Savaş Sözeri
Odaya girip yatağıma uzandığımda, bedenimde tüm günün yorgunluğu vardı. Yastığa başımı koymamla düşünceler, istila etmek adına zihnimin kapısına dayandığında, onları kovdum. Sadece uyumak istiyordum. Deren'i kendime yük edişim yetmezmiş gibi bir de başka birisi karşıma çıkıyordu.
Ben onu kimin gönderdiğini adım gibi biliyordum.
Gecenin bir vakti, dağ başında bir adamın kaybolması akla yatkın değildi. Araba olmadan buraya kadar ilerlemesi imkansızdı. Annem yine iş başındaydı.
Uyumak için yatakta dönecektim ki bir ses duydum. Bana seslenen kişinin gerçekten var olduğunu bilmeye ihtiyacımın olduğunu hissettim. Aklımın delirmiş olmasını hazmedemiyordum. Anormal olmayı kabul edemiyordum. Keçileri kaçırmıştım.
Usulca arkamı dönüp umutsuz bakışlarla etrafıma baktığımda kimseyi göremedim. Zaten evdekilerin yanından yeni ayrılmıştım. Odama girmeleri için bir neden üretemiyordum. Adımı bir kere daha işittiğimde hastalığımın nüksettiğini anladım. Annemin sesiydi bu. O adamla birlikte sesini de bana yollamıştı. Sorun gaipten sesler duymam değildi. Sorun annemin sesini duymamdı. O kadının sesini, bakışlarını, hatta varlığını bile çekemiyordum. Kaldı ki uyumak üzereyken sesini dinleyecektim!
Ellerimi kulaklarıma kapatıp yatağun içinde kayboldum. Kendimi tıkanmış gibi hissediyordum. Tüm fonksiyonlarım durmuştu. Belki de beklemeliydim. Geldiği gibi giderdi. Zihnimin içinde artık hayatımda olmayan ama bana geçmişte zararı dokunmuş insanlar vardı. Berru Hoca, annem, Asrın, babam, Birkan... Gerçi Birkan ve babam artık yoktu. O ikisi zihnimde yaşıyordu. Sadece sesleri ve görüntüleri kalmıştı.
Omzuma dokunan elle başımı çarşaftan kaldırıp baktığımda karşımda annemi görmem, beni neredeyse ağlatacaktı. Kızıl saçlarıyla cehennemden fırlamış gibiydi. Benimle hizaya gelmek adına dizlerini kırıp yere oturdu. Omzumdaki elini hala çekmemişti. Enerjimi emiyordu.
"Ben senin oğlun değil miyim? Neden yapıyorsun bana bunu?"
Kelimelerim korka korka dudağımdan ayrılırken karşımdaki zebaninin bakışlarında değişme olmadı. Hala çocukluğumdaki gibi sertti. Ona sorduğum sorunun onda en ufak bir etki etmediği biliyordum ancak insan yine de soruyordu.
"Delisin sen," dedi kısık sesiyle. Oda o kadar sessizdi ki kısık sesi bir çığlığın şiddetine ulaşmıştı. "Bana yakışmıyorsun!"
"Ben deli değilim!" diye fırlayıp yatakta doğrulduğumda annem hiçbir şey yapmadı. Öylece bana bakmaya devam etti. Beni umursamadığını elbette biliyordum ama bu kadarı beni şaşırtıyordu. Şaşırtıyordu ama üzmüyordu...
"Tüm deliler böyle der."
"Ben deli değilim!" diye bağırdım ona. Üstüne çullanıp onu hırpalayacaktım ki yok oldu. Hayali bile beni deli ediyordu. Boşalan vücudum yüzünden yatağa kapaklandım. Zihnimi dinlendirmem gerekiyordu. Uykusuzluğum yüzünden hastalığım nüksettmiş olabilirdi.
Yatakta kendime gelmeyi beklerken bir yandan kendi kendime konuşuyordum. İlk başlarda bunu kendimde iğreti buluyordum ancak daha sonraları buna alışmıştım.
"Her. Şey. Kafamda," diyerek tek elimle saçımı yoldum.
Her. Şey. Kafamda.
![](https://img.wattpad.com/cover/53966888-288-k719438.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Diyor Ki
Teen Fiction"Sen hangi bataklıkta açan çiçeksin?" Korku hikayesi değildir. Tamamlandı. Kapak:@minervagibi