Okulun yandığı tam iki hafta olmuştu. Bu iki haftada, öğretmenler 'nasıl olsa yaz geldi, çocuklar eğitim almaya devam etsin' mantığıyla bizim için yaz okulu açmışlardı. İzmir'de, bir sahil kenarında verilen matematik dersi yinede sıkıcıydı. Oturduğum yerden beyaz tüllerle örtülmüş çadırın dışındaki, beden dersinde olan Nizamlar'a baktım. Ege, Mert, Burak, Berkay ve Nizam futbol oynuyordu. Topu yanlışlıkla denize attığında Ege'nin kaba etine tekme geçiren Mert'e sırıtarak baktım. Matematik hocamız 'ben şimdi göstereceğim sana' bakışları attığında önüme döndüm. Sayısalcı olsam bu kadar matematik dersi görmezdim be. Bir şekilde ders bittiğinde, Nizam hunharca beyaz örtüyü çekerek içeri girdi. Elindeki tülün parçasına bakarak
"Otantik olsun diyemi bunları takıyorsunuz. Anlamıyorum ki." Oturduğum yerden kalktım.
"Nizam," elindeki kumaş parçasını yere atıp gülümsedi.
"Efendim tıfılım?" Birkaç adımda yanına gittim.
"Hadi denize girelim."
'Komik mi ha?! Komik mi?!' Diye böğürmek istediğini gözlerinden görüyordum. Sahile çarpan denizin sesi çok güzeldi.
"Ciddiyim. Denize girmek istiyorum." Gözlerini büyüttü.
"Şaka yapmıyor muydun?" başımı iki yana salladım.
"Hayır." Elini alnına çarptı.
Bende kıkırdadım.
"Dersleriniz bitti mi?"
"Evet. Az önce bitti." Dedim ayağımla yerdeki kumu eşelerken. Elimi tuttuğunda avcundaki küçük elimle, Elini sardım.
"Gel ozaman, üstünü değiştir girelim denize." Sahilin hemen kenarındaki otele giderek odalarımıza gittik. Üstüme mayomu giyip onunda üstüne plaj elbisemi giydim. Kapı çaldığında saçlarımı içimden çıkardım ve "geldim" diye bağırdım. Kapıda bütün tayfa vardı. Nizam, Ege, Burak, Berkay, Mert ve Şimşek. Evet Şimşek. Ege'nin arkadaşı. Nizam tam elini uzatmışken Mert beni kolunun altına çekip saçlarıma bir öpücük kondurdu.
"Tıfılım" dedi ve beni kendine daha çok bastırdı. Kolum sıkıştığı için çığlık attım. Koridorun sonuna doğru yürüyen Şimşek bize dönüp,
"Al gırdın gırdın." Diye bağırdı. İtişip kakışmalar sonucu sahile inebildiğimizde Nizam işaret parmağını elbiseye değdiröeden üzerimde gezdirdi.
"Bunu çıkarmıyorsun tıfılım."
Tek kaşımı kaldırıp ağzımı kamyoncular gibi açtım. Sen Ne ayaksın hareketi yaparak,
"Neden?" Dedim. Bir Tek Neden demek için kaç şekle girdim. Nizam ellerini şortunun cebine soktu.
"Çünkü Sen benim tıfılımsın ve Mert'ler burda." Dedi başıyla Ege'yi boğmaya çalışan Mert'i gösterirken.
"O tüzden bir tehlike göremiyorum." Dedim ve elbisenin eteklerini tutarak çıkardım. Omuz silkti ve sahilin diğer tarafına gitti.
"Mert!" Dedim ürkek şekilde ayağımla suya dokunurken. Bana döndü ve bağırdı.
"Noldu?!"
"Gel beni al!" Diye karşılık verdim. Birkaç dakikada yüzerek yanıma geldi.
Kollarını bana uzattı.
"Gel tıfıl." Kendimi suya attım.
"Geldim."
"Şimdi arkama geç ve belime sarıl, ileriye doğru yüzeceğiz" tam beline sarılmıştım ki biri kollarımdan tutup beni havalandırdı. Şimşek yine olaya el attı.
"Wow uçuyor." Ege'de
"Hani kanka?" diye ona soruyordu.
"Ezgi," dedi Nizam dehşete düşmüş sesiyle.
"Efendim" Dedim kucağında rahat bir pozisyon bulurken.
"Biz evleniyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kahvemdeki Sinek
HumorÇocukluktan beri tanışan iki gencin aşk hikayesi. Birbirine yıldızların altında söz veren Nizam ve Ezgi yeni kazandıkları düşmanlarıyla nasıl başa çıkacak.