıp odadan çıktım. İç sesime uyarak banyoyu sonraya erteledim.
Merdivenlerden aşağı indiğimde annem kahvaltı hazırlamış, küçük kardeşime yemek yedirmeye çalışıyordu. Annem ve babam ben 16 yaşımda ayrılmışlardı. Annem hafif kilolu, tombik yanakları, kısa sarı saçları ve saçlarının uçları bukleli idi. Adeta bir bütün oluşturuyordu. Birden annemin sesiyle irkildim. ''Jessica orda durmuş napıyorsun, gelsene'' dedi. Annemin yanına gidip tombik yanaklarından öptüm. Küçük kız kardeşim Allison kıskanmış olucak ki bana tavır yapmıştın. O daha 3 yaşında ''nerden ögreniyor'' diyip güldüm içimden. Gidip onuda öpüp masaya oturdum. Klasik aile kahvaltısıydı. ''Bugün ne yapıcaksın?'' İşin var mı? felan filan. Annemin ikinci evliğinden olan kocası Drew geldi. Masanın başına oturdu. Aslında onu seviyordum. Gerçekten. Ne kadar az zamanda bana bakmış olsa bile, beni kızı gibi görmüştü. 16 yaşımda iken kendi öz babamın sevgisiyle büyümem gerekirken onun bana verdiği sevgisiyle büyüdüm. Ona gülümseyip, ''Herkese afiyet olsun'' diyip masadan kalktım. Küçük kardeşimi alıp salona geçtim.
L şeklinde olan koltuğa oturup televizyonu açtım. Kanallarda zap yapıp duruyorum. Bi yandan da kardeşimle ilgileniyordum. Bugün hafta sonu olduğu için mağazın programı açıp kumandayı kanepenin yanına koydum. Koltuga iyice yayılıp kardeşimi sırtı göğüsüme gelecek şekilde yatırdım. İkimizde televizyona bakıyorduk. Kardeşimin bu tatlı anını fotografımızı çekip twittera attım. Bugün boş günümdü. Evde zaman geçire bilirdim. Veya bilirsiniz kızların vazgeçilme zeki olan alışveriş yapabilirdim. Biraz düşündümde alışveriş yapmak kulaga hoş geliyordu. Koltuktan kardeşimle aynı pozisyonda kalkıp mutfaga gittim. Ve ''Drem Baba bana biraz para verir misin'' dedim çekingen bi ses tonuyla. Kaşlarını çatıp geriye yaslandı, '' Niçin kızım?''dedi. Bi yandan kardeşim Allison'u anneme verip Drew'in yanına oturdum. ''Düşündüm de alış-veriş yapmaga ihtiyacım var'' dedim gülerek. ''Ne kadar istiyorsun,tatlım'' dedi tüm sevecen haliyle. '' Imm,fark etmez aslında''dedem aynı tepkiyi vererek. Cüzdanını çıkarıp bi kredi kartı verdi'' Al bakalım tatlım, ne istiyorsan al ama eve gelmeyi unutma''diyip masadan kalkıp gitti. Annemi öpüp işe gitti. ''Anne Allisonda gelebilir mi benimle''dedim. Hayır sen bakamazsın ona dışarıda''dediyip masayı kaldırmaya başladı. ''Anne 19 yaşımdayım ve 3 yaşındaki kardeşime bakabilirim'' dedim biraz sesimi yükselterek. Buzdolabından kafasını kaldırıp yavaş yavaş yanıma geldi. Birazcık korkmuştum. Karşıma geçip''Ne dedin sen?'' dedi.. ''Imm, şey anne.....
Okuyucu çok olursa devam edeceğim. İyi okumalar ;)x