15.BÖLÜM:"FİYASKO" (1. KISIM)

797 591 17
                                    

   Deren Gürler.

   Sabah kalktığımda etrafa bakındım. Dün Kuzey sayesinde biraz daha iyi hale gelmiştim. Onun beni bir ayak bağı olarak gördüğünü sanıyordum ama bu düşüncemin bana sergilediği o cana yakın tavırla pabucu dama atılmıştı. Sonra aklıma beni düşünmesinin sebebinin, ben ölürsem işlerin daha çok sarpa saracağı gerçeği olabileceği geldi. Polislerle çok yüz yüze gelmeyi sevmiyordu. Bugün okula gitmek istemiyordum. Aslında okula neden gittiğimize de bilmiyordum.

   Hangi katil başı beladayken okula giderdi?

  Bir sebebinin olduğunu düşünüyordum. Her zamanki gibi haberim yoktu. Kullanılmaktan nefret ediyordum. Okulda ortadan kaldırması gereken biri mi vardı? Bu mantıklı geliyordu. Yatakta doğrulup karşımda duran boş duvara baktım. Oda ferah döşenmişti. Bir dolap, bir ayna, bir komodin ve yatak vardı. Onlar beyazdı tabii, halı sade siyahtı. Az eşyalı her şeyi severdim. Başımı başka bir tarafa çevirecekken gözüm aynaya tekrar takıldı. Solmuş tenime baktım. Dağılmış ve tülermiş saçlarım, cansız gözlerimle bir takım gibiydi. Yeşil gözlerimin yeşil damarları tıkanmıştı. Keder orada takılı kalmış, bu da gözlerimin ruhunu uçurmaya yetmişti bile. Saçlarım, yüzyıllık çınar ağacının dalları gibi iç içe geçmişti. Dudaklarımı kuru bir pembe kiralamıştı.  Bir insan 15 günde nasıl bu kadar çökebilirdi?

   Ellerimle saçlarımı biraz yatırmaya çalıştım. Pek bir işe yaramamıştı. Tüm gece yağmur yağmıştı ve ağaçların dalları cama vurmuştu. Açıkçası korkmuştum. On dokuz yaşıma basmıştım ama hala korkuyordum. Uzun kollu tişörtün ucunu bileğimde bırakmamış, avuçlarıma kadar çekiştirmiştim. Dizlerimi kendime çektim ve kollarımla sardım.

   Bir 'of' çekerek başımı dizime gömdüm. Batmıştım! Bela çukuruna batmıştım! Ve her hareketimde bana yardım edecek olan dal parçası benden uzaklaşıyordu. İncelmesini saymıyordum bile. Çırpınıyordum. Her hareketimde başarısız oluyordum ve bu da onu, benim kaçmaya çalışmamdan dolayı sinirlendiriyordu. Haliyle bende daha kötü muamele görüyordum. Daha kötü şeyler yaşıyordum. Sonra kurtulmak için yine çırpınıyordum. Sonra yine daha da kötü muamele görüyordum ve daha da kötü şeyler yaşıyordum.

    Bu düşünceler zihnimin sokaklarında kazaya yol açıyordu. Biraz olsun def etmek adına odadan çıktım. Yalnız kaldığımda her şey büyük bir nefretle sıkılmış silahtan çıkan kurşun gibi ruhuma saplanıyordu. 

   Kuzey'i görmek umuduyla adımlarımı salona yönlendirdim. En azından Kuzey, yapmacık da olsa bana iyi davranıyordu. 

    Sırtını koltuğa yaslamış, elini birbirine yaslayan ve ayaklarını önündeki sehpaya uzatmış Savaş'ı görünce bir an heyecanlandım. Adımlarım kendiliğinden durmuştu. Ağzımın istemsizce hafifçe aralanması hiç de iyi değildi. Beni gördüğü için artık geriye dönemezdim.Karşısındaki koltuğa oturdum.

   Gece mavisi gözlerini avına nişan alır gibi kısmış, sertçe bana yönlendirmişti. Bakışlarının altında erimem ne kadar normaldi? Gözlerinden yükselen nefretin kokusu başımı döndürmüştü. Ayaklarını masadan kaldırarak kendine çekti, ardından kollarını bacaklarına doladı. Çenesini dizine yaslayınca tam olmuştu.

   "Okula neden gidiyoruz?"  

   "Asrın için."

   Bunu duyduğuma şaşırmıştım. Asrın'ın ne alakası vardı? Savaş ile muhatap olduğu yoktu. Son günlerde okula gelmiyordu zaten.

   "Neden Asrın için?" Ölesiye merak ediyordum.

   "Çünkü Asrın için." 

Şeytan Diyor KiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin