"Tam elli tanelerdi kanka," dedi ve masanın hemen yanındaki sandaliyede dahada yayıldı Ege. Elindeki sudan bir yudum daha aldı. Nizam, Ege'yi yakalayabilmek için koşmuştu. Şuan poposunu tezgaha yaslamış alttan alttan Ege'ye bakıyordu. Ege devam etti.
"Nizam'ı geri ittim sonra işte" havalı bir şekildburnunu çektiğini sandı "bu köpekle benim aramda Nizam, sen karışma falan dedim. Sonra bir girdim bu altmış köpeğe,"
"Sonra korkarak yanıma geldin değil mi Ege?" Dedi Nizam baş parmağını dudağına vururken.
"Yoo saçmalama." Dedi Ege.
"Kendini ezik hissetmeme gerek yok Nizam." sonra ne dediğinin farkına vardı "Yani hissetmeme." Nizam sırıtarak kafasını salladı.
İçeriden Elçin ve Onur'un bağırışma sesi geldi. Nizam elini saçlarından geçirdi.
"Sussanıza!" Elçin içeriden bağırdı.
"Lütfen şunu alın. Çorabının güzel koktuğunu iddia ediyor." Yüzümü buruşturdum.
"Bu kokuyu bilirim. Git onu kurtar" Ege yüzyılın kahramanı gibi kalktı.
"Lütfen, ezik. Kahramanımız burdayken şu sefil yaratık neden gidiyor? Bekleyin." Götüne bıçak saplanmış gibi kibirle yürüyerek odaya gitti. Birkaç dakika sonra "Allahını seven beni kurtarsın" diye bağırmaya başladı. Nizam hayıflandı "cidden sizden bıktım" sonra durdu ve poposunu yasladığı tezgahtan ayrıldı. "Geliyorum Ege. Umarım ben gelene kadar ölürsün. Pamuk yerine Onur'un çorabını tıkarım sana ozaman." Onur bağırdı bu defa "Benim çorabım güzel kokuyor" bende oturduğum sandaliyeden kalktım. Kapıdan çıkmak üzere olan Nizam'ın yanına gidip önünde durdum.
"Nizam," baygın bakışlarından hasta olduğu anlaşılıyordu. Sol yanağındaki gamzesini belli edecek şekilde gülümsedi.
"Efendim tıfıl"
"Hasta mısın sen?"
Elini saçlarına daldırdı.
"Sanırım, biraz." Kaşlarımı çattım.
"Git yat, ben onları sustururum."
"Ama tıfıl,"
İşaret parmağımı kapıya yönelttim.
"Defol git yat"
"Tamam" nefes aldı ve konuştu. "Sorun olursa çağır" başımı salladım. Uzun koridora çıkıp ters yönelre yürüdük. Onur başına ters şekilde taktığı kravat ve çektiği gömleğinin kollarıyla serserilere benziyordu. Her türk evinde genelde olan o yemek masasından oturma odasında Nizamların da vardı. Sandaliyelere oturtturulmuş Elçin ve Ege bana bakıyordu. Arkadan elleri Onur'un çoraplarıyla bağlıydı. Onur, ellerini Elçin ve Ege'nin kafalarına yerleştirip bastırdı.
"Sıra sende abla" yutkunarak arkamı döndüm ve ayaklarımı götüme vurarak Nizam'ın odasına girdim. Kapıyı kilitlediğim sırada Onur'un sesi geldi.
"Üç ayağım yok abla, çoraplarım zaten tükendi. Yine de sen bilirsin." Dedi. Çok mantıklıydı. Komidinin üzerinde duran Nizam'ın telefonu bir ıslık sesiyle -her samsung kullanıcısı bilir ehuehu- öttü ve titredi. Telefona elimi uzatıp gelen mesaja bakmak için mesajları açtım. Karıştırmamı bir nevi kendi istemişti. Neden şifre koymaz ki zaten. Bu ona ders olur. Mesaj özel numaradan olunca daha bir heycan yaptım. Hani böyle markette açamadığınız poşetle uğraşırken elinize fiş ve para üstü verilir ya, hah şuanki heyecanım tam da öyle. Mesaj açıldığında gözlerimi satırlarda gezdirdim.
'Sıra şimdi senin değerlinde Deniz. Kardeşime nasıl zorla sahip olduysan aynısını sana sevdiğin kızla yaşatacağım. Sadece birkaç gün, birkaç gün bekle.
Sevgiler
Berke."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahvemdeki Sinek
HumorÇocukluktan beri tanışan iki gencin aşk hikayesi. Birbirine yıldızların altında söz veren Nizam ve Ezgi yeni kazandıkları düşmanlarıyla nasıl başa çıkacak.